Translation of "Ortaya" in Polish

0.027 sec.

Examples of using "Ortaya" in a sentence and their polish translations:

Duman ortaya çıktı.

Pojawił się dym.

Ortaya oturmak istiyorum.

- Ja chcę usiąść w środku
- Chcę siedzieć w środku.
- Chcę usiąść po środku.

Tüm gerçekliğiyle ortaya çıkarıyor.

jako sposób na życie.

Karmaşık yaşamın ortaya çıkışı.

Muszą wykształcić się złożone formy życia.

Ortaya çıktıkları andan itibaren...

Od momentu wyjścia z kokonu,

...güçlü yırtıcıları ortaya çıkarıyor.

skradające się ulicami Bombaju.

Aniden ortaya çıkmasına şaşırdım.

Byłem zdziwiony jego nagłym pojawieniem się.

Bayan Jackson ortaya çıkmadı.

Pani Jackson się nie pojawiła.

"Virüs Çin'de ortaya çıktı,

Wirus pochodzący z Chin kontynentalnych,

Tembel hayvan iftirasının ortaya çıkışı

Oszczerstwa na temat leniwców

Karanlıkta gizlenen şeyleri ortaya çıkarır.

I odkryć, co skrywa ciemność.

İçindeki gizli hayatları ortaya çıkarabiliyoruz.

i odkryć sekrety tętniącego tam życia...

...gizli gece dünyasını ortaya çıkarır.

odsłania ukryty nocny świat.

Günün güzel olduğu ortaya çıktı.

Dzień okazał się być miłym.

Onun sırrı yakında ortaya çıkarılacak.

Wkrótce jego tajemnica zostanie ujawniona.

Insanlardaki gerçek iyiliği ortaya çıkarmanın anahtarıdır

wydobywa z ludzi to, co najcenniejsze,

Bir olasılık planının gerekliliğini ortaya koyuyor.

pokazuje konieczność planu awaryjnego.

Ama bunu ortaya ben çıkarmış olacağım

a teraz zostało odkryte

Morötesi ışık gizli avcıları ortaya çıkarıyor.

W ultrafiolecie widać ukrytych łowców.

Sihirli bir gece dünyası ortaya çıkarıyoruz.

Odkryć magiczny nocny świat.

Zamanı hızlandırınca ölümcül sırları ortaya çıkıyor.

Na przyspieszonym nagraniu widać ich zabójczy sekret.

Gece kameraları gizli dünyalarını ortaya çıkarıyor.

Wysokoczułe kamery odsłaniają ich sekretny świat.

ortaya geldiğinizde diş fırçası kullanmaya başlıyorsunuz,

przechodząc do środka, zaczniecie używać szczotki do zębów,

Projemin fikri işte böyle ortaya çıktı.

W ten sposób zrodził się pomysł na projekt.

Ama bazen ortaya iki bacak çıkıyor.

Ale czasem wychodzą dwie nogi.

Onun yüzünde bir isilik ortaya çıktı.

Na jego twarzy pojawiła się wysypka.

Onun sırrını ortaya çıkarmakla tehdit ettim.

Zagroziłem ujawnieniem jego tajemnicy.

Güvensizlik ve utanma duyguları yeniden ortaya çıkar

będziemy musieli zejść na niziny niepewności i wstydu,

Programcılar henüz dünya dışı varlıkları ortaya çıkarmadı.

Programiści po prostu ukrywają istnienie obcych.

Fakat alçalan güneş fokun silüetini ortaya çıkarıyor.

Ale w padających nisko promieniach słońca widać sylwetkę kotika.

Üç yıllık yokluğun ardından aniden ortaya çıktı.

On nagle pojawił się po trzyletniej nieobecności.

- Tom henüz görünmedi.
- Tom henüz ortaya çıkmadı.

Tom jeszcze się nie zjawił.

Yakınlaşma, yaratıcılık ve inovasyon organizasyon içinde ortaya çıkıyor.

rozkwita zaangażowanie, kreatywność i innowacyjność.

Maymunların algılamadığı kızılötesi ışık tünedikleri yerleri ortaya çıkarıyor.

Światło podczerwone, niewidoczne dla małp, odsłania ich wysokie siedliska.

Yeni bir keşif, geceleri nasıl beslendiklerini ortaya çıkardı.

Niedawne odkrycie pokazało, jak się pożywiają w nocy.

Karanlıkta keşfe çıkarak... ...yeni davranışlar da ortaya çıkarıyoruz.

Dzięki nocnym poszukiwaniom odkrywamy także nowe zachowania.

Gece olunca, mercanların bile karanlık yüzü ortaya çıkıyor.

Nocą nawet koralowce pokazują swoją ciemną stronę.

Benim fizik ödevimden daha farklı olmadığı ortaya çıktı.

nie różnią się od tych z zadań z fizyki.

Bu toplantının işten çıkarılma görüşmem olduğu ortaya çıktı.

Okazało się, że to moje ostatnie spotkanie.

Yeni kocasının kötü bir kişi olduğu ortaya çıktı.

Jej nowy mąż okazał się złym człowiekiem.

O son zamanlarda bir lezbiyen olarak ortaya çıktı

Ona niedawno zadeklarowała się jako lesbijka.

Zaman yalanın yanı sıra gerçeği de ortaya koyar.

Czas wyjawia prawdę oraz kłamstwo.

Arasında güçlü bir bağ olduğunu ortaya koymaya çalışıyorlar,

a spełnieniem w pracy.

Tom'un açık artırmada ortaya çıkacağından hiç şüphem yok.

Nie mam wątpliwości, że Tom pojawi się na aukcji.

Ortaya çıkan şirketlerin çoğu Orta Doğu ve Çin'den geliyor.

w tym coraz więcej firm z Bliskiego Wschodu i Chin.

Bu yeni bellek izlerini etkin bir şekilde ortaya koyamayız.

Nie możemy budować nowych śladów pamięciowych.

Gerçekten ileri bir medeniyetin gelişimi için ortaya engel koyuyor.

rozwoju prawdziwie zaawansowanej cywilizacji.

Gece kameralarımız, yeni davranış denilebilecek bir şeyi ortaya çıkarıyor.

A nasze nocne kamery pokazują ich nowe zachowanie.

Ve bu çizgileri çizerken, tüm bu hikâyeler ortaya çıkıyor.

Gdy rysuję te powiązania, te historie się rozwijają.

Ancak bunun gerçekten kötü bir karar olacağı ortaya çıktı :

Okazuje się, że byłaby to zła decyzja.

Dokunacak mesafeye geliyorlar ki... ...bir kez daha tehlike ortaya çıkıyor.

Cel jest już o krok... ale znów pojawia się zagrożenie.

Pek çok ufak yaratık en güvenli buldukları bu zamanda ortaya çıkar.

Wtedy wiele małych stworzeń czuje się najbezpieczniej.

Her bilim adamı, bu olguyu açıklamak için kendi teorisini ortaya attı.

Aby wyjaśnić to zjawisko, każdy naukowiec wymyślił własną teorię.

Isıya duyarlı kamera daha yükseklerde, karanlıkta saklanan bir başka avcıyı ortaya çıkarıyor.

Powyżej kamera termowizyjna zauważa kolejnego łowcę chowającego się w ciemności.

Ama düşük ışıkta çalışan kameralar farklı bir yaklaşımı olan bir türü ortaya çıkarıyor.

Ale wysokoczułe kamery pokazują gatunek o innym podejściu.

- Tek yararlı cevaplar yeni soruları ortaya atandır.
- Faydalı cevaplar, sadece yeni sorular sorduran cevaplardır.

Jedynymi pożytecznymi odpowiedziami są takie, które przynoszą nowe pytania.

Şaşırtıcı ama gece ortaya çıkan bu görüntülere sıkça rastlanır. Tüm deniz hayvanlarının üçte biri biyolüminans yaratır.

Podobne do tego pokazy zdarzają się często. Trzy czwarte morskich stworzeń jest bioluminescencyjna,

- Sanırım daha iyi bir sistemle gelmek zor olmazdı.
- Sanırım daha iyi bir sistemle ortaya çıkmak çok zor olmazdı.

Myślę, że nietrudno będzie wymyślić lepszy system.