Translation of "Yerli" in Japanese

0.016 sec.

Examples of using "Yerli" in a sentence and their japanese translations:

Gürcistan onun yerli devletidir.

ジョージア州が彼の出身地だ。

Yerli insanlar ve çiftçilerle tanıştım.

地元の人々や 農家に会いました

Benim hayatım tamamiyle yerli yerinde.

私の人生は完全に満たされた。

Hükümet yerli ürünlerin kullanımını teşvik ediyor.

政府は国産品の愛用を奨励している。

O, bir yerli gibi İngilizce konuşur.

- 彼は英語を母語とする人のように英語を話す。
- 彼はネイティブのように英語を話す。
- 彼はネイティブのように英語がペラペラだ。

Yerli Amerikalılar ok ve yayla savaştılar.

ネイティブ・アメリカンは弓と矢でたたかった。

Tom bir yerli gibi İngilizce konuşabilir.

- トムはネイティブのように英語を話せる。
- トムはネイティブのように英語が話せる。

- Yerli bir konuşurla dört yıl İngilizce çalıştım.
- Yerli bir konuşur ile dört yıl İngilizce çalıştım.

- 私は4年間ネイティブから英語を習っていた。
- 私は4年間ネイティブの先生に英語を教わった。

Bugün, Lakchmamma yerli tapınağında şükran duaları ediyor.

ラクシママは神殿に 感謝の祈りを捧げます

Biz tüketiciler daha fazla yerli ürün tüketmeliyiz.

我々消費者は国産品をもっと買わなければならない。

Tom Fransızcayı neredeyse bir yerli gibi konuşabilir.

トムはほとんどネイティブのようにフランス語を話せます。

Sigara içmek artık tüm yerli uçak seferlerinde yasaklandı.

喫煙は今では、全ての国内線のフライトで禁止されている。

Bu cümle bir yerli konuşucu tarafından kontrol edilmeli.

この文はネイティブスピーカーによるチェックが必要です。

O sanki bir yerli konuşmacıymış gibi İngilizce konuşur.

彼女はまるで母語を話すように英語を話します。

Yabancı ürünler yerine yerli ürünler almayı için tercih ederim.

私は外国製品よりもも国内製品を買う方が好きだ。

Senin geçmiş deneyimini bilmeyen biri senin bir yerli konuşmacı gibi konuştuğunu söylerse, bu senin bir yerli konuşmacı olmadığını onlara fark ettiren konuşman hakkında muhtemelen bir şey fark ettiği anlamına gelir.Yani, senin gerçekten yerli konuşmacı gibi konuşmadığını.

生い立ちを知らない人にネイティブみたいに聞こえるよって言われたら、それはおそらく、あなたの喋り方のどこかが、ネイティブじゃないと感じさせたってことだよ。つまりね、ネイティブのようには聞こえないということなんだよ。

Yabancı bir dil öğrenen birçok kişi bir yerli gibi asla konuşanaz.

外国語を勉強しているほとんどの人達は、ネイティブスピーカーのように話すことなどできないだろう。

Daha çok yerli bir konuşmacı gibi ses çıkarmak için ne yapabilirim?

もっとネイティブスピーカーみたいに聞こえるには、どうすればいいの?

Günlük bir organizasyonun ev sahibi ise her şeyin yerli yerinde olmasına odaklanır

一方 日々の集まりの主催者は 細かな段取りに集中します

O tek kelime Fransızca söyleyemez ama üstelik bir yerli gibi İngilizce konuşur.

彼はフランス語を一言も話せないが、その反面英語をネイティブ並に話す。

Sanırım bir yerli konuşur ile daha sık konuşsam, İngilizce yeteneklerim çabucak gelişir.

ネイティブともっと話したら、私の英語力はすぐに向上すると思う。

Japonca cümleyi garip buldum, ama bir yerli tarafından yazıldığı için, muhtemelen doğru olduğunu düşündüm.

変な日本語だなとは思ったのですが、日本人が書いたんだから正しい日本語のはずだと思ったんです。

Sanırım bazı yabancı dil öğretmenlerinin bir yerli konuşucu ile çalışmadan üniversitelerden mezun olmaları bir ayıptır.

ネイティブスピーカーに一度も師事することなく大学を卒業できた外国語教師がいるなんて、嘆かわしいことだと思う。