Translation of "Sınıfın" in Japanese

0.004 sec.

Examples of using "Sınıfın" in a sentence and their japanese translations:

Sınıfın sorumluluğunu üstlenecek.

彼はそのクラスを担任するだろう。

Yeni sınıfın nasıl?

新しいクラスはどう?

Sınıfın önünde duruyordu.

彼女は教室の前の方に立っていた。

O bizim sınıfın sorumlusudur.

- 彼は私たちのクラスの担任だ。
- 彼は、我々のクラスの担任だ。

Okulda sınıfın zirvesinde kaldı.

彼は学校ではクラスの首席で通した。

Öğretmen sınıfın önünde durdu.

先生はクラスの前に立っていた。

O sınıfın alt kısmındaydı.

- 彼はクラスでびりだった。
- 彼はクラスで最下位だった。

Aynı zamanda sınıfın içinde dolaşırdı

しかもクラス全体を歩き回ります

Bay Brown bizim sınıfın sorumlusu.

ブラウン先生は私たちのクラスの担任である。

O her zaman sınıfın zirvesindedir.

彼はいつも成績がクラスで一番だ。

Bayan Sato benim sınıfın sorumlusudur.

佐藤先生が私のクラスを担当しています。

Bu sınıfın yaş ortalaması nedir?

このクラスの平均年齢は何歳ですか。

Sınıfın yarısı kahve içtiklerini söylüyor.

クラスの半数の生徒はコーヒーを飲む。

Tom genellikle sınıfın arkasında oturur.

トムは大体教室の後ろの方に座っている。

Bu sınıfın içine hiç girmedim.

私はまだこの教室に入ったことがない。

- O, sınıfında en uzundur.
- Sınıfın en uzunu o.
- Sınıfın en uzun boylusu.

彼はクラスの中で一番背が高い。

Okulda o her zaman sınıfın zirvesindedir.

学校では彼はいつもトップだった。

- O, sınıfın başındadır.
- O, sınıf lideridir.

彼はその組の首席だ。

Açık farkla sınıfın en akıllı öğrencisidir.

彼はクラスで飛びぬけて頭のいい学生だ。

O her zaman sınıfın başkanı olmuştur.

彼はクラスでずっと一番だ。

Öğretmen ödevimi sınıfın önünde okumamı istedi.

先生は僕にクラスの前で書いたものを読むように言った。

Yeni bir öğretmen bu sınıfın sorumluluğunu üslenecek.

新任の先生がこのクラスを担任される予定です。

Öğretmen sınıfın etrafına baktı ve konuşmaya başladı.

先生は教室を見回して話し始めた。

O, sınıfın geri kalanına ayak uydurmayı zor buluyor.

彼はクラス仲間に付いて行くが難しかった。

O sınıfın geri kalanına yetişmek için çok çalıştı.

彼はクラスの他のみんなに追いつくために一生懸命に勉強した。

Bay Brown geçen yıl bu sınıfın sorumluluğunu yüklendi.

去年ブラウン先生がこのクラスを受け持った。

Genel olarak konuşulursa, bu sınıfın öğrencileri çok iyi.

この組の生徒は全体に出来がよい。

O gün küçük kız tüm sınıfın ne olursa olsun

そして この日 とても強力な教訓がありました

O gider ve sınıfın dışında oturur ama gülmeyi durduramaz.

ジョニー君は廊下で座っていましたが、どうしても笑いが止まりません。

Öğretmenime bir aşk mektubu yazdım ve o bunu bütün sınıfın önünde okudu.

先生にラブレターを書いたら、クラスみんなの前でそれを読みやがった。

Tom'un kötü gözleri var bu yüzden o her zaman sınıfın çok önüne oturur.

トムは目が悪いので、いつも教室の一番前に座っている。

Tom'un sürekli tartışması onun sınıf arkadaşlarından bazılarını kızdırmaktadır. Fakat, sınıfın çoğu onu görmezden gelmeyi henüz öğrendi.

トムの絶え間ない口論に苛立つクラスメートもいたが、クラスの大半はただ彼を無視することを覚えた。