Translation of "Kişisel" in Japanese

0.006 sec.

Examples of using "Kişisel" in a sentence and their japanese translations:

- Kişisel nedenlerden dolayı.
- Kişisel nedenlerle.

一身上の都合で。

- Onu kişisel olarak almayın.
- Kişisel olarak alma.

個人的な話に受け取らないで。

Tüm kişisel değerlerimi

どれだけ懸命に働き 成果を得たかを

Benim için kişisel

私は個人的に受け止めています

Kişisel bilgisayarımı kırdım.

パソコンを故障させてしまった。

Kişisel sorular sormamalısın.

個人的な質問はしないほうがいいよ。

Kişisel ve önemli yapabiliriz.

緊急のものだと感じさせるのです

Kişisel bilgisayarlar çok faydalıdırlar.

パソコンはとても役に立つ。

Kişisel özgürlük demokrasinin ruhudur.

民主主義の生命は個人の自由にある。

Geç kalması kişisel özelliğidir.

遅刻するのはいかにも彼らしい。

Kişisel bilgisayarlar çok kullanışlıdır.

パソコンはとても役に立つ。

Kişisel bilgisayarımı tamir ettirdim.

私はパソコンを修理させました。

Kişisel olarak, bundan hoşlandım.

私はこれが気に入りました。

Gerçeği tartışmak kişisel bir saldırıdır.

それらの事実について言い争うことは 個人攻撃になるということです

O benim kişisel kullanımım için.

- それは私の個人用のものです。
- それは私が使う物です。

Kişisel eşyalarımı otobüste bırakabilir miyim?

荷物を置いたまま外に出ていいですか。

O kişisel görünüşünü çok umursar.

- 彼女は自分の容姿にとても気をつかっている。
- 彼女は自分の姿を気に入っている。

Onların hepsi benim kişisel eşyalarım.

全部所持品です。

Kişisel nedenlerden dolayı şirketten ayrıldı.

彼は一身上の都合で会社をやめた。

Konuyla ilgili kişisel görüşüm istendi.

私はそのことについて個人的な意見を求められた。

Kişisel bilgiyi vermemek bizim prensibimizdir.

- 個人に関する情報は、教えないのが私どもの方針です。
- 個人情報を公開しないのが私たちの方針です。

O kişisel bir görüş mü?

それって、個人的意見?

Bu benim kendi kişisel fikrim.

これは私の個人的な意見です。

John kişisel olarak ticarete başladı.

ジョンは自分で商売を始めた。

Bütün bunlar kişisel eşyalarınız mı?

これはみんな身の回り品ですか。

Kişisel bilgisayarın benimki ile aynı.

あなたのパソコンは僕の持っているのと同じです。

O, onunla kişisel olarak ilgilendi.

- 彼女はそのことに個人的な注意を払った。
- 彼女は個人的な配慮をした。

Ben kişisel bir bilgisayar istiyorum.

私はパソコンが欲しい。

Sana benim kişisel görüşümü vereyim.

私個人の見解を述べさせて下さい。

Benim kişisel işlerime burnunu sokma.

私の個人的な問題に干渉しないで下さい。

Kişisel ve kamusal gizlilik oldukça önemli.

機密性とプライバシーは 非常に重要ですが

Şimdi, hakikaten burada kişisel çıkarlı hareket

そして私利私欲に任せて

Sisteme karşı kişisel bir düşmanlığım yok.

その制度に対する個人的な敵意はない。

Onun kişisel bir konuşma tarzı vardı.

彼女は個性的な話し方をしていた。

İşini kişisel işlerin ile karıştırmaman gerekir.

- 公私を混同してはいけない。
- 公私混同するべきではない。

Size kişisel bir soru sorabilir miyim?

個人的なことをお聞きしてもよろしいでしょうか。

Sana kişisel bir soru sorabilir miyim?

個人的なことをお聞きしてもよろしいでしょうか。

- Kişisel olarak sizi ziyaret edeceğim.
- Sizi kişisel olarak ziyaret edeceğim.
- Sizi şahsen ziyaret edeceğim.

- 私が直接あなたを訪問します。
- 私が直接お伺いします。

Ayrıca kişisel olarak, kapalı alan yapay çiftliklerinin

そして最後に 私が個人的にワクワクしていることですが

Bu ayrıca kişisel olarak beni de ilgilendiriyor

それは 私の心にも響きました

Kişisel bir bilgisayarı nasıl kullanacağınızı biliyor musunuz?

- 貴方はパソコンの使い方を知っていますか。
- パソコンの使い方を知っていますか。

500.000 yenlik bir kişisel vergi muafiyetin var.

50万円の個人基礎控除がある。

Bob Jane'e onun kişisel işlerine karışmamasını söyledi.

ボブはジェーンに自分の個人的な事を干渉しないよう言った。

Kadınlar kişisel ilişkileri sürdürmek için konuşmayı kullanırlar.

女性は人間関係を維持するためにお喋りを利用する。

Daha sonra kralların kişisel muhafızlarına uydular deniyordu.

後になると王の護衛がサテライトと呼ばれた。

- Kızına bir kişisel bilgisayar aldı.
- O, kızına bir kişisel bilgisayar aldı.
- O, kızına bir PC aldı.

- 彼女は娘のためにパソコンを買ってあげた。
- 彼女は娘にパソコンを買ってやった。

Fazla kişisel olduğu için kimse bunu paylaşmaz dediler.

そんな個人的なこと誰も答えないよと 言われたりもしましたが

Benim kişisel bakış açıma göre onun fikri doğrudur.

私見では、彼の意見は正しい。

Kişisel bilgisayar satın almak için para kazanmak zorundayım.

私はパソコンを買うためにお金をためなければならない。

Benim İsa Mesih ile kişisel bir ilişkim var.

私はイエス・キリストと個人的な関係があります。

Yeni bir kişisel bilgisayar almak için para biriktiriyorum.

新しいパソコンを買うつもりで金を溜めているんだ。

Bu karmaşık meseleler, acı bir şekilde kişisel hâle geliyor

この複雑な問題が 痛ましいほどに 身近な問題になります

Eğitimin amacı servet veya statü değil ama kişisel gelişim.

教育の目標は、富や地位ではなく人格の形成にある。

İş ve kişisel yaşam arasında bir dengeye nasıl ulaşabiliriz?

仕事と私生活のバランスは、どうしたらとれるのだろうか。

Buradaki kişisel bilgisayar sistemi değiştiremediği için hiçbir şey yapılamaz.

ここのパソコンはシステムを変えることができないので何もできない。

Yalnız %40 kişi ise, sadece kişisel olarak bizleri etkileyeceğini düşünüyor.

たった40パーセントの人しか 自分たちに影響があると考えていません

Öyle ki bu adeta kişisel ve profesyonel kimliğim hâline geldi,

それは私の人格や職業人として

Napolyon ayrıca, genelkurmay başkanının muazzam kişisel niteliklere sahip olduğunu keşfetti -

ナポレオンはまた、彼の首席補佐官が計り知れない個人的資質を持っていることを発見しました–

İnsanların kişisel bilgilerini almak ve satmak önemli bir sorun oluyor.

個人情報の流出があちこちで起こって問題になった。

Kişisel ofisi veya kabine, çoğunlukla asker hareketlerini yöneten yetenekli sivil katipler,

転写受注、提出された報告書、および上の照合インテリジェンス

Bence değerli olan şeyi yapmanın birçok başka kişisel faydası da var.

価値あることをする メリットは他にもあります

Muhafızlara komuta etti ve kişisel olarak Montmirail Savaşı'nda süngü hücumuna liderlik etti.

ガードを 指揮し、 モンミライユの戦いで銃剣の突撃を個人的に主導しました。

Çok üzgünüm. Toplantı tarihini kişisel nedenlerle 6 Mart olarak değiştirmenizi rica etmek zorundayım..

大変申し訳ありませんが、個人的事情のためミーティングの日にちを3月6日に変更させて下さい。

- Dün yeni bir kişisel bilgisayar satın aldım.
- Dün yeni bir PC satın aldım.

昨日新しいパソコンを買った。

O da kişisel olarak cesurdu, Lodi'de bir saldırıya ve Rivoli'de bir süvari hücumuna liderlik etti.

彼は個人的にも勇敢で、ロディでの攻撃とリヴォリでの騎兵隊の突撃隊を率いていました。

- Kişisel bilgisayarı kullanabilen tek kişi o.
- Bilgisayar kullanmayı yalnızca o biliyor.
- Bilgisayar kullanabilen sadece o.

パソコンが使えるのは彼女だけです。

Benim kişisel bilgisayarıma Microsoft Office yükledim, bu yüzden bana eklenti gönderdiğinde lütfen onun dosya formatını kullan.

マイクロソフトオフィスがパソコンに入っています。添付ファイルを送るときには、このファイル形式を使って下さい。