Translation of "Genç" in Japanese

0.008 sec.

Examples of using "Genç" in a sentence and their japanese translations:

"O genç mi?" "Evet, genç."

「彼女は若いですか」「はい」

O genç.

彼は若いです。

Genç görünüyordu.

彼は若く見えた。

- Siz genç erkeksiniz.
- Siz genç erkeklersiniz.

君たちは若い男の子だ。

Çok genç evlenecek.

彼女は結婚するには若すぎる。

O, genç olamaz.

彼が若いはずがない。

O kalbinde genç.

- 彼は気持ちが若い。
- 彼は気が若い。

O genç görünüyor.

- 彼は若そうだ。
- 彼は若く見える。

O hâlâ genç.

彼はまだ若い。

Artık genç değilsin.

お前はもう若くはない。

O genç görünüyordu.

彼は若く見えた。

Teyzem genç görünüyor.

私の叔母は若く見える。

Arkadaşlarım genç değildir.

私の友達は若くはありません。

Çalışanlarımızın çoğu genç.

うちの従業員はほとんどが若い人たちだ。

O genç değil.

- もう若くない。
- あの人はもう若くないからね。

Çok genç görünüyorsun.

ずいぶん若く見えるよ。

Okulumuzdaki en genç öğretmen çok da genç değil.

私たちの学校のいちばん年下の先生でもそれほど若くない。

- Benden iki yıl daha genç.
- Benden iki yaş genç.

彼女は僕より2歳年下だ。

Gelecek yıllarımı genç insanları

これからの人生 どれだけ時間がかかってもいいから

çok sayıda genç insanın

周囲の目にはつきませんが

Ezilen genç insanlar buldum.

乗り越えようとして 心に傷を負ったのです

Bu genç kız bendim.

私のことです

Ama bu genç topluluğa

しかし若者が手にすべきチャンスは

Genç nüfusunun neredeyse yarısı

どんな国でも

Genç yine hamle yapıyor.

‎若者も果敢に挑む

Daha genç çocuklarla uğraşmayın.

自分より年下の子をいじめるものではありません。

Onun teyzesi genç görünüyor.

彼の叔母さんは若く見える。

O artık genç değil.

- もう若くない。
- あの人はもう若くないからね。

Sakin ol, genç adam.

ちょっと待って、君。

Dükkân genç insanlarla doluydu.

その店は若い人たちで混んでいた。

Genç adam kahkahalara boğuldu.

その青年は急に笑い出した。

Genç kız gözyaşlarına boğuldu.

- その少女はわっと泣きだした。
- その若い娘はわっと泣き出した。

Genç çift odayı incelediler.

- 若い夫婦はその部屋をざっと眺めた。
- その若い夫婦はその部屋をざっと眺めた。

Ressam genç yaşta öldü.

その画家は若くして死んだ。

Şarkı genç insanları cezbetti.

その歌は若者の心をとらえた。

Onlar tipik genç insanlar.

- 彼らは一般的な若者です。
- 彼らは典型的な若者だ。

O benden daha genç.

彼は私より年少だ。

Öğretmenimiz çok genç görünüyor.

私たちの先生は、とても若く見えます。

"O genç mi?" - "Evet."

「彼女は若いですか」「はい」

Eskisi kadar genç değilim.

昔のような元気はない。

Genç bir kız direksiyondaydı.

若い女性が車のハンドルを握っていた。

Genç kız içini çekti.

若い女はため息をついた。

Üç genç birbirine baktı.

三人の少年たちは互いに顔を見合った。

Biz çok genç evlendik.

- 私たちは非常に若くして夫婦になりました。
- 私たちは非常に若くして結婚しました。

Yaşı düşünülünce genç gözüküyor.

- 彼は年の割には若く見える。
- 年から考えると彼は若く見える。

Ondan daha genç misin?

君は彼より若いのかい。

Genç ölmek onun kaderiydi.

- 早くこの世を去ったのも彼女の因縁だ。
- 彼女は若くして死ぬ運命であった。

O genç ama deneyimli.

彼は若いけれども経験がある。

Keşke tekrar genç olsam.

もう一度若くなれたらいいんだが。

O genç adamı seviyorum.

私はその若者が好きだ。

Peter çok genç görünüyor.

ピーターはとても若く見える。

Eskisi kadar genç değilsin.

もう昔ほど若くはないんだから。

Mahalle genç çiftlerle doluydu.

街は若いカップルで溢れていた。

Sokaklar genç çiftlerle doluydu.

街は若いカップルで溢れていた。

Keşke daha genç olsam.

もっと若ければいいのにな。

Keşke ben genç olsam.

- 若ければなあ。
- 今若ければなあ。

Genç mühendisin deneyimi yoktu.

その若い技師は経験が不足していた。

Genç kız Tom'a sarıldı.

少女はトムに抱きついた。

O kadın genç kalıyor.

あの婦人はいつまでも若い。

Yaşına göre genç gösteriyorsun.

あなたは年の割に若く見える。

Genç adama utanarak baktı.

彼女はその若者を恥ずかしそうにちらりと見た。

Genç insanlar macerayı severler.

若者は冒険を愛する。

O ondan daha genç.

- 彼女は彼より若い。
- 彼女は彼より年下だ。

Genç kaplanlar kedilere benzerler.

子供のトラは猫に似ている。

O genç adam kim?

あの若い彼は誰?

O çok genç görünüyor.

- 彼女はとてもわかく見えます。
- 彼女、すごく若く見えるよ。

- Parkta birçok genç çift vardı.
- Parkta birçok genç çift bulunuyordu.

- 公園にたくさんのアベックがいた。
- 公園には若いカップルがたくさんいた。

- O, zengin, genç ve güzel.
- O zengin, genç ve güzel.

あの娘は金持ちで若く、美しい。

- Alçak gönüllülük genç bir kıza yakışıyor.
- İffet genç bir kıza yakışıyor.

若い娘には慎みが似つかわしい。

Çoğu genç adam için bu,

多くの青年にとって

Avrupa'daki genç Müslümanlar için çalışan

様々な団体で ボランティアを始めて

Hedefim genç kadınların sesi olmak.

私の目標は若い女性に 発言力を与えることです

Ve genç yaşta öleceğimi açıkladı.

早死にすることを教えてくれました

Nüfusumuzun yüzde 25'i genç.

若者は世界人口の25%を占めていますが

Genç yavrular başlarına bela almış.

‎子供たちに問題が起きた

Genç insanlar toplumun kurallarını küçümserlerdi.

昔は若者は社会のきまりを軽蔑していたものだ。

Genç kız kaygısızca kahkaha attı.

少女は無邪気に笑った。

Genç çocuklara öğretmek kolay değildir.

小さな子供たちを教えるのはやさしくない。

Amcam genç değil ama sağlıklı.

叔父さんは若くないが健康です。

Genç insanlar onun kitaplarından hoşlanıyorlar.

若者は彼の本を好んでいる。

Genç adam onun çantasını soydu.

若い男が彼女のバッグを奪った。

Genç insanlar şeytana uymaya eğilimlidir.

若い人は誘惑に陥りがちである。

Genç insanlar popüler müzikten hoşlanır.

若い人はポップスが好きだ。

Genç insanlar öyle düşünmeye eğilimlidir.

若い人はそう考える傾向がある。

Onlarca genç insan gösteriye katıldı.

- 何十人という若い人がデモに参加した。
- 数十人の青年は抗議活動に参加しました。

Genellikle genç insanlar formaliteden hoşlanmazlar.

一般に若者は形式を嫌う。

Ben göründüğü kadar genç değil.

ベンは見かけほど若くない。

Genç olduğu doğru, ama akıllı.

なるほど彼女の歳は若いが、賢い。