Translation of "çıkar" in Italian

0.015 sec.

Examples of using "çıkar" in a sentence and their italian translations:

Elbiselerini çıkar.

- Togliti i vestiti.
- Toglietevi i vestiti.
- Si tolga i vestiti.
- Spogliati.

Ayakkabılarını çıkar.

Togliti le scarpe.

Kravatını çıkar.

- Togliti la cravatta.
- Si tolga la cravatta.

Şapkanı çıkar.

- Togliti il cappello.
- Si tolga il cappello.

Kıyafetlerini çıkar!

- Togliti i vestiti!
- Si tolga i vestiti!
- Toglietevi i vestiti!

Botlarını çıkar.

Togliti le scarpe.

Yırtıcılar ava çıkar.

Libera i predatori.

Çoraplarını çıkar, lütfen.

- Togliti le calze, per favore.
- Togliti i calzini, per favore.

Biraz ses çıkar!

- Fate del rumore!
- Faccia del rumore!
- Fai del rumore!

Islak elbiselerini çıkar.

Togliti i vestiti bagnati.

Çöpü dışarıya çıkar.

- Porta fuori la spazzatura.
- Portate fuori la spazzatura.
- Porti fuori la spazzatura.

Köpeği yürüyüşe çıkar.

Porta a spasso il cane.

Onu oradan çıkar.

- Portalo fuori da lì.
- Portalo fuori da là.
- Portatelo fuori da lì.
- Portatelo fuori da là.
- Lo porti fuori da lì.
- Lo porti fuori da là.

O ceketi çıkar.

- Togli quella giacca.
- Togliete quella giacca.
- Tolga quella giacca.
- Rimuova quella giacca.
- Rimuovi quella giacca.
- Rimuovete quella giacca.

Onları buradan çıkar.

- Portali fuori da qui.
- Portale fuori da qui.
- Portateli fuori da qui.
- Portatele fuori da qui.
- Li porti fuori da qui.
- Le porti fuori da qui.

Onu buradan çıkar.

- Portatelo fuori da qui.
- Portalo fuori da qui.
- Lo porti fuori da qui.

Onları oradan çıkar.

- Portali fuori da lì.
- Portali fuori da là.
- Portale fuori da lì.
- Portale fuori da là.
- Portateli fuori da lì.
- Portateli fuori da là.
- Portatele fuori da lì.
- Portatele fuori da là.
- Li porti fuori da lì.
- Li porti fuori da là.
- Le porti fuori da lì.
- Le porti fuori da lè.

Lütfen gömleğini çıkar.

Per favore, toglietevi la camicia.

Beni dışarı çıkar!

- Lasciami uscire!
- Mi lasci uscire!
- Lasciatemi uscire!

Beni listeden çıkar!

Cancellatemi dalla lista!

Bazen tamamen kontrolünüzden çıkar.

A volte esula dal nostro controllo.

Bazen parkta yürüyüşe çıkar.

- A volte fa una passeggiata nel parco.
- Lei a volte fa una passeggiata nel parco.

Masayı dışarıya çıkar lütfen.

- Porta il tavolo fuori, per favore.
- Porta il tavolo fuori, per piacere.
- Portate il tavolo fuori, per favore.
- Portate il tavolo fuori, per piacere.
- Porti il tavolo fuori, per favore.
- Porti il tavolo fuori, per piacere.

Tüm yollar Roma'ya çıkar.

Tutte le strade portano a Roma.

Bütün yollar Roma'ya çıkar.

Tutte le strade portano a Roma.

Bıyık üst dudakta çıkar.

I baffi crescono sopra il labbro superiore.

Bütün yollar Elsinore'a çıkar.

Tutte le strade portano a Elsinore.

Tişörtünü çıkar ve uzan.

Togliti la maglietta e stenditi.

Dergi haftada bir kez çıkar.

La rivista esce una volta alla settimana.

Elbiselerini çıkar ve yatağa uzan!

- Togliti i vestiti e sdraiati sul letto!
- Spogliati e sdraiati sul letto!

Bir çıkar yol bulmam lâzım.

Devo trovare una via d'uscita.

O, zorluk olmadan ağaca çıkar.

Lui sale sugli alberi senza difficoltà.

Yavaş ye. Yemeğinin tadını çıkar.

Mangiate lentamente. Assaporate il cibo.

Adı sık sık hafızamdan çıkar.

Il suo nome mi sfugge spesso dalla memoria.

Her yol dünyanın sonuna çıkar.

Ogni strada porta alla fine del mondo.

Dedem her gün yürüyüşe çıkar.

Ogni giorno mio nonno va a fare una passeggiata.

Odadan çıkar çıkmaz ağlamaya başladı.

- Cominciò a piangere non appena lasciò la stanza.
- Ha cominciato a piangere non appena ha lasciato la stanza.

Tom her sabah yürüyüşe çıkar.

Tom fa una camminata ogni mattina.

Bana kitabın bir özetini çıkar.

- Dammi un riassunto del libro.
- Mi dia un riassunto del libro.
- Datemi un riassunto del libro.

Umut ancak o zaman ortaya çıkar.

A quel punto, e solo a quel punto, avremo ragioni per sperare.

Siyahilerin sesi neredeyse en yüksek çıkar

le voci dei neri sono quasi sempre le più forti

- Gereksiz sözcükleri çıkar!
- Lüzumsuz kelimeleri at!

Ometti le parole inutili.

O pazar günü nadiren dışarı çıkar.

- Esce raramente la domenica.
- Lui esce raramente la domenica.

O, pazar günleri nadiren dışarı çıkar.

- Esce raramente la domenica.
- Lei esce raramente la domenica.

Evden çıkar çıkmaz yağmur yağmaya başladı.

- Appena sono uscito di casa ha iniziato a piovere.
- Appena sono uscita di casa ha iniziato a piovere.
- Appena uscii di casa iniziò a piovere.

Bu plana kim karşı çıkar ki?

Chi si opporrebbe a questo piano?

Bizim burada bir çıkar çatışmamız var.

- Abbiamo un conflitto di interessi qui.
- Abbiamo un conflitto di interessi qua.

- Tom'u dışarı çıkart.
- Tom'u buradan çıkar.

- Porta Tom fuori da qui.
- Portate Tom fuori da qui.
- Porti Tom fuori da qui.

Güvensizlik ve utanma duyguları yeniden ortaya çıkar

saremo riportati giù nella valle dell’insicurezza e della vergogna,

Dolunayla birlikte... ...gelgit suları en yükseğe çıkar.

Con la luna piena... la marea è al suo massimo.

Bu tek yönlü yolculuğa sadece dişiler çıkar.

Solo le femmine fanno questo viaggio di sola andata.

Ve kimliğim her an gerçekten baskın çıkar.

e giorno dopo giorno la mia identità batte le verità.

O, evden çıkar çıkmaz yağmur yağmaya başladı.

Non appena è uscito di casa ha cominciato a piovere.

Tom sık sık Mary ile yürüyüşe çıkar.

Tom va spesso a fare delle passeggiate con Mary.

- O nadiren dışarı gider.
- O nadiren dışarı çıkar.

- Va fuori raramente.
- Lei va fuori raramente.

Tom her sabah duştan çıkar çıkmaz tıraş olur.

Tom si rade ogni mattina appena esce dalla doccia.

Günün sıcağından kaçıp sığınan hayvanların çoğu, geceleri dışarı çıkar.

Gli animali che durante il giorno si riparano dal sole, spesso escono di notte.

- Tilki derisini kaybeder ama hilekarlığını değil.
- Can çıkar, huy çıkmaz.

Il lupo perde il pelo, ma non il vizio.

- Ateş olmayan yerden duman çıkmaz.
- Ateş olan yerden duman çıkar.

- Non c'è fumo senza arrosto.
- Dove c'è del fumo c'è del fuoco.

Pek çok ufak yaratık en güvenli buldukları bu zamanda ortaya çıkar.

È ora che molte piccole creature si sentono più al sicuro ed escono.

- Saçını tıraş edersen, tekrar daha kalın uzayacaktır.
- Saçını kazırsan daha gür çıkar.

Se ci si rasa i capelli, ricresceranno più spessi.

Ancak Venedik'in gücü yapmış oldukları zekice müzakerelerden ve şahsi çıkar anlayışlarından da gelir.

Ma il potere veneziano passava anche da astute negoziazioni e interesse personale.

Eğer senin cevabın doğruysa bundan da şu sonuç çıkar ki benim ki yanlış.

- Se la tua risposta è corretta, ne consegue che la mia è sbagliata.
- Se la sua risposta è corretta, ne consegue che la mia è sbagliata.
- Se la vostra risposta è corretta, ne consegue che la mia è sbagliata.

Santigrat dereceyi bulmak için, fahrenhayt ısıdan 32 çıkar, sonra 5/9 ile çarp.

- Per trovare i gradi in centigradi, sottrai 32 alla temperatura in Fahrenheit, poi moltiplica per 5/9.
- Per trovare i gradi in centigradi, sottraete 32 alla temperatura in Fahrenheit, poi moltiplicate per 5/9.
- Per trovare i gradi in centigradi, sottragga 32 alla temperatura in Fahrenheit, poi moltiplicate per 5/9.

- Eski alışkanlıklar zor biter.
- Can çıkar huy çıkmaz.
- Eski alışkanlıkları terk etmek kolay değil.

Le vecchie abitudini sono dure a morire.

- Tom genellikle okul için yaklaşık 7.30'da yola çıkar.
- Tom okula genellikle 7.30 civarında gider.

- Tom di solito va a scuola intorno alle 7:30.
- Tom solitamente va a scuola intorno alle 7:30.

- Belki de Tom sana sahip çıkar.
- Belki de Tom seni benimser.
- Belki de Tom seni evlat edinir.

Forse Tom ti adotterà.

Üç doktor odadan çıkar çıkmaz Peri, Pinokyo'nun yatağına doğru gitti ve alnına dokununca onun ateşler içinde yandığını gördü.

Appena i tre medici avevano lasciato la stanza, la Fata andò al letto di Pinocchio e, toccandolo sulla fronte, notò che stava bruciando di febbre.

Büyükannem hemen hemen her gün bir yürüyüş için dışarı çıkardı fakat şimdi o nadiren, kırk yılda bir, dışarı çıkar.

Mia nonna era solita uscire per una passeggiata quasi ogni giorno, ma adesso, raramente o mai, esce di casa.

- Birçok çiçek türü nisanın ortasında çıkar.
- Nisan ayı ortasında pek çok çeşit çiçek görünür.
- Nisan ortasında türlü türlü çiçek açar.

- Molti tipi di fiori sbocciano a metà aprile.
- Sbocciano molti tipi di fiori a metà aprile.

- Kış mevsiminde çok sayıda yangın olur.
- Kışın çok yangın çıkar.
- Kış aylarında çok sayıda yangın meydana gelir.
- Kış mevsiminde çok yangın olur.

Ci sono molti incendi in inverno.