Translation of "'imkânsız'" in Italian

İmkânsız.

Impossibile.

Fiziksel olarak imkânsız.

Fisicamente impossibile.

Onu yapmak imkânsız.

- È impossibile farlo.
- È impossibile farla.

- Ben 'imkânsız' sözcüğünü bilmiyorum.
- Ben 'imkânsız' kelimesini bilmiyorum.

Non conosco la parola "impossibile".

Kulağa imkânsız mı geliyor?

Sembra inverosimile?

Bunun imkânsız olduğunu biliyorum.

- Lo so che è impossibile.
- So che è impossibile.

Yani bir şeyi araştırmak imkânsız.

e quindi è impossibile svolgere un'indagine.

Bence onun sorunu çözmesi imkânsız.

Penso che gli sia impossibile risolvere questo problema.

Eğer inanırsan hiçbir şey imkânsız değildir.

Niente è impossibile se credete.

İmkânsız gibi görünen bir yarışın eşiğinde

E di fronte a una sfida che sembra quasi impossibile,

Yumurtalar arka tarafta, karanlıkta. Görülmeleri imkânsız.

Le uova vengono deposte nel retro, al buio. È impossibile vederle.

Allen'e çözülmesi imkânsız bir problem verilmişti.

- Ad Allen fu dato un problema impossibile da risolvere.
- Diedero ad Allen un problema impossibile da risolvere.

Bu durumda kuru ağaç bulmak neredeyse imkânsız.

In queste condizioni è impossibile trovare legna da ardere asciutta.

Benim için bu kadar hızlı koşmak imkânsız.

- Correre così veloce è impossibile per me.
- È impossibile per me correre così veloce.

İstatistiksel olarak pek olası değil, ama imkânsız da değil.

È statisticamente improbabile, ma non impossibile.

Ister kabul et, ister etme gibi imkânsız bir duruma sokulursunuz.

vi mettete nell'impossibile posizione di "prendere-o-lasciare".

- Onun imkansız olduğunu biliyorum.
- Bunun imkânsız olduğunu biliyorum.
- Bunun mümkün olmadığını biliyorum.

- Lo so che è impossibile.
- So che è impossibile.

Bu hayvan, bulunması imkânsız olmayı öğrenmek için milyonlarca yılını harcadı. Ahtapot izlerinin görünüşünü öğrenmem gerekiyordu.

Questo animale ha passato milioni di anni imparando a essere impossibile da trovare. Io dovevo imparare com'erano fatte le tracce di un polpo.