Translation of "Konuşması" in German

0.010 sec.

Examples of using "Konuşması" in a sentence and their german translations:

- Onun konuşması çok kısaydı.
- Konuşması çok kısaydı.

Seine Rede war zu kurz.

Onun konuşması doğrudur.

Sie sagt die Wahrheit.

Tom'un konuşması mükemmeldi.

- Toms Rede war ausgezeichnet.
- Toms Rede war exzellent.
- Toms Rede war hervorragend.

Tom'un konuşması güzeldi.

Toms Rede war gut.

Onun konuşması mükemmeldi.

Ihre Rede war großartig.

Profesörün konuşması mizah doluydu.

Die Rede des Professors war voller Humor.

Konuşması dinleyicileri derinden etkiledi.

Seine Rede berührte das Publikum zutiefst.

Onun konuşması beni sıktı.

Seine Rede langweilte mich.

Valinin konuşması dergide yayınlandı.

Die Rede de Gouverneurs wurde in der Zeitschrift veröffentlicht.

Onun konuşması müthiş sıkıcıydı.

Seine Rede ist todsterbenslangweilig geworden.

Konuşması üç saat sürdü.

Seine Rede dauerte drei Stunden.

Tom'un konuşması oldukça ilginçti.

Toms Rede war sehr interessant.

Tom'un konuşması beni sıktı.

Toms Rede langweilte mich.

Onun konuşması izleyiciyi tahrik etti.

Ihre Rede rührte das Publikum.

Onun konuşması kısa bir konuşma.

Seine Ansprache ist eine kurze Rede.

Onun konuşması bizi harekete geçirdi.

- Seine Rede bewegte uns.
- Seine Rede hat uns bewegt.

Onun konuşması onu üzüntüsünden uzaklaştırdı.

Sein Reden lenkte sie von ihrem Kummer ab.

Onun konuşması ortam için uygundu.

- Seine Sprache war dem Anlaß angemessen.
- Seine Ausdrucksweise war dem Anlaß angemessen.

Onun uzun konuşması herkesi sıktı.

Seine lange Rede langweilte alle.

Başkanın konuşması hakkında ne düşünüyorsunuz?

- Was hältst du von der Rede des Präsidenten?
- Was halten Sie von der Rede des Präsidenten?

Onun böyle konuşması çok normal.

Es ist typisch für ihn, so zu reden.

Konuşması birçok güzel cümle içeriyordu.

Seine Rede enthielt viele schöne Redewendungen.

Tom seninle konuşması gerektiğini söylüyor.

- Tom sagt, er müsse mit dir reden.
- Tom sagt, er müsse mit euch reden.
- Tom sagt, er müsse mit Ihnen reden.
- Tom sagt, er müsse sich mit dir unterhalten.

Birkaç telefon konuşması yapmak istedim.

Ich wollte einige Telefonate führen.

Onun konuşması coşkulu alkışlarla karşılandı.

Seine Rede wurde eifrig beklatscht.

Papağan konuşması duymak ister misin?

Möchtest du den Papagei einmal sprechen hören?

Onun konuşması bizi çok etkiledi.

Seine Rede hat uns sehr beeindruckt.

Onun Tom ile konuşması gerekiyordu.

Er sollte mit Tom sprechen.

Onunla ne hakkında konuşması gerektiğini bilmiyor.

Sie weiß nicht, worüber sie mit ihm sprechen soll.

Benim bir telefon konuşması yapmam gerekiyor.

Ich muss einen Anruf tätigen.

Biri nerede bir telefon konuşması yapabilir?

Wo kann man telefonieren?

Konuşması için çalışacak fazla zamanı yoktu.

Er hatte nicht viel Zeit, um seine Rede vorzubereiten.

Parti ev sahibinin konuşması ile sona erdi.

Die Feier endete mit einer Rede des Veranstalters.

Annenin altı dil konuşması ne kadar şaşırtıcı.

Toll, dass deine Mutter sechs Sprachen spricht.

Benim ayrıca bir TED konuşması yapmam gerekebilir tabii.

um dem Thema der Meditation wirklich Rechnung zu tragen.

Onun konuşması benim üzerimde iyi bir izlenim bıraktı.

Seine Rede machte einen guten Eindruck auf mich.

Onların konuşması Çince olduğu için, tek kelime anlamadım.

- Weil ihre Konversation auf Chinesisch war, habe ich kein Wort verstanden.
- Ich verstand nicht ein Wort, weil sie sich auf Chinesisch unterhielten.

Tom, çok fazla konuşması hariç hoş bir adam.

Tom ist ein netter Kerl, nur dass er zu viel redet.

Onların konuşması Fransızca olduğu için bir kelime anlamadım.

- Da ihre Unterhaltung auf Französisch war, konnte ich kein Wort verstehen.
- Dieweil sie sich auf Französisch unterhielten, verstand ich nicht ein Wort.

Belki Tom'u Mary ile konuşması için ikna edebilirim.

Vielleicht kann ich Tom überreden, mit Maria zu sprechen.

Onun geveleyerek konuşması onun sarhoş olduğunun bir işaretiydi.

Ihr Lallen war ein Zeichen dafür, dass sie betrunken war.

Protesto sesleri gittikçe yükseldiği için onun konuşması duyulamadı.

Dadurch, dass die Protestrufe immer lauter wurden, konnte man seine Rede nicht mehr hören.

Tom yapacak önemli bir telefon konuşması olduğunu söyledi.

Tom sagte, er müsse einen wichtigen Anruf tätigen.

Tom önemli bir şey hakkında bizimle konuşması gerektiğini söylüyor.

Tom sagt, er müsse mit uns etwas Wichtiges bereden.

Tom konuşması üzerinde çalışarak gece yarısına kadar uyanık kaldı.

Tom blieb bis spät in die Nacht wach und arbeitete an seiner Rede.

Onun konuşması duman ve aynalardan başka bir şey değildir.

Sein Gerede ist nichts als Schall und Rauch.

Birinin kendisi hakkında çok konuşması, saklanmanın bir çeşidi de olabilir.

Viel von sich reden kann auch ein Mittel sein, sich zu verbergen.

Tom'un konuşması çift anlamlı sözlerle doluydu. Bunların çoğunu seyirci anlamadı.

Toms Rede war voller Zweideutigkeiten, wovon die meisten den Horizont der Zuhörerschaft überstiegen.

Napolyon'un yenilgisinin Şubat ayı sonlarında herhangi bir konuşması vaktinden önce geldi.

Jede Rede von Napoleons Niederlage Ende Februar war verfrüht.

Konuşması o kadar uzun zaman sürdü ki bazı insanlar uyumaya başladı.

Seine Rede dauerte so lange an, dass einige Leute anfingen einzuschlafen.

- "Bu konuşmayı hiç yapmadık." "Hangi konuşma?"
- "Bu konuşmayı hiç yapmadık." "Ne konuşması?"

„Diese Unterhaltung hat nie stattgefunden.“ — „Was für eine Unterhaltung?“