Translation of "Kadınla" in German

0.007 sec.

Examples of using "Kadınla" in a sentence and their german translations:

Şu kadınla uyudun mu?

Hast du mit der Frau geschlafen?

Yaşlı bir kadınla tanıştım.

- Ich traf eine alte Frau.
- Ich begegnete einer älteren Dame.

Otobüste bir kadınla tanıştım.

Im Bus lernte ich eine Frau kennen.

Polonyalı bir kadınla evliyim.

- Meine Frau ist Polin.
- Meine Ehefrau ist Polin.
- Ich habe eine Polin geheiratet.
- Ich bin mit einer Polin verheiratet.

Tanıştığı her kadınla flört eder.

Er flirtet mit jeder Frau, die er trifft.

O, Amerikalı bir kadınla evli.

Er ist mit einer Amerikanerin verheiratet.

Sonunda o kadınla ilişkiyi bitirdi.

Er hat endlich mit dieser Frau Schluss gemacht.

Ben güzel bir kadınla tanıştım.

Ich habe eine nette Frau kennengelernt.

O başka bir kadınla nişanlandı.

Er ist mit einer anderen verlobt.

Onu başka bir kadınla gördüm.

Ich habe ihn mit einer anderen Frau gesehen.

Kaç tane kadınla evlenmek istersin?

Wie viele Frauen willst du heiraten?

- Eğer yorgunsa, bir kadınla asla kavga etme.
- Şayet yorgunsa, bir kadınla zinhar kavga etme.
- Şayet yorgunsa, bir kadınla katiyen kavga etme.

Streite nicht mit einer Frau, wenn sie müde ist.

Karını asla bir başka kadınla karşılaştırma.

- Vergleiche deine Frau niemals mit einer anderen Frau.
- Vergleiche niemals deine Frau mit einer anderen Frau.
- Vergleiche deine Gattin niemals mit einer anderen Frau.

Ben o kadınla cinsel ilişkiye girmedim.

Ich hatte keine sexuelle Beziehung mit dieser Frau.

Tom'u gördüm. Başka bir kadınla beraberdi.

Ich habe Tom gesehen. Er war in Begleitung einer anderen Frau.

Erkekleri seviyorsan neden bir kadınla evleneceksin?

Warum heiratet man eine Frau, wenn man Männer liebt?

Bir gün o kadınla evlenmeyi umuyorum.

Ich hoffe diese Frau eines Tages zu heiraten.

Tom'un zengin bir kadınla evlendiğini duydum.

Ich habe gehört, dass Tom eine reiche Frau geheiratet hat.

Tom'u orada başka bir kadınla gördüm.

Ich sah Tom dort mit einer anderen Frau.

Tom kendinden çok daha genç bir kadınla evlendi.

- Tom heiratete eine bei weitem jüngere Frau.
- Tom hat eine viel jüngere Frau geheiratet.

- Estonyalı güzel bir bayanla evleneceğim.
- Estonyalı güzel bir kadınla evleneceğim.

Ich werde eine schöne Estin heiraten.

Tom, kızı olmak için yeterince genç olan bir kadınla evli.

Tom ist mit einer Frau verheiratet, die seine Tochter sein könnte.

Peter, çocuksu kızlardan bıktı ve gerçekten olgun bir kadınla tanışmak istedi.

- Peter hatte von kindischen Mädchen genug und wollte eine wahrhaft reife Frau kennenlernen.
- Peter hatte die Nase voll von kindischen Mädchen und er wollte eine wirklich gereifte Frau treffen.

Hayatımın geri kalanını saygı gösterebileceğim ama sevemeyeceğim bir kadınla yaşamak istemiyorum.

Ich will nicht den Rest meines Lebens mit einer Frau zusammenleben, die ich respektieren, aber nicht lieben kann.

Tom gibi bir adamın Mary kadar güzel bir kadınla evli olduğuna inanamıyorum.

Ich kann nicht glauben, dass ein Kerl wie Tom mit einer so schönen Frau wie Maria verheiratet war.

O, karısını terk etti ve yarı yaşında bir kadınla aşk hayatı yaşıyor.

Er hat seine Frau verlassen und ist mit einer halb so alten Frau zusammengezogen.

- Senin kadar aptal bir kadına hiç rastlamadım.
- Senin kadar aptal bir kadınla hiç tanışmadım.

Ich habe noch nie eine so dumme Frau getroffen wie dich.

- Biraz sonra, Tom, Mary adındaki genç bir kadınla tanıştı. Onlar aile kurmaya karar verdiler ve evlendiler.
- Birkaç zaman sonra; Tom, Mary adında genç bir kadınla tanıştı. Onlar evlendi ve bir aile kurmaya karar verdiler.

Bald darauf lernte Tom eine Frau namens Maria kennen. Die beiden heirateten und beschlossen, eine Familie zu gründen.

Tom yeni bir kadınla tanıştığında yaptığı ilk şey onun bir alyans takıp takmadığını görmek için kontrol etmektir.

Wenn Tom eine Frau kennenlernt, überprüft er als allererstes, ob sie einen Ehering trägt.

Kuşkusuz bu dünyada her erkeğin ve kadının evlenmek için huyu huyuna, suyu suyuna tamamen denk birisi mutlaka vardır; fakat bir insanın sadece birkaç yüz kişiyle tanışma fırsatı bulduğu, bu birkaç yüz kişi içinden belki bir düzinesini yakından tanıdığı, bu bir düzinenin de ancak birkaçıyla dost olduğu göz önüne alınır ve de dünyada milyonlarca insanın yaşadığı hatırda tutulursa kolayca görülür ki dünya yaratıldığından beri doğru erkek doğru kadınla muhtemelen daha hiç karşılaşmamıştır.

Ohne Zweifel findet sich auf dieser Welt zu jedem Mann genau die richtige Ehefrau und umgekehrt; wenn man jedoch in Betracht zieht, dass ein Mensch nur Gelegenheit hat, mit ein paar hundert anderen bekannt zu sein, von denen ihm nur ein Dutzend oder weniger nahesteht, darunter höchstens ein oder zwei Freunde, dann erahnt man eingedenk der Millionen Einwohner dieser Welt leicht, dass seit Erschaffung ebenderselben wohl noch nie der richtige Mann der richtigen Frau begegnet ist.