Translation of "Kadının" in German

0.010 sec.

Examples of using "Kadının" in a sentence and their german translations:

Kadının fotoğrafını çekiyorum.

- Ich fotografiere die Frau.
- Ich knipse die Frau.

Kadının ateşi var.

Die Frau hat Fieber.

İdeal kadının nasıl?

Wie wäre deine Traumfrau?

- O kadının nesi var?
- O kadının sorunu ne?

Was hat diese Frau denn?

Kadının savaşta yer alması

Frau, die am Krieg teilnimmt

Yaşlı bir kadının sesi.

Es ist die Stimme einer alten Frau.

Hırsız, kadının çantasını çaldı.

Der Dieb machte sich mit der Handtasche der Frau davon.

O kadının adı Mary.

Der Name dieser Frau ist Maria.

Bir kadının gözyaşları değersizdir.

Das Weinen einer Frau hat keinen Wert.

Bir kadının ağlaması değersizdir.

Das Weinen einer Frau hat keinen Wert.

Kadının isteği benim emrimdir.

Der Wunsch der Dame ist mir Befehl.

- Bu kadının adını biliyor musunuz?
- Bu kadının adını biliyor musun?

Weißt du, wie diese Frau heißt?

- O kadının sürücü ehliyeti yok.
- O kadının sürücü belgesi yok.

Sie hat keinen Führerschein.

Bir grup kadının koştuğunu söylüyorum.

eine Gruppe von rennenden Frauen sprechen würde.

Kadının malı varsa erkeğe aittir

Wenn die Frau das Eigentum hat, gehört es dem Mann

Yine kadının yeri bizde aynıydı

Der Platz der Frau war wieder der gleiche bei uns

Bir kadının çığlık attığını duydum.

Ich hörte eine Frau schreien.

Bir kadının sezgisini asla küçümseme.

Unterschätze niemals die Intuition einer Frau.

Zavallı yaşlı kadının parası çalındı.

Die arme, alte Frau wurde ihres Geldes beraubt.

O kadının iki çantası var.

Diese Frau hat zwei Taschen.

Binlerce kat fazla yüreği vardır kadının

Frau hat tausende Male mehr Herz

Bir kadının en duyarlı organı klitoristir.

Die Klitoris ist das empfindlichste Organ einer Frau.

Yabancı kadının bir İtalyan ismi yok.

Die Fremde hat keinen italienischen Namen.

Bir erkeğin sesini duydum, kadının değil.

Ich habe eine Männerstimme gehört, keine Frauenstimme.

Bir kadının arzusunu nasıl harekete geçirirsin?

Wie weckt man die Begierde einer Frau?

- Hemşire sandığım kadının doktor olduğunu şimdi öğrendim.
- Hemşire sandığım kadının doktor olduğunu şimdi anlıyorum.

Mir ist jetzt klar, dass die Frau, die ich für eine Schwester hielt, Ärztin ist.

Gıcık gülüşlü bir kadının resmedildiği bu tablo

Dieses Bild zeigt eine Frau mit einem faulen Lächeln

Dün tanıştığım kadının Tom'un annesi olduğunu düşündüm.

Ich dachte, die Frau, die ich gestern traf, sei Toms Mutter gewesen.

Virginia, bir kadının kocasından gizlisi saklısı olmamalıdır.

Virginia, eine Frau sollte vor ihrem Manne kein Geheimnis haben.

Ben çoğu kız ve kadının yapmayı öğrendiğini yaptım.

Ich tat was viele Mädchen und Frauen lernen.

Bir kadının istedikten sonra yapamayacağı şey yoktur zaten

Es gibt nichts, was eine Frau nicht tun kann, nachdem sie will

O, yaşlı kadının elini tuttu ve kiliseye götürdü.

- Sie hat die Hand der Alten genommen und hat sie zur Kirche geführt.
- Sie nahm die alte Frau bei der Hand und führte sie in die Kirche.

Kucağında çocukla oturan şu kadının fotoğrafik hafızası var.

Die Frau, die ein Kind auf ihrem Knie sitzen hat, hat ein fotographisches Gedächtnis.

Tom size bir kadının adı gibi görünüyor mu?

Klingt „Tom“ denn für dich nach einem Frauennamen?

Bir kadının dili, bir kuzunun kuyruğu gibi sallanır.

Die Zunge einer Frau wackelt wie ein Lämmerschwanz.

Bir kadının tek başına seyahat etmesi günümüzde normaldir.

Heutzutage ist es nicht ungewöhnlich, wenn eine Frau allein reist.

Tom birlikte zaman geçirdiği kadının kocası tarafından öldürüldü.

Tom wurde von dem Gatten der Frau, mit der er oft zusammen war, ermordet.

Görevimiz daha önce hiçbir kadının gitmediği yere cesurca gitmek.

Es ist unsere Mission, kühn in Bereiche vorzustoßen, die keine Frau je zuvor betreten hat.

Tom'un kadının ne hakkında konuştuğuyla ilgili bir fikri yoktu.

Tom hatte keine Ahnung, wovon die Frau erzählt hat.

Bu kadının temel karakter özellikleri gurur, kararlılık ve cesaretti.

Die grundlegenden Charakterzüge dieser Frau waren Stolz, Entschlussfreude und Mut.

Tom yaşlı bir kadının yiyeceklerini arabasına yüklemesine yardımcı oldu.

Tom half einer alten Dame dabei, die Einkäufe in den Wagen zu laden.

Genç adam yaşlı kadının yiyeceklerini arabasına yüklemesine yardımcı oldu.

Der junge Mann half der alten Dame, die Einkäufe in den Wagen zu laden.

Bir kadının rahim nakli aldıktan sonra bir bebeği oldu.

Eine Frau brachte nach einer Gebärmuttertransplantation ein Kind zur Welt.

Topallayan bir köpeğe ve bir kadının gözyaşlarına asla güvenme.

Traue nie einem lahmen Hund oder den Tränen einer Frau.

Tom daha sonra parkta karşılaştığı kadının Mary olduğunu anladı.

Tom erfuhr später, dass die Frau, die er im Park getroffen hatte, Maria war.

Ve buna sahip olan bir kadının da muhtemelen çift cinsiyetli olduğunu.

und dass Frauen, die eine hatten, wohl Hermaphroditen seien.

Tom ve onun arkadaşları on bir erkek ve kadının boğazlarını kesti.

- Tom und seine Spießgesellen schnitten elf Männern und Frauen die Kehle durch.
- Tom und seine Komplizen schnitten elf Männern und Frauen die Kehle durch.

Hırsızlar kadının arabasını çalmak istedi fakat beceremediler çünkü düz vites kullanmasını bilmiyorlardı.

Die Diebe wollten den Wagen der Frau stehlen, was ihnen aber nicht gelang, da sie mit dem Handschaltgetriebe nicht zurechtkamen.

Kadının soracak iki önemli sorusu var: Ne giyiyorum ve ne yemek yapıyorum?

Zwei Lebensfragen hat die Frau: Was ziehe ich an, und was koche ich ihm?

Erkeklerin hepsi, tabiki kendi karılari olmamak şartıyla, daha fazla kadının siyasette faaliyet göstermesinden yanadir.

Die Männer sind natürlich alle dafür, dass mehr Frauen in der Politik tätig sein sollen. Vorausgesetzt natürlich, es handelt sich nicht um die eigene Frau.

O bir kadının başına, bir aslanın gövdesine, bir kuşun kanatlarına ve bir yılanın kuyruğuna sahipti.

Es hatte den Kopf einer Frau, den Körper eines Löwen, die Flügel eines Vogels und den Schwanz einer Schlange.

Kapının yanındaki o adamla odanın diğer tarafındaki pencerenin yanında duran o kadının fotoğrafik hafızası var.

Der Mann, der neben der Tür steht, und die Frau, die auf der anderen Seite des Zimmers neben dem Fenster steht, haben ein fotografisches Gedächtnis.

Kuşkusuz bu dünyada her erkeğin ve kadının evlenmek için huyu huyuna, suyu suyuna tamamen denk birisi mutlaka vardır; fakat bir insanın sadece birkaç yüz kişiyle tanışma fırsatı bulduğu, bu birkaç yüz kişi içinden belki bir düzinesini yakından tanıdığı, bu bir düzinenin de ancak birkaçıyla dost olduğu göz önüne alınır ve de dünyada milyonlarca insanın yaşadığı hatırda tutulursa kolayca görülür ki dünya yaratıldığından beri doğru erkek doğru kadınla muhtemelen daha hiç karşılaşmamıştır.

Ohne Zweifel findet sich auf dieser Welt zu jedem Mann genau die richtige Ehefrau und umgekehrt; wenn man jedoch in Betracht zieht, dass ein Mensch nur Gelegenheit hat, mit ein paar hundert anderen bekannt zu sein, von denen ihm nur ein Dutzend oder weniger nahesteht, darunter höchstens ein oder zwei Freunde, dann erahnt man eingedenk der Millionen Einwohner dieser Welt leicht, dass seit Erschaffung ebenderselben wohl noch nie der richtige Mann der richtigen Frau begegnet ist.