Translation of "çalmaya" in German

0.011 sec.

Examples of using "çalmaya" in a sentence and their german translations:

Piyano çalmaya başlıyor.

- Sie beginnt gerade, Klavier zu spielen.
- Sie fängt gerade an, Klavier zu spielen.
- Sie fängt gerade mit Klavierspielen an.

- Zil çalmaya devam etti.
- Telefon çalmaya devam etti.

- Das Telefon hörte nicht auf zu klingeln.
- Das Telefon läutete ständig.

Gitar alıp çalmaya başladı.

Er nahm die Gitarre und fing an zu spielen.

Gitar çalmaya yeniden başladım.

Ich habe wieder mit dem Gitarrespielen angefangen.

Grup saat kaçta çalmaya başlayacak?

Um wie viel Uhr wird die Band anfangen zu spielen?

Birdenbire yangın alarmı çalmaya başladı.

Plötzlich ging der Feueralarm los.

Tom yeniden gitar çalmaya başladı.

Tom hat wieder angefangen, Gitarre zu spielen.

Tom ıslık çalmaya devam etti.

Tom pfiff weiter vor sich hin.

Tom Mary'nin parasını çalmaya çalıştı.

Tom versuchte Marias Geld zu stehlen.

Bütün kilise çanları beraber çalmaya başladı.

Alle Kirchenglocken fingen zusammen an zu läuten.

Çalmaya başlamaktansa açlıktan ölmeyi tercih ederdim.

Ich wollte lieber verhungern, als dass ich anfinge zu stehlen.

O, eski bir şarkı çalmaya başladı.

Er begann ein altes Lied zu spielen.

Telefonu kapatır kapatmaz, tekrar çalmaya başladı.

Kaum dass ich aufgelegt hatte, klingelte das Telefon schon wieder.

Tom klarnetini aldı ve çalmaya başladı.

Tom nahm seine Klarinette und fing an zu spielen.

Alarm 5:30 da çalmaya başladı.

Der Alarm wurde um 5:30 Uhr ausgelöst.

- Tom mutlu bir melodiyle ıslık çalmaya başladı.
- Tom ıslığıyla neşeli bir şey çalmaya başladı.

Tom fing an, eine fröhliche Melodie zu pfeifen.

Ben kapatır kapatmaz telefon yine çalmaya başladı.

Kaum dass ich aufgelegt hatte, klingelte das Telefon schon wieder.

Chopin piyanonun başına geçer ve çalmaya başlar.

Chopin sitzt am Klavier und fängt an zu spielen.

Tom yirmi yaşına kadar trombon çalmaya başlamadı.

Tom begann erst mit zwanzig Jahren Posaune zu spielen.

Mary otuz yaşına kadar keman çalmaya başlamadı.

Maria hat erst mit 30 Jahren mit dem Geigespielen angefangen.

Tony onun sesini duydu ve piyano çalmaya durdurdu.

Tony hörte ihre Stimme und hörte auf, Klavier zu spielen.

O benim onun erkek arkadaşını çalmaya çalıştığımı düşünüyor.

Sie glaubt, ich wolle ihr den Freund ausspannen.

- Erkek arkadaşımı çalmaya çalıştı.
- Erkek arkadaşımı benden almaya yeltendi.

Sie hat versucht, mir meinen Freund auszuspannen.

Sınıfta çalmaya başladıktan sonra Öğrenci cep telefonuna el koydurdu.

Das Mobiltelefon des Schülers wurde eingezogen, nachdem es im Unterricht zu klingeln angefangen hatte.

Neşeli müzik çalmaya başladığında, ben sadece dans etmeye başlarım.

Wenn lustige Musik läuft, fängt man bald an zu tanzen, nicht wahr?

Orkestra çalmaya başlar başlamaz Tom ve Mary dans etmeye başladı.

Tom und Maria tanzten sofort los, als die Musikgruppe zu spielen anfing.

Tom bongosunu çalmaya başlar başlamaz çocuklardan oluşan bir kalabalığı çekti.

- Tom zog eine Schar Kinder an, als er anfing, auf seinen Bongotrommeln zu spielen.
- Tom zog eine Schar von Kindern an, als er anfing, auf seinen Bongotrommeln zu spielen.