Translation of "Parası" in French

0.022 sec.

Examples of using "Parası" in a sentence and their french translations:

- Onun hiç parası yoktu.
- Onun parası yoktu.

Il n'avait pas d'argent.

- Tom'un hiç parası yok.
- Tom'un parası yok.

Tom n'a pas d'argent.

Onun parası bitti.

Il a été à court d'argent.

Bütün parası bitti.

Tout son argent était parti.

Yeterli parası var.

- Elle dispose de suffisamment d'argent.
- Elle a assez d'argent.

Yeterli parası yoktu.

Elle n'avait pas assez d'argent.

Onun parası yoktu.

- Elle n'avait pas d'argent.
- Elle était dépourvue d'argent.

Onun parası var.

- Il a de l'argent.
- Il dispose d'argent.

Onun parası bankada.

Son argent est à la banque.

Tom'un parası yok.

Tom n'a pas d'argent.

Kongre'nin parası yoktu.

Le Congrès n'avait pas d'argent.

Harcayacak parası var.

Il a de l'argent à perdre.

Başlık parası sömürü düzeni

programme d'exploitation de l'argent de la tête

Onun çok parası yoktur.

Elle n'a pas beaucoup d'argent.

Parası olmadığını bana açıkladı.

Il m'a expliqué qu'il n'avait pas d'argent.

Onun biraz parası var.

Il a un peu d'argent.

Onun yeterli parası yoktu.

Il n'avait pas assez d'argent.

Ne kadar parası var?

Combien d'argent a-t-il ?

Erkek kardeşimin parası yok.

Mon frère n'a pas d'argent.

Onların parası var mı?

- Ont-ils de l'argent ?
- Ont-elles de l'argent ?

Onun parası var mı?

A-t-elle de l'argent?

Ailesinin fazla parası yoktu.

Sa famille ne disposait pas de beaucoup d'argent.

Onun şimdi parası yok.

Il est maintenant à court d'argent.

Onların hiç parası yok.

- Ils n'ont pas d'argent.
- Elles n'ont pas d'argent.

Tom'un çok parası var.

Tom a beaucoup d’argent.

Onunla parası için evlendi.

Il l'a épousée pour son fric.

Onun hiç parası yok.

Il n'a pas d'argent.

Onların hiç parası kalmamıştı.

- Il ne leur restait plus d'argent.
- Ils n'avaient plus d'argent.
- Elles n'avaient plus d'argent.

Ailesinin çok parası yoktu.

Sa famille ne disposait pas de beaucoup d'argent.

Tom'un çok parası yoktu.

Tom n'avait pas beaucoup d'argent.

Tom'un yeterli parası yoktu.

Tom n'avait pas assez d'argent.

Onun yeterli parası var.

- Il a assez d'argent.
- Il dispose de suffisamment d'argent.

Tom'un yeterli parası var.

Tom a assez d'argent.

Tom'un hiç parası yok.

Tom n'a pas du tout d'argent.

- Onun bankada çok parası var.
- Onun bankada bol parası var.

Il a beaucoup d'argent à la banque.

Başlık parası anlatıldı bu filmde

l'argent du titre a été expliqué dans ce film

Yaşlı adamın yeterince parası var.

Le vieil homme dispose de suffisamment d'argent.

Onun bütün parası yeğenine gitti.

Tout son argent est allé à son neveu.

Onların her zaman parası az.

Ils sont toujours à court d'argent.

Onun yanında az parası var.

Il a peu d'argent sur lui.

Bir sürü parası olduğunu söyledi.

Il a dit qu'il avait beaucoup d'argent.

- Para konuşur.
- Parası olan konuşur.

L'argent est roi.

Ann'in yanında biraz parası var.

Anne a peu d'argent sur elle.

Harcayabileceğinden daha çok parası var.

Il a plus d'argent qu'il n'en peut dépenser.

Tom çok parası olduğunu söyledi.

Tom a dit qu'il avait beaucoup d'argent.

Onun bir sürü parası var.

Il a beaucoup d'argent.

Bankada onun çok parası vardı.

Il avait beaucoup d'argent en banque.

Tom parası ile çok tutumluydu.

Tom était très économe avec son argent.

Tom'un bir sürü parası var.

Tom a beaucoup d'argent.

Mark'ın senden fazla parası var.

Marc a plus d'argent que toi.

O, onunla parası için evlendi.

- Elle l'a épousé pour son argent.
- Elle l'a épousé pour son fric.

Onun parası bitmiş gibi görünüyordu.

Il semblait qu'il manquait d'argent.

Tom'un asla çok parası olmadı.

Tom n'a jamais eu beaucoup d'argent.

Tom'un bankada çok parası var.

Tom a beaucoup d'argent en banque.

Benden daha çok parası var.

Il a plus d'argent que moi.

Onun nedereyse hiç parası yoktu.

Elle n'avait presque pas d'argent.

Ağalık sistemi başlık parası din tüccarları

l'argent du marchand du système religieux

Bir kenara konulmuş biraz parası var.

Elle a un peu d'argent de côté.

Onu almak için yeterli parası var.

- Il a assez d'argent pour l'acheter.
- Il a suffisamment d'argent pour l'acheter.

Onun bankada bir miktar parası var.

Il a un peu d'argent à la banque.

Onun o zaman yanında parası yoktu.

Il n'avait alors pas d'argent sur lui.

Onun 100 dolardan az parası yok.

Il n'a pas moins de 100 dollars.

Onun çiftliği almak için parası yok.

Il n'avait pas d'argent pour acheter la ferme.

Birkaç arkadaşı ve biraz parası vardı.

Il avait peu d'amis et peu d'argent.

Onun emekli olmak için parası yetmez.

Il n'a pas les moyens de prendre sa retraite.

Yeni bir araba için parası yok.

Il ne peut pas se permettre d'acheter une nouvelle voiture.

O, onu bütün parası için kandırdı.

- Elle le prit malgré tout son argent.
- Elle l'a pris en dépit de tout son argent.
- Elle l'a dépouillé.
- Elle l'a nettoyé.

- Onun akçesi çok.
- Onun parası çok.

Il a beaucoup d'argent.

Onun harcanılabilecekten daha fazla parası var.

Il a plus d'argent qu'on ne peut en dépenser.

- Onun geçimi sınırlı.
- Onun parası sınırlı.

Ses moyens sont limités.

- Bundan sonra artık onun hiç parası yoktu.
- Ondan sonra artık onun hiç parası kalmamıştı.

Puis, il n'avait plus eu d'argent.

Yine mucizevi şekilde, parası olmadığından vazgeçmek üzereydi.

Il s’apprêtait à abandonner ses recherches faute de financement.

Parası ola insanlar daha çok kazanabilsin diye

pour que les gens avec de l'argent puissent gagner plus

Ödül parası dünya gezisine gitmeme olanak sağladı.

La récompense m'a permis de partir en croisière autour du monde.

Onun sadece küçük bir miktar parası vardı.

Elle avait seulement une petite somme d'argent.

Onun kendine ait bir miktar parası var.

Elle a un peu d'argent à elle.

Onun yolculuk için bol miktarda parası vardı.

Il avait beaucoup d'argent pour son voyage.

Parası yoktu bu yüzden hiç yiyecek alamadı.

Il n'avait pas d'argent et n'a donc pas pu acheter de nourriture.

Onun neredeyse hiç parası yok ama geçiniyor.

- Il n'a pour ainsi dire pas d'argent mais il se débrouille.
- Il n'a pour ainsi dire pas d'argent mais il s'en sort.

Onun 10,000 yenden daha fazla parası yok.

Il n'avait pas plus de 10 000 yens.

Tom Mary'ye ne kadar parası olduğunu sordu.

Tom a demandé à Mary combien d'argent elle avait sur elle.

Yine ağalık düzeni vardı parası olan insanlar vardı

il y avait des gens qui avaient de l'argent

Başlık parası mı dersin, sınıf ayrımı mı dersin

Pensez-vous que c'est le prix du titre ou de la séparation des classes?

Onun parası yoktu ve herhangi bir yiyeceği alamıyordu.

Il n'avait pas d'argent et n'a donc pas pu acheter de nourriture.

Onun bir araba alması için yeterli parası yok.

- Il ne peut pas se permettre d'acheter une voiture.
- Une voiture est hors de ses moyens.

Tom'un bir araba satın almak için parası yok.

Tom n'a pas suffisamment d'argent pour acheter une voiture.

Ekmek ve süt alacak kadar parası ancak vardı.

Il avait à peine assez d'argent pour acheter du pain et du lait.