Translation of "Kendisi" in French

0.022 sec.

Examples of using "Kendisi" in a sentence and their french translations:

kendisi anlatıyor

se dit

- O onu kendisi yaptı.
- Onu kendisi yaptı.

Il l'a fait par lui-même.

çünkü teknolojinin kendisi

parce que la technologie elle-même crée un obstacle

Onu kendisi söyledi.

Il l'a dit lui-même.

Tom kendisi geldi.

Tom est venu de lui-même.

Oraya kendisi gitti.

Il y est allé en personne.

Kendisi bayağı kızgın.

Elle est assez fâchée.

Kapı kendisi açıldı.

La porte s'est ouverte toute seule.

- Zamanın kendisi bir unsurdur.
- Zamanın kendisi bir öğedir.

Le temps est lui-même un élément.

Bir kurumda CEO kendisi

Elle est PDG

Müthiş bir hazırlanıcıdır kendisi.

C'est un maître de la préparation.

Tıpkı binanın kendisi gibi.

tout comme les constructions, d'ailleurs.

Kendisi, akrep yeme uzmanı.

Manger les scorpions est sa spécialité.

kendisi Fatih Portakal'ın eşi

L'épouse de Fatih Portakal

Napolyon'un kendisi, “Ne asker!

Napoléon lui-même remarqua: «Quel soldat!

O, onu kendisi denedi.

Il l'a essayé lui-même.

O onu kendisi yaptı.

Il l'a fait tout seul.

Kendisi Fransız'dı. Aksanından anlayabiliyordum.

Il était français. Je pouvais le deviner d'après son accent.

Kendisi yenildiğini kabul etti.

Il a accepté sa défaite.

Her şeyi kendisi yapamaz.

Il ne peut pas tout faire lui-même.

Tom onu kendisi yaptı.

Tom a fait cela lui-même.

Tom sadece kendisi oluyor.

Tom est seulement lui-même.

Tom kendisi hakkında konuştu.

Tom parlait de soi-même.

O, oraya kendisi gitti.

Il est allé là-bas seul.

Jane mektubu kendisi yazdı.

Jane a elle-même écrit la lettre.

Tom ekmeğini kendisi yapıyor.

Tom fabrique son propre pain.

Kendisi; katılımcılardan, dört karttan birini

Il est basé sur un autre tour que j'ai étudié,

kendisi ben kürsüye çıkmadan önce

Avant que j'arrive au tribunal,

O yüzden kendisi kullanmak istiyordu

donc il voulait l'utiliser lui-même

Aslında toplumun ta kendisi eleştirildi

en fait, la société elle-même a été critiquée

Insan kendi sonun kendisi hazırlıyor

l'homme prépare sa propre fin

Büyükbabam kendisi için mobilya yapardı.

Mon grand-père fabriquait ses propres meubles.

O kendisi hakkında konuşmayı severdi.

Elle adorait parler d'elle-même.

Kendisi en hayran olduğum romancıdır.

C'est le romancier que j'admire le plus.

Benim aradığım sözlüğün ta kendisi!

C'est précisément le dictionnaire que je cherchais.

Keşke Jim kendisi gibi davransa.

J'aimerais que Jim se comporte bien.

O kendisi hakkında konuşmayı sever.

Elle aime parler d'elle.

Tom muhtemelen işi kendisi yapmadı.

Tom n'a probablement pas fait le travail lui-même.

O, akşam yemeğini kendisi pişirdi.

Elle a elle-même cuisiné le déjeuner.

O, kendisi ona yardım etti.

Elle l'a aidé en personne.

Tom akşam yemeğini kendisi hazırladı.

Tom a préparé lui-même le diner.

O sadece kendisi hakkında düşünür.

Il ne pense qu'à lui-même.

Neden Tom buraya kendisi gelmedi?

Pourquoi Tom n'est-il pas venu lui-même ?

O, kendisi hariç kimseye güvenmez.

Il ne fait confiance à personne sauf à lui-même.

Tom'un ödevini kendisi yaptığını sanmıyorum.

Je ne crois pas que Tom ait fait ses devoirs lui-même.

- Kendisi gördüğüm en uzun boylu insan.
- Kendisi gördüğüm en uzun boylu adam.

C'est l'homme le plus grand que j'ai jamais vu.

Ve hatta devin kendisi hakkında bile.

et au sujet du Géant lui-même.

Bugün, Stella, kendisi o kızlardan biri,

Aujourd'hui, Stella, l'une de ces filles,

Örneğin Julio Castro, kendisi bir doktor

Par exemple, Julio Castro,

Kendisi ve ailesi için engelleri vardı.

Il a pu obtenir son indemnité d'invalidité pour lui et sa famille.

Kendisi, daha az korkutucu bir seçenek.

Il semble déjà moins intimidant.

Ya adam kendisi için mezar yaptırıyor

soit l'homme construit une tombe pour lui-même

Buzlu nesneler kuyruklu yıldızın ta kendisi

objets glacés se comète

Bir de üzerine kendisi cepheye gidiyorken

Et quand il va au front

Bu bana Kraliçenin kendisi tarafından verildi.

Ça m'a été remis par la Reine en personne.

O yaşta kendisi daha iyi bilir.

Elle devrait être plus avisée à son âge.

Kendisi kitap kurdu denilen türde birisi.

Elle est ce que nous appelons un rat de bibliothèque.

Kendisi için yeni bir ev yaptı.

Il s'est construit une nouvelle maison.

Son sözü hep kendisi söylemek ister.

Il veut toujours avoir le dernier mot.

Dan kendisi için düşünmeyi öğrenmek zorundadır.

Dan doit apprendre à penser par lui-même.

Tom her şeyi kendisi yapmak zorundaydı.

Tom a dû tout faire lui-même.

Ve kendisi olmasına izin verilmeyen bizlerin sayısının

c'est qu'il y en a tant d'entre nous qui avons grandi en Europe,

Maceralar yaratır. Mimarinin kendisi de bir maceradır.

Ils provoquent de l'aventure et l'architecture, c'est l'aventure.

Bu bir hakaret değil hastalığın ta kendisi

ce n'est pas une insulte mais la maladie elle-même

Insanlara zararlı günlük faaliyetlere devam etti . Kendisi

nombreux pays ont abandonné leurs obligations, comme les États-Unis, et ont poursuivi leurs

Tom kendisi için bir bardak şarap doldurdu.

Tom s'est versé un verre de vin.

O kendisi ona yiyecek bir şey verdi.

Elle lui donna elle-même quelque chose à manger.

Tom, Mary'nin kendisi için doldurduğu sütü içmedi.

Tom n'a pas bu le lait que Marie a versé pour lui.

Bu sürenin bir kısmını kendisi de hapiste geçirir,

pendant une partie desquels, lui même fut emprisonné

üstelik Kemal Sunal'ın bu tarzı anarşizmin ta kendisi

de plus, ce style de Kemal Sunal est l'anarchisme lui-même

Buna rağmen karıncanın yine en büyük düşmanı kendisi

bien que ce soit toujours ses pires fourmis ennemies

- Kendisi bir arkeolog'un yardımcısıdır.
- O bir arkeologun asistanıdır.

C'est un assistant en archéologie.

Bay Smith Jane'e kendisi ile evlenmesini rica etti.

M. Smith a demandé Jane en mariage.

O kendisi için karar verme hakkına sahip olmalı.

Il devrait avoir le droit de décider par lui-même.

O bunu kendisi için yaptı, benim için değil.

Il l'a fait pour lui-même, pas pour moi.

Çevirmen sürekli olarak kendisi hakkında yeni şeyler öğrenir.

Le traducteur apprend constamment de nouvelles choses à propos de lui-même.

Tom kendisi için pahalı bir Noel hediyesi aldı.

Tom s'est acheté un cadeau de Noël cher.

Tom insanlara kendisi için bir şeyler yaptırmada iyidir.

Tom est doué pour faire en sorte que les gens fassent des choses pour lui.

Yalnızca kendisi için yaşayan kimse, başkaları için ölüdür.

Celui qui ne vit que pour lui est mort aux yeux des autres.

Mutluluğa giden bir yol yoktur. Mutluluğun kendisi yoldur.

- Un chemin vers le bonheur n'existe pas. Le bonheur est le chemin.
- Il n'existe pas de chemin vers le bonheur. Le bonheur est le chemin.

Bugün, sinir koruyucu prostatektominin bir kısmını kendisi yapmayı umuyor;

Elle espère réaliser une prostatectomie conservant les nerfs.

öldürebildiğini öldürüp bir süre sonra kendisi de yok olacaktı

il allait tuer ce qu'il aurait pu tuer et après un certain temps

Artık kendisi savaşmayacağına göre… Tuileries'e dönmesine izin verin ve

Puisqu'il ne fera plus la guerre lui-même… qu'il revienne aux Tuileries, et laisse-

Sadece kendisi için değil tüm Makedonlar için bir onur.

un honneur non seulement pour lui, mais pour tous les Macédoniens.

Trump'ın kendisi de küfür ve hakaret etmekten asla kaçınmıyor

Trump lui-même n'évite jamais de jurer et d'insulter

- O, Leeds'te bir İngilizce profesörüdür.
- Kendisi Leeds'te İngilizce hocası.

Il est professeur d'anglais à Leeds.

- O, tek başına oraya gitti.
- O, oraya kendisi gitti.

- Il s'y rendit par ses propres moyens.
- Il est allé là-bas seul.

Sürekli tartışma yaratan bu grubun asıl derdi ilerleme fikrinin kendisi.

C'est l'idée de progrès qui les rend bavards.

Lise hayatının 11 yıl sürmesinin sebebini ise kendisi şöyle anlatıyor

Il explique la raison pour laquelle la vie au lycée dure 11 ans comme suit:

O parka giderek parkı kendisi için bir araç haline getirdi.

A force de s'y rendre, le parc est devenu son véhicule.

Yetişkin bir kızım var, kendisi mutlu, zeki ve harika biri.

J'ai une fille adulte qui est géniale, heureuse et merveilleuse.

O sonunda bir politikacı olarak kendisi için bir isim yaptı.

Finalement il s'est fait un nom comme homme politique.

Birine bir şey öğretmek mümkün değil-o sadece kendisi öğrenebilir.

Il n'est pas possible d'enseigner quelque chose à l’homme - il ne peut qu'apprendre lui-même.

Birinin kendisi hakkında çok konuşması, saklanmanın bir çeşidi de olabilir.

Beaucoup parler de soi peut être aussi un moyen de se dissimuler.

O, o kadar meşguldu ki kendisi gitmek yerine oğlunu gönderdi.

Il était tellement occupé qu'il envoya son fils à sa place.