Translation of "Ihtimaline" in French

0.008 sec.

Examples of using "Ihtimaline" in a sentence and their french translations:

Başarı ihtimaline odaklanmak

il est important de se concentrer sur les possibilités de réussite

- Yağmur ihtimaline karşı şemsiyeni yanına al.
- Yağmur yağması ihtimaline karşı şemsiyeni yanına al.

- Prends ton parapluie avec toi au cas où il pleuvrait.
- Prenez un parapluie avec vous au cas où il pleut.

Yağmur yağma ihtimaline karşı ceketini al.

Prenez votre imperméable au cas où il pleuvrait.

Alabora olma ihtimaline karşı hazırlıklı olmak için

Et afin d'être préparés au cas où nous chavirerions,

Yağmur yağma ihtimaline karşı şemsiyeni getirmeyi unutma.

N'oubliez pas de prendre votre parapluie au cas où il pleuvrait.

Onu unutma ihtimaline karşı ismi not et.

Écrivez le nom au cas où vous l'oublieriez.

Burada bir şey olması ihtimaline karşın dikkatli olmalıyız.

On doit faire attention au cas où il y aurait un scorpion… à l'intérieur.

Burada bir şey olması ihtimaline karşın... ...dikkat etmeliyiz.

On doit faire attention au cas où il y aurait un scorpion… à l'intérieur.

Nakliyatın gecikme ihtimaline karşı özel gecikme sigortamız var.

En cas de retard de la cargaison, nous avons une assurance retard spéciale.

Yağmur yağma ihtimaline karşın yanına bir şemsiye al.

Prends ton parapluie au cas où il pleuvrait.

Yağmur yağma ihtimaline karşı yanına bir şemsiye alsan iyi olur.

Tu devrais prendre un parapluie au cas où il pleuvrait.

Yağmur yağacağını sanmıyorum ama yağma ihtimaline karşın bir şemsiye alacağım.

- Je ne pense pas qu'il va pleuvoir, mais je vais prendre un parapluie juste au cas où cela se confirmait.
- Je ne pense pas qu'il va pleuvoir, mais je vais prendre un parapluie avec moi, juste au cas où.

Parmaklarınızla kaldırırken altından hızlıca bir şey çıkması ihtimaline karşın dikkatli olun.

Il faut faire attention à ses doigts en les soulevant au cas où une bestiole détalerait.

Kaza geçirme ihtimaline karşın biz her zaman bir emniyet kemeri takmak zorundaydık.

Nous devrions toujours mettre une ceinture de sécurité au cas où nous aurions un accident.

Buraya gelmeden önce buraya gelme ihtimaline karşı, yanımdaki kapı komşuma bir anahtar bırakacağım.

Je laisserai une clef à mon voisin pour le cas où tu arriverais avant moi.