Translation of "Gelmesi" in French

0.005 sec.

Examples of using "Gelmesi" in a sentence and their french translations:

Onun gelmesi gerekiyordu.

Il était supposé venir.

Onların gelmesi şart.

- Il faut qu'ils viennent.
- Il faut qu'elles viennent.

Onların gelmesi gerek.

Il faut qu'elles viennent.

- O gelmeli.
- Onun gelmesi gerek.
- Onun gelmesi gerekiyor.

- Elle doit venir.
- Il faut qu'elle vienne.

- Tom gelmeli.
- Tom'un gelmesi gerekiyor.
- Tom'un gelmesi gerek.

Il faut que Tom vienne.

- Mary gelmeli.
- Mary'nin gelmesi gerekiyor.
- Mary'nin gelmesi gerek.

Il faut que Marie vienne.

Tom'un öğleyin gelmesi bekleniyor.

Tom doit arriver à midi.

Yakında eve gelmesi bekleniyor.

On s'attend à ce qu'il rentre bientôt à la maison.

Onun buraya gelmesi şaşırtıcı.

C'est surprenant qu'il vienne ici.

Onun gelmesi şartıyla giderim.

J'irai si elle vient.

Tom'un hemen gelmesi gerekir.

Tom devrait venir tout de suite.

Tom'un bugün gelmesi gerekiyor.

Tom est censé arriver aujourd'hui.

Sonra finansal desteğin gelmesi gerekiyor.

Et ma bourse est censée arriver.

Ilişkilendirilen bir şey hâline gelmesi.

de préjudice et de harcèlement.

Onun yasaya karşı gelmesi aptallıktı.

C'était absurde de sa part de violer cette loi.

O, onun gelmesi için heveslidir.

Il est inquiet de sa venue.

Onun bizim partiye gelmesi olasıdır.

Il est possible qu'il vienne à notre fête.

Tom'u gelmesi için ikna edebildim.

J'ai réussi à convaincre Tom de venir.

Uçağımın 14.30'da gelmesi gerekiyordu.

Mon vol devait arriver à 14 h 30.

Gelmesi çok düşük bir ihtimal.

Il est celui qui est le moins susceptible de venir.

Hemen gelmesi için ona yazdım.

Je lui ai écrit de venir tout de suite.

Erkek kardeşimin bu gece gelmesi olası.

Il est possible que mon frère vienne ce soir.

Erken gelmesi istendiği için, erken geldi.

Il venait tôt quand on le lui demandait.

Arkadaşlarımın gelmesi için yalvarmak zorunda kaldım.

J'ai dû supplier mes amis de venir.

Trenin zamanında gelmesi pek mümkün görünmüyor.

Il semble improbable que le train arrive à l'heure.

O onun geri gelmesi için yalvardı.

- Il l'a implorée de revenir.
- Il l'implora de revenir.

Öğrenciler yaz tatilinin gelmesi için sabırsızlar.

Les étudiants sont impatients que les vacances d'été arrivent.

- Yarın senin ya da onun gelmesi bekleniyor.
- Ya senin ya da onun yarın gelmesi gerekiyor.

Que ce soit vous ou lui, vous êtes supposés venir demain.

özsaygının da bununla beraber gelmesi gerektiğini öğretti.

et que l'estime et la confiance en soi viennent aussi de l'intérieur.

Dana'nın bu tarafa gelmesi çok mantıklı olurdu.

C'est logique que Dana passe par là.

Onun geç gelmesi gerekiyorsa, konferansa onsuz başlayabilirsin.

S'il devait arriver tard, vous pouvez commencer la conférence sans lui.

Gerçeğin hoş olması, işine gelmesi veya gelmemesinden bağımsız.

même si la réalité n'est pas jolie, commode ou agréable.

Onun geç gelmesi ya da gelmemesi önemli değil.

Peu importe, s’il arrive en retard ou non.

Bu köprünün kullanıma hazır hale gelmesi yıllar sürebilir.

Ça pourrait prendre des années avant que ce pont soit prêt à être utilisé.

Onun bu havada gelmesi hakkında bazı şüphelerim var.

J'ai quelques doutes quant à sa venue par ce temps.

- Nick'in ofisime gelmesine gerek yok.
- Nick'in büroma gelmesi gerekmez.

Nick n'a pas besoin de venir à mon bureau.

Esperantonun Avrupa Birliği'nin resmi dili haline gelmesi gerekir mi?

L'espéranto doit-il devenir une langue officielle de l'Union européenne ?

Onun işe genellikle geç gelmesi yeterince kötüydü fakat sarhoş gelmesi bardağı taşıran son damlaydı ve ben onun işine son verdireceğim.

C'était suffisamment grave qu'il ait l'habitude d'arriver en retard au travail, mais qu'il arrive soûl est un comble, et je vais devoir m'en séparer.

Bu yalnızlık biçiminin üstesinden gelmesi için ilk adım atılmış oluyor.

le premier pas pour surmonter cette forme de solitude a été fait.

İşçinin öğle on ikide gelmesi bekleniyordu fakat birkaç saattir bir trafik sıkışıklığında sıkıştı.

Le réparateur devait arriver à midi, mais il s'est retrouvé coincé dans des bouchons pendant plusieurs heures.

- Bu faktörlerin kombinasyonu ilginç bir sonuca neden oldu.
- Bu etkenlerin kombinasyonu ilginç bir sonuca neden oldu.
- Bu etkenlerin bir araya gelmesi ilginç bir sonuca neden oldu.
- Bu etkenlerin birleşmesi ilginç bir sonuca neden oldu.
- Bu etkenlerin birleşmesi ilginç bir sonuca yol açtı.
- Bu faktörlerin birleşmesi ilginç bir sonuca neden oldu.
- Bu etmenlerin birleşmesi ilginç bir sonuca neden oldu.
- Bu etmenlerin birleşmesi ilginç bir sonuca yol açtı.
- Bu etmenlerin bir araya gelmesi ilginç bir sonuca yol açtı.
- Bu etmenlerin bir araya gelmesi enteresan bir sonuca yol açtı.
- Bu etkenlerin bir araya gelmesi enteresan bir sonuca yol açtı.
- Bu faktörlerin bir araya gelmesi enteresan bir sonuca yol açtı.
- Bu etkenlerin kombinasyonu enteresan bir sonuca neden oldu.
- Bu etkenlerin kombinasyonu ilgi çekici bir sonuca neden oldu.
- Bu etkenlerin kombinasyonu ilgi çekici bir neticeye yol açtı.

La combinaison de ces facteurs a conduit à un résultat intéressant.