Translation of "Düşman" in French

0.008 sec.

Examples of using "Düşman" in a sentence and their french translations:

Düşman zayıf.

L'ennemi est faible.

Düşman olmayalım.

- Ne soyons pas ennemis.
- Ne soyons pas ennemies.

Düşman zayıfladı!

L'ennemi est affaibli!

- Etrafımı düşman sarmış.
- Etrafım düşman dolu.

Les ennemis m'encerclent.

Düşman kasabaya saldırdı.

- L'ennemi s'attaqua à la ville.
- L'ennemi attaqua la ville.

Düşman, gemimizi torpidoladı.

L'ennemi a torpillé notre bateau.

Düşman olmamızı istemiyorum.

Je ne veux pas que nous soyons ennemis.

Birçok düşman kazandım.

Je me suis fait beaucoup d'ennemis.

Ben düşman değilim.

- Je ne suis pas l'ennemi.
- L'ennemi ce n'est pas moi.

Düşman uçaklarını düşürdü.

Elle abattait les avions ennemis.

Düşman, kente yaklaşıyor.

L'ennemi approche de la ville.

Biz düşman değiliz.

Nous ne sommes pas des ennemis.

Onu kendine düşman etme.

Ne t'en fais pas un ennemi.

Bir düşman onlara saldırıyor.

- Un ennemi les attaque.
- Une ennemie les attaque.

Askerler düşman saldırısına direndi.

Les soldats ont résisté à l'attaque ennemie.

Eski arkadaşına düşman oldu.

Elle détesta son ancien ami.

Düşman saldırısı şafakta durdu.

L'attaque de l'ennemi a cessé à l'aube.

Düşman bize gece saldırdı.

L'ennemi nous a attaqués dans la nuit.

O, bana düşman değil.

Elle ne m'est pas étrangère.

O, düşman. Anlamıyor musun?

C'est lui l'ennemi. Ne comprenez-vous pas, donc ?

Düşman teslim olmamızı söyledi.

L'ennemi a exigé notre capitulation.

İkisi uzun süre düşman.

Ces deux-là avaient été ennemis depuis longtemps.

Vahşi yaşama düşman, betondan ormanlar.

Des jungles de béton, hostiles à la faune.

Toplumun yarısını düşman ilan ediyor

déclarant la moitié de la société ennemie

Askerler düşman ateşine maruz kaldı.

Les soldats étaient exposés au feu ennemi.

Krallık düşman tarafından işgal edildi.

Le royaume fut envahi par l'ennemi.

Tepeyi düşman güçlerine terk ettiler.

Ils cédèrent la colline aux forces ennemies.

İlk saldırımızdan sonra düşman kaçtı.

Après notre première attaque, l'ennemi fuit.

Onlar on düşman gemisini batırdılar.

Ils coulèrent dix navires ennemis.

Onlar düşman değiller fakat dostlar.

- Ce ne sont pas des ennemis, mais des amis.
- Ce ne sont pas des ennemies, mais des amies.

Düşman bize bir saldırı başlattı.

L'ennemi a lancé une attaque contre nous.

Şehir düşman uçakları tarafından bombalandı.

La ville a subi le bombardement d’avions ennemis.

Biz ufuktaki düşman gemilerini görebiliyorduk.

- Nous pouvions voir des navires ennemis à l'horizon.
- Nous pourrions voir des navires ennemis à l'horizon.

Düşman, gemilerimizin çoğunu tahrip etti.

L'ennemi détruisit beaucoup de nos navires.

Etrafta hiç düşman izi yok.

Il n'y a aucun signe hostile dans les environs.

Dost musun yoksa düşman mısın?

Es-tu un ami ou un ennemi ?

Düşman gittikçe daha güçlü oluyor.

L'ennemi devient de plus en plus puissant.

Düşman saldırısı şafakta sona erdi.

L'attaque de l'ennemi prit fin à l'aube.

Adamı bir düşman olarak gördüm.

Je considérais l'homme comme un ennemi.

Biz düşman saldırısı nedeniyle geri çekildik.

Nous reculâmes face à l'offensive ennemie.

Düşman fabrikaya çok sayıda bomba attı.

L'ennemi a largué beaucoup de bombes sur l'usine.

Düşman bütün gün saldırısına devam etti.

L'ennemi a poursuivi son offensive toute la journée.

Yerlilerin hepsi yeni gelenlere karşı düşman.

Les habitants sont tous hostiles aux nouveaux venus.

Ordular düşman topraklarını istila ve fethettiler.

Les armées envahissaient et conquéraient le territoire ennemi.

Polis, iki düşman çeteyi ayırmaya çalıştı.

La police essaya de séparer les deux bandes rivales.

Onların bizi birbirlerimize düşman etmeye çalışıyorlar.

Ils essaient de nous monter les uns contre les autres.

Sami kasaba çevresinde birçok düşman edindi.

Sami s'est fait plusieurs ennemis en ville.

Düşman olarak gördüğü ve düşman olarak tüm dünyaya ilan ettiği adamla yan yana geliyor

Vient côte à côte avec l'homme qu'il voit comme un ennemi et déclaré au monde entier comme un ennemi

Ancak düşman ateşinin ağırlığı ile geri püskürtüldü.

mais fut repoussé par le poids des tirs ennemis.

Ansızın düşman bombaları üzerimize yağmur gibi geldi.

Tout à coup les bombes ennemies se mirent à pleuvoir sur nous.

Düşman kasabaya ulaşmadan önce, onların ilerlemesini durdurun.

Arrêtez la progression de l'ennemi avant qu'il atteigne la ville.

Düşman topraklarında şaşırtıcı bir zorunlu yürüyüşe yönlendirdi . nehir

traversant le fleuve Dniepr gelé la nuit, tirant personnellement les hommes de la rivière quand

Büyük bir düşman, pagan çiftçi ordusu tarafından karşılandılar .

par une énorme armée de fermiers païens hostiles.

Onlar düşman tarafından vurulma riskini göze almaya hazırdılar.

Ils étaient prêts à courir le risque de se faire tirer dessus par l'ennemi.

Evren ne düşman ne de dosttur. Sadece umursamazdır.

L'univers n'est ni hostile, ni ami. Il est simplement indifférent.

Düşman süvarisi, bilinmeyen bir geçit yoluyla nehri geçti.

La cavalerie ennemie a traversé la rivière par un gué inconnu.

En kötü dost ve düşman, ölümden başkası değildir.

La pire amie et ennemie n'est nulle autre que la mort.

, köprüden atladı ve düşman ateşi altında kıyıya doğru ilerledi

sautant du pont et débarquant sous le feu ennemi.

Napolyon'un düşman merkezine karşı kararlı hamlesi için zaman kazandı.

gagnant du temps pour l'action décisive de Napoléon contre le centre ennemi.

O Aralık ayında, Austerlitz'de Napolyon, Soult'un birliklerine düşman merkezine

En décembre, à Austerlitz, Napoléon confie au corps de Soult la principale attaque contre le

Ben bir düşman olarak değil, bir dost olarak geliyorum.

Je ne viens pas en ennemi, mais en ami.

- Tom düşmanı olduğumu düşünüyor.
- Tom ona düşman olduğumu sanıyor.

Tom pense que je suis son ennemi.

Yorgun, düşman piyade zar zor kavga etti ve çabucak bunaldılar.

Épuisée, l'infanterie ennemie se bat à peine et est rapidement dépassée.

Bırak artık bana bir şey olmaz naralarını. Karşımızdaki düşman korona.

Faites-moi savoir ce qui se passe maintenant. L'ennemi qui nous fait face est la couronne.

Emirleri yazıya döktü, raporları dosyaladı ve istihbaratı topladı. düşman kuvvetleri…

transcrivaient les ordres, rédigeaient des rapports et rassemblaient des renseignements sur forces ennemies…

Ayrıca izciler, casuslar ve mahkumlardan gelen düşman hareketleri hakkındaki en son raporlar.

ainsi que les derniers rapports sur les mouvements ennemis des éclaireurs, des espions et des prisonniers.

Sonra hattı stabilize oldu, Davout saldırıya geçti ... ve düşman ordusunu bozguna uğrattı.

Puis, sa ligne stabilisée, Davout passe à l'offensive ... et met en déroute l'armée ennemie.

Ve düşman, arazi, yollar ve operasyonları etkileyebilecek diğer her şey hakkında raporları harmanlamak.

et rassembler des rapports sur l'ennemi, le terrain, les routes et tout ce qui pourrait affecter les opérations.

Bununla birlikte, Soult'un artık kendisini düşman ateşine maruz bırakmaya daha az meyilli olduğu

Cependant, il a été observé que Soult était maintenant moins enclin à s'exposer au feu ennemi,

İki ay sonra, şimdi düşman tarafından kuşatılmış olan Badajoz'u rahatlatmak için tekrar kuzeye yürüdü

Deux mois plus tard, il marcha de nouveau vers le nord pour soulager Badajoz, maintenant assiégé par l'ennemi,

Ancak Soult 20.000 adamla kuzeye yürüdü ve Badajoz'u ele geçirdi… ancak Barrosa yakınlarında bir düşman inişinin

mais Soult marcha vers le nord avec 20 000 hommes, capturant Badajoz… mais se retira en recevant la nouvelle