Translation of "Yiyeceğini" in English

Kendi yiyeceğini yetiştirmelisin.

You should grow your own food.

Tom Meksika yiyeceğini sevmeyebilir.

Tom might not like Mexican food.

Kendi yiyeceğini yetiştirmeye çalışmalısın.

You should try growing your own food.

Listeden ne yiyeceğini seçebilirsin.

You may choose what to eat from this list.

Tom Japon yiyeceğini sevmiyor.

Tom doesn't care for Japanese food.

Tom meyve yiyeceğini söyledi.

- Tom said he'd eat fruit.
- Tom said that he'd eat fruit.

Birisi köpeğimizin yiyeceğini zehirlemeye çalıştı.

Someone tried to poison our dog's food.

Bana en iyi yiyeceğini ver.

Give me your best food.

Tom Japon yiyeceğini çok seviyor.

Tom likes Japanese food a lot.

Tom yiyeceğini tüketti, değil mi?

Tom is out of food, isn't he?

O yemek çubuğuyla nasıl yiyeceğini bilir.

He knows how to eat with chopsticks.

Tom Mary'nin Endenozya yiyeceğini seveceğini düşündü.

- Tom thought that Mary would like Indonesian food.
- Tom thought Mary would like Indonesian food.

Tom Mary'nin Malezya yiyeceğini seveceğini düşündü.

- Tom thought that Mary wouldn't like Malaysian food.
- Tom thought Mary wouldn't like Malaysian food.

Gelmeden önce Tom'un yemek yiyeceğini umuyorum.

I expect that Tom will eat before he comes.

Yiyeceğini biraz daha çiğner misin, lütfen?

Would you chew your food more, please?

Tom Mary'nin daha sonra yiyeceğini söyledi.

- Tom said Mary would eat later.
- Tom said that Mary would eat later.

Tom, Mary'nin yaptıklarını yiyeceğini umduğunu söyledi.

- Tom said he hoped Mary would eat what he made.
- Tom said that he hoped Mary would eat what he made.
- Tom said that he hoped that Mary would eat what he made.

Tom yemek çubuklarıyla nasıl yemek yiyeceğini bilmiyor.

Tom doesn't know how to eat with chopsticks.

Bir zürafa yiyeceğini almak için boynunu uzatır.

A giraffe extends its neck to get food.

Tom, Mary'nin onun için yaptıklarını yiyeceğini düşünmüyordu.

Tom didn't think Mary would eat what he made for her.

Tom yiyeceğini düşündüğüm kadar çok yemek yemedi.

Tom didn't eat as much as I thought he'd eat.

Tom ve Mary'nin birlikte yiyeceğini mi düşünüyorsun?

Do you think Tom and Mary will eat together?

Mary, Tom'un onunla öğle yemeği yiyeceğini söyledi.

Mary said that Tom would eat lunch with her.

Mary yaptığı şeyi Tom'un yiyeceğini umduğunu söyledi.

Mary said she hoped Tom would eat what she made.

Tom Mary'nin John'la öğle yemeği yiyeceğini söyledi.

- Tom said Mary was going to eat lunch with John.
- Tom said that Mary was going to eat lunch with John.

Tom Mary'nin John'la öğle yemeği yiyeceğini biliyordu.

Tom knew Mary was going to eat lunch with John.

Tom, Mary'nin kendisiyle öğle yemeği yiyeceğini umuyordu.

Tom was hoping Mary would eat lunch with him.

Tom, Mary'nin bizimle akşam yemeği yiyeceğini söyledi.

- Tom said Mary is going to eat dinner with us.
- Tom said that Mary is going to eat dinner with us.

Tom, Mary'nin onunla öğle yemeği yiyeceğini umuyordu.

Tom hoped that Mary would eat lunch with him.

Tom Mary'ye John'la öğle yemeği yiyeceğini söyledi.

- Tom told Mary that he'd eat lunch with John.
- Tom told Mary he'd eat lunch with John.

Tom, Mary'nin onunla öğle yemeği yiyeceğini umuyor.

- Tom hopes that Mary will eat lunch with him.
- Tom is hoping Mary will eat lunch with him.

Tom'un Mary'ye bunu nasıl yiyeceğini göstermesi gerekiyor.

Tom needs to show Mary how to eat that.

Tom, Mary'nin onunla öğle yemeği yiyeceğini söylüyor.

Tom says Mary will eat lunch with him.

Tom Mary'nin daha fazla yemek yiyeceğini düşündü.

- Tom thought Mary would eat more.
- Tom thought that Mary would eat more.

Meksika yiyeceğini seveceğine dair içimde bir his var.

I have a feeling you'll like Mexican food.

Tom'un bu akşam bizimle akşam yemeği yiyeceğini duydum.

I heard that Tom is going to eat dinner with us this evening.

Tom bana Mary ile öğle yemeği yiyeceğini söyledi.

- Tom told me he'd eat lunch with Mary.
- Tom told me that he'd eat lunch with Mary.

Suşi iyi görünüyor ama Tay yiyeceğini yemeyi tercih ederim.

Sushi sounds good, but I'd rather eat Thai food.

Tom bu akşam Mary ile akşam yemeği yiyeceğini söyledi.

- Tom said he was having dinner with Mary tonight.
- Tom said that he was having dinner with Mary tonight.

Tom'un diğer insanların yiyeceğini çalmakla ilgili vicdan azabı yok.

Tom has no qualms about stealing other people's food.

Küçük köpek bir çukur kazdı ve yiyeceğini onun içine gömdü.

The small dog dug a hole and buried his food in it.

Demokrasi öğle yemeği için ne yiyeceğini oylayan iki kurt ve bir kuzudur.

Democracy is two wolves and a lamb voting on what to have for lunch.

Özel kuvvetlerde, onlar sana ayrıca nasıl bok yiyeceğini ve onu yemeyi nasıl seveceğini öğretirler.

In the special forces, they also teach you how to eat shit and how to love eating it.