Translation of "Yirmi" in English

0.008 sec.

Examples of using "Yirmi" in a sentence and their english translations:

O yirmi bir yirmi daha bulaştırdığı zaman

When he was twenty-one and twenty more infected

Oy yirmi sekiz lehte ve yirmi aleyhteydi.

The vote was twenty-eight for and twenty against.

Laurie yirmi yaşındadır.

Laurie is twenty years old.

Yirmi soru oynayalım.

Let's play twenty questions.

Yirmi yaşına girdim.

- I have turned 20.
- I have turned twenty.

Muiriel yirmi yaşındadır.

Muiriel is twenty years old.

Kedi yirmi günlüktür.

The cat is twenty days old.

Yirmi kelebek yakaladı.

- He caught twenty butterflies.
- He caught 20 butterflies.

Muiriel yirmi yaşında.

- Muiriel's twenty.
- Muiriel is twenty years old.

Muriel yirmi yaşında.

Muriel is twenty years old.

O yirmi yaşında.

She is twenty years old.

Yirmi çocuğu var.

He has 20 children.

Bina yirmi katlıdır.

The building has twenty floors.

Yirmi yedi yaşındayım.

I'm twenty-seven years old.

Yirmi dört yaşındayım.

- I'm 24 years old.
- I'm 24.
- I am 24 years old.

Yirmi beş yaşındayım.

I'm twenty-five.

Ben yirmi yaşındayım.

I am twenty years old.

Yirmi yıldır konuşmuyorlar.

They haven't spoken in twenty years.

Yirmi otuz yaşlarında.

He is between twenty and thirty years old.

Sınıfımızda yirmi beş erkek ve yirmi kız var.

Our class has twenty-five boys and twenty girls.

- Yirmi ülkede İspanyolca konuşulur.
- İspanyolca yirmi ülkede konuşulur.

Spanish is spoken in twenty countries.

O yaklaşık yirmi dolardı.

It was about twenty dollars.

Bina yirmi kat yüksekliğinde.

The building is twenty stories high.

Turnuvaya yirmi takım girdi.

Twenty teams entered the tournament.

Saat onu yirmi geçiyor.

It is twenty minutes past ten.

Günde yirmi mil yürürüm.

- I cover twenty miles a day.
- I walk twenty miles a day.

Yirmi tane kebap ısmarlayalım!

Let's order twenty kebabs!

Muiriel yirmi yaşına girdi.

Muiriel has turned twenty.

Günde yirmi mil kapladı.

She covered twenty miles a day.

Bence sen yirmi yaşındasın.

I think that you are twenty years old.

Annem yirmi yaşında evlendi.

My mother got married at the age of twenty.

Tom yirmi yıldır emekli.

Tom has been retired for twenty years.

Yirmi dolarımı geri istiyorum.

I want my 20 dollars back.

Yirmi şiş kebap ısmarlayalım.

- Let's order twenty kebabs!
- Let's order twenty shish kebabs!

Senin hissen yirmi dolar.

Your share is twenty dollars.

Yirmi dakika içinde döneceğim.

I'll be back in twenty minutes.

Onun yirmi çocuğu var.

She has twenty children.

Yirmi, güzel bir yaştır.

Twenty is a beautiful age.

Askerler yirmi mil ilerledi.

The troops advanced twenty miles.

Yirmi kişi partiye katıldı.

Twenty people attended the party.

Ben yirmi beş yaşındayım

I'm 25 years old.

Yaklaşık yirmi kişi yaralandı.

About twenty people were injured.

O, yirmi dört yaşında.

- He is twenty-four years old.
- He's twenty-four years old.

O yirmi dört yaşında.

- He is twenty-four years old.
- He's twenty-four years old.

O yaklaşık yirmi yaşındadır.

She is around twenty years of age.

Doğum günüm yirmi Temmuzda.

My birthday is on the twentieth of July.

Kayıt yirmi ekimde başlar.

Registration starts the twentieth of October.

Muiriel zaten yirmi yaşında.

Muiriel is already twenty years old.

O yirmi yıl sürdü.

It lasted for twenty years.

Yirmi yıl zaten geçti.

Twenty years already passed.

Burada yirmi aile yaşar.

Twenty families live here.

Ben yirmi üç yaşındayım.

I'm twenty three-years old.

Vadi yirmi mil genişliğinde.

The valley was twenty miles wide.

Yirmi demir yolu kapatıldı.

Twenty railroads were closed down.

Yirmi yıldır öğretmenlik yapmaktadır.

- He has been teaching for 20 years.
- He's been teaching for 20 years.

Tom yirmi şınav yaptı.

Tom did twenty pushups.

Sami yirmi altı yaşındaydı.

Sami was twenty six years old.

Yaklaşık yirmi kez hapşırdım.

I sneezed about twenty times.

Bu toplam küresel üretimin yirmi sekiz aralık yirmi bir yüzde

warming, according to the statistics of the Statista website, is China, which is the largest

- Onun yirmi çocuğu var.
- O 20 çocuğa sahiptir.
- Yirmi çocuğu var.

He has twenty children.

Biz yirmi yıldır sürekli görüşüyoruz.

We have kept in constant touch for twenty years.

Yangında yirmi kişi can verdi.

Twenty people perished in the blaze.

Biletlerin her biri yirmi yen.

The tickets are 20 yen each.

Tren yirmi dakika geç kaldı.

The train is twenty minutes behind time.

Yirmi dakika içinde tekrar arayacağım.

I'll call back in twenty minutes.

Yaklaşık yirmi dakika içinde döneceğim.

I'll be back in twenty minutes or so.

Yirmi yıl uzun bir süre.

Twenty years is a long time.

Yirmi yaşında olsam oy verebilirim.

If I were twenty, I could vote.

O, en fazla yirmi yaşındadır.

She's at most 20 years old.

O, yirmi beş yaşındayken evlendi.

- She got married at the age of 25.
- She got married when she was twenty-five.

O yirmi yaşındayken onunla evlendi.

- She married him at the age of 20.
- She married him when she was 20.

O yirmi olarak kabul edildi.

She could pass for twenty.

Onlar evleneli yirmi yıl oldu.

- It is twenty years since they got married.
- It's been twenty years since they got married.

Bu kitabı yirmi yaşında yazdı.

He wrote this book at the age of twenty.

Tren yirmi dakika geç kalacak.

The train will be twenty minutes late.

Tom'un yirmide yirmi görüşü var.

Tom has 20/20 vision.

Bir günde yirmi mil yürüdü.

She walked twenty miles a day.

Muriel henüz yirmi yaşına girdi.

Muriel just turned twenty.

Ailem yirmi yıldır burada yaşıyor.

My family has lived here for twenty years.

Bana hala yirmi dolar borçlusun.

You still owe me twenty bucks.

Onun çiftliği yirmi mil karedir.

His ranch covers twenty square miles.

Orada yirmi civarında insan vardı.

There were twenty or so people there.

Beş kere beş yirmi beştir.

Five times five is twenty-five.

Partiye yirmi arkadaşı davet ettim.

I asked twenty friends to the party.

Yirmi yaşındayken bir öğretmen oldu.

She became a teacher when she was twenty.

O yirmi iki yaşındayken evlendi.

He got married when he was twenty-two years old.

Tom bir yirmi bir masasında.

Tom is at a blackjack table.

Sayfa yirmi beşteki haritaya bak.

Look at the map on page 25.

Güneş gözlüğünün maliyeti yirmi pound.

The sunglasses cost twenty euros.