Translation of "Verdiği" in English

0.007 sec.

Examples of using "Verdiği" in a sentence and their english translations:

- Tom verdiği borcu istiyordu.
- Tom borç verdiği parasını istedi.

Tom wanted the money that he was owed.

Hayır. Verdiği demeç bu.

No. This was the speech given by him.

Selin verdiği hasar önemsizdi.

The damage from the flood was negligible.

Verdiği sözleri unutmaya meyillidir.

She tends to forget her promises.

Tom'un verdiği açıklama ilginçti.

The explanation Tom gave was interesting.

Tom'un bana verdiği budur.

This is what Tom gave me.

Onların verdiği kararları asla vermeyebiliriz

We might never make the decisions that they made,

Annemizin bize verdiği cevap ise

our mother's reply to us

Babamın bana verdiği saati kaybettim.

I lost the watch dad gave me.

O, Tom'un söz verdiği şey.

That's what Tom promised.

Tom'un sana verdiği fırsatı kaçırma.

Seize the opportunity that Tom has given you.

İşte Tom'un bana verdiği liste.

Here's the list Tom gave me.

Tom'un bana verdiği yeterli değildi.

What Tom gave me wasn't enough.

Tom bana verdiği sözü tutmadı.

Tom didn't keep his promise to me.

Tom söz verdiği gibi yaptı.

Tom did as promised.

Bunlar Tom'un bana verdiği giysiler.

These are the clothes that Tom gave me.

Tom'un bana verdiği gitarı saklamalıydım.

- I should've kept the guitar that Tom gave me.
- I should have kept the guitar that Tom gave me.
- I should've kept the guitar Tom gave me.

Tom'un bana verdiği şeyi sevmedim.

I didn't like what Tom gave me.

Bu, Tom'un bana verdiği kitap.

This is the book Tom gave me.

Dan Linda'ya verdiği sözünü hatırladı.

Dan remembered his promise to Linda.

O söz verdiği şeyi yaptı.

He did what he had promised.

Annemin evlendiğimde bana verdiği budur.

This is what my mother gave me when I got married.

Bu Tom'un bana verdiği gitar.

This is the guitar that Tom gave me.

Tom verdiği sözü yerine getirdi.

Tom kept his end of the bargain.

Tom'un bana verdiği cevabı beğenmedim.

- I didn't like the answer that Tom gave me.
- I didn't like the answer Tom gave me.

Bu, Tom'un bana verdiği şapka.

This is the hat that Tom gave me.

Bu, dedemin bana verdiği bıçak.

This is the knife that my grandfather gave me.

- Mary, Tom'un ona verdiği bilekliği sattı.
- Mary, Tom'un ona verdiği bileziği sattı.

- Mary sold the bracelet Tom gave her.
- Mary sold the bracelet that Tom gave her.

- Doktorun sana verdiği ilacı içmeyi unutma.
- Doktorun size verdiği ilacı içmeyi unutmayın.

Don't forget to take the medicine the doctor gave you.

- Babasının kendisine verdiği yüzüğe çok bağlıydı.
- Babasının kendisine verdiği yüzüğe çok düşkündü.

He was very attached to the ring that his father had given him.

Büyük değişikliklere verdiği tepkiyi çok düşünüyorum.

and upheavals and transformations.

Biz insanoğlunun doğaya verdiği zarar yüzünden

because of the damage that we human beings have to nature

O ona verdiği sözü kesinlikle tutacaktır.

- She will not fail to abide by his promise.
- She'll certainly keep the promise she made to him.

Patronumun verdiği referans her şeyi halletti.

The recommendation from my boss made all the difference.

O yapmaya söz verdiği şeyi yaptı.

He did what he promised to do.

Bana ödünç verdiği ceketi geri aldı.

She took back the coat she lent me.

Onun sana verdiği parayı kabul ediyorsun.

You accept the money he gives you.

Onların verdiği akşam yemeği kötü pişirilmişti.

The dinner they served was badly cooked.

Tom, Mary'nin ona verdiği saati kaybetti.

Tom lost the watch that Mary gave him.

Tom'un sana verdiği yüzüğü hâlâ takıyorsun.

You're still wearing the ring Tom gave you.

Tom Mary'nin ona verdiği saati kaybetti.

- Tom lost the watch that Mary gave him.
- Tom has lost the watch that Mary gave him.

Tom'un bana verdiği şeyi göstermek istiyorum.

I want to show you what Tom gave me.

Bill sık sık verdiği sözleri tutmaz.

Bill often breaks his promises.

Tom'un sana verdiği şeyi beğendiğini biliyorum.

- I know you liked what Tom gave you.
- I know that you liked what Tom gave you.

Tom Mary'nin ona verdiği teleskobu inceliyordu.

Tom was looking through the telescope that Mary had given him.

Tom Mary'nin ona verdiği kartvizite baktı.

Tom looked at the business card Mary gave him.

Onun kendisine verdiği hediyeyi açmadı bile.

She didn't even open the present he gave her.

Tom'un sana verdiği harita bu mu?

Is that the map that Tom gave you?

Tom, Mary'nin ona verdiği kitabı sevdi.

Tom loved the book Mary gave him.

Mary, Tom'un ona verdiği yüzüğe baktı.

Mary looked at the ring Tom gave her.

Babamın bana verdiği bu saatten memnunum.

I am pleased with this watch my father gave me.

Tom'un tüm önem verdiği şey para.

All Tom cares about is money.

Tom John'un Mary'ye verdiği yüzüğe baktı.

Tom looked at the ring John gave Mary.

Tom Mary'nin ona verdiği cevabı beğenmedi.

- Tom didn't like the answer that Mary gave him.
- Tom didn't like the answer Mary gave him.

Onun okulda Fransızca dersi verdiği doğrudur.

It is true that she teaches French at school.

Tom'un sana verdiği şeyi seveceğini biliyordum.

I knew you'd like what Tom gave you.

Tom Mary'nin ona verdiği suyu içti.

Tom drank the water that Mary gave him.

Tom babasının ona verdiği gitarı sattı.

Tom sold the guitar that his father gave him.

Tom'un bunu kime verdiği umurumda değil.

I don't care who Tom gives this to.

O, Tom'un sana verdiği kitap mı?

Is that the book that Tom gave you?

Bu giysilerin bana verdiği silüeti seviyorum.

I like the silhouette these clothes give me.

O, babasına verdiği sözü yerine getiremedi.

He couldn't fulfill the promise he made to his father.

Tom yapmaya söz verdiği şeyi yaptı.

Tom did what he promised to do.

Tom Mary'nin ona verdiği parayı paketledi.

Tom pocketed the money Mary gave him.

Tom Mary'nin ona verdiği şapkayı giydi.

Tom put on the hat that Mary gave him.

Tom yapacağına söz verdiği şeyi yapmadı.

- Tom didn't do what he promised he would do.
- Tom didn't do what he promised that he'd do.
- Tom didn't do what he promised that he would do.

Tom, Mary'nin ona verdiği nota baktı.

Tom glanced at the note that Mary had handed to him.

Tom'un bana verdiği anahtarla içeri girdim.

I let myself in with the key Tom had given me.

Tom'un bana verdiği havluyla kendimi kuruttum.

- I dried myself with the towel Tom handed me.
- I dried myself with the towel that Tom handed me.

Tom'un bana verdiği mavi kazağı giyiyorum.

I'm wearing the blue sweater Tom gave me.

Tom'un bana verdiği gömleklerin hepsi mavi.

All of the shirts that Tom gave me are blue.

Tom, Mary'nin ona verdiği elmayı yedi.

Tom ate the apple Mary gave him.

Hâlâ babaannemin bana verdiği arabayı sürüyorum.

I'm still driving the same car that my grandmother gave me.

Tom Mary'nin ona verdiği hediyeyi istemedi.

Tom didn't want the present Mary gave him.

Tom, Mary'nin ona verdiği gömleği giyiyor.

Tom is wearing the shirt that Mary gave him.

Tom Mary'nin ona verdiği şapkayı giyiyor.

Tom is wearing the hat Mary gave him.

Tom, Mary'nin ona verdiği şapkayı giyiyordu.

Tom was wearing the hat Mary gave him.

Tom yapacağına söz verdiği şeyi yaptı.

- Tom did what he promised he'd do.
- Tom did what he promised that he'd do.

Bu yüzük Tom'un bana verdiği yüzük.

This ring is the one Tom gave me.

Tom'un verdiği her karara saygı göstereceğim.

I'll respect any decision Tom makes.

Tom'un bana verdiği vazo camdan yapılmış.

- The vase Tom gave me is made of glass.
- The vase that Tom gave me is made of glass.

Tom'un sana verdiği gömlek uydu mu?

- Did the shirt Tom gave you fit?
- Did the shirt that Tom gave you fit?

Tom'un bana verdiği elmaların yarısı çürümüştü.

- Half of the apples Tom gave me were rotten.
- Half the apples that Tom gave me were rotten.
- Half the apples Tom gave me were rotten.
- Half of the apples that Tom gave me were rotten.

Bu birinin bana verdiği şaka hediyesi.

This is a gag gift somebody gave me.

Neden devlet okullarının verdiği umudu iyileştirmeyi denemiyoruz

Why don't we try to reclaim the promise of public education

Herkese verdiği ödev yerine bunu yapabileceğimi söyledi.

said that I could take this instead of the assessment she gave everyone else.

Hikâyenizi taşıyan yeri kaybetmenin verdiği ızdırabı bilirsiniz.

then you know the agony of losing a place that held your story.

Diğer havarilerin verdiği tepkiler resmedilmiş bu durumda

The reactions of other apostles are depicted in this case.

Tom Mary'nin ona verdiği dolmakalemle imzasını attı.

Tom signed his name with the pen Mary had given him.

Tom, Mary'nin avukatının verdiği tüm belgeleri imzaladı.

Tom signed all the documents Mary's lawyer gave him.

Tom Mary'nin kendisine verdiği hediyeye minnettar oldu.

Tom appreciated the gift that Mary gave him.

Bay Smith, söz verdiği hâlde henüz dönmedi.

Mr. Smith hasn't turned up yet though he promised to.

Öğrenciler öğretmenin onlara verdiği tüm bilgiyi öğrendi.

The pupils absorbed all the knowledge the teacher gave them.

Senin için yapmaya söz verdiği şeyi yaptı.

He did what he promised to do for you.

Tom bile Mary'nin ona verdiği rapora bakmadı.

Tom didn't even look at the report that Mary gave him.

Tom Mary'nin ona verdiği hediye çekini yırttı.

Tom tore up the gift certificate that Mary gave him.