Translation of "Tamamı" in English

0.004 sec.

Examples of using "Tamamı" in a sentence and their english translations:

Bu, hikayenin tamamı değil.

This isn't the whole story.

Neredeyse Atlanta'nın tamamı yıkıldı.

Almost all of Atlanta was destroyed.

Hapishanenin tamamı karantinaya alındı.

The entire prison's been quarantined.

Onun yanındayız. 86 ailenin tamamı.

We stand by him, the 86 families.

Bu hediyelerin neredeyse tamamı kadınlarındı.

Those present were almost all women.

Dinleyicilerin neredeyse tamamı iş adamıydı.

The audience was mostly businessmen.

Bu elmaların neredeyse tamamı çürümüş.

Almost all these apples are rotten.

Tom'un kızlarının tamamı oldukça güzeldir.

All of Tom's daughters are quite beautiful.

Komedi şöyle işler; komedinin tamamı için.

This is how comedy works; really all comedy.

Orada ışıklar kayboluyor, tamamı mavi oluyor.

There the lights went out. It's all blue.

Konseptin tamamı her zaman aynı kaldı.

but the overall concept has always remained exactly the same.

Ve tamamı sökülür umuduyla çekmeye başladığım

and he was just the first loose thread that I'd started to pull on

Yaşamın tamamı beslenmiş, korunmuş ve tutulmuş.

all of life is nourished, protected and held.

İlginç olansa, ürettikleri bütün bu ilaçların tamamı

And what's interesting is that all these drugs,

Onun tamamı bana 100 dolara mal oldu.

It has cost me $100 altogether.

"Bu ırkçı profildeki konuşmaların tamamı bizim için yeni."

"All of this talk of racial profiling is new to us."

Tamamı plastikten oluşan kumaşlar oldukça popüler hale geldi.

-- all made from plastic -- became really popular.

Hiç kimse adanın tamamı değildir. Herkes kıtanın bir parçasıdır.

No man is an island, entire of itself; every man is a piece of the continent.

Tamamı 500 değildir. 500 şirket içinde mesela madenciler de var

The whole may not be 500. For instance, there are mining companies too.

Nasıl yani? Ay'a gidilmemiş de bunların tamamı bir stüdyoda mı çekilmişti?

How so? Didn't you go to the moon but all of them were taken in a studio?

26'sının tamamı , Fransız Ordusu'nun eski baş tarihçisi Yarbay Rémy Porte'un uzman rehberliğinde,

All 26 have been ranked according to our own  evaluation of their achievements as Marshals,  

- Bunun tamamı sadece büyük bir yanlış anlaşılmaydı.
- Bu sadece büyük bir yanlış anlamaydı.

It was all just a big misunderstanding.

- Maçta bütün aile kaşlarını çattı.
- Ailenin tamamı evliliğe karşıydı.
- Bu ilişkiye tüm aile soğuk bakıyordu.

The whole family frowned on the match.

Tenis tarihinde taraflardan birinin diğerine en ezici üstünlük kurduğu Grand Slam finali, Batı Almanyalı Steffi Graf'ın Sovyet Nataşa Zvereva'yı iki seti de 6-0 kazanarak çok rahat yendiği 1988 Fransa Açık Finali'ydi. Maçın tamamı yalnızca 34 dakika sürmüştü.

The most lopsided Grand Slam final in tennis history was the 1988 French Open final, when Steffi Graf of FRG pummeled Natasha Zvereva of USSR 6-0, 6-0. The entire match lasted merely 34 minutes.