Translation of "Paylaşmak" in English

0.111 sec.

Examples of using "Paylaşmak" in a sentence and their english translations:

Paylaşmak istiyorum.

and what it means for you.

Paylaşmak istemiyorum.

I don't want to share.

- Onu paylaşmak istedim.
- Bunu paylaşmak istedim.

I wanted to share it.

Bunu paylaşmak zorundayız.

We've got to share this.

Çocuklara paylaşmak öğretilmeli.

Children should be taught to share.

Paylaşmak ister misin?

Would you like to share?

Sırrımı seninle paylaşmak isterim.

I'd like to share my secret with you.

Bunu seninle paylaşmak istiyorum.

I want to share it with you.

Onu seninle paylaşmak istedim.

I wanted to share it with you.

Düşüncelerimi seninle paylaşmak istiyorum.

I want to share my thoughts with you.

Onu paylaşmak istiyor musun?

Do you want to share it?

Sırlarını paylaşmak kolay değil.

- It's not easy sharing your secrets.
- It isn't easy sharing your secrets.

Senin duygularını paylaşmak istiyoruz.

We sympathize with you.

Odamı Tom'la paylaşmak istemiyorum.

I don't want to share my room with Tom.

Dondurmamı seninle paylaşmak istemiyorum.

I don't want to share my ice cream with you.

Benimle paylaşmak ister misin?

Do you want to share with me?

Tom sırrını paylaşmak istemedi.

Tom didn't want to share his secret.

- Bu sandviçi seninle paylaşmak istiyorum.
- Bu sandviçi sizinle paylaşmak istiyorum.

I'd like to share this sandwich with you.

Yeni bir araştırmayı paylaşmak istiyorum.

about what gets people to change their behavior.

Sizlere paylaşmak istedim o kadar

I wanted to share with you so much

Pastayı eşit olarak paylaşmak zorundasın.

You have to share the cake equally.

Seninle bir şey paylaşmak istiyorum.

I want to share something with you.

Tatlımı benimle paylaşmak ister misin?

- Would you like to share my dessert with me?
- Do you want to share my dessert with me?

Mary oyuncaklarını arkadaşlarıyla paylaşmak istemiyor.

Mary doesn't want to share her toys with her friends.

Paylaşmak için bir yemek getir.

Bring a dish to share.

Bir odayı paylaşmak zorunda mıydın?

Did you have to share a room?

Bu akşamı sizinle paylaşmak bir zevkti.

It's been a pleasure to share with you this evening.

Çünkü –bunu özellikle kadınlarla paylaşmak istiyorum-

Because femininity - and this is what I want to share also with women -

Paylaşmak istediği bir şey var mı?

and being part of this community?

Sizinle burada bir hikâye paylaşmak istiyorum.

Well, I'd like to share a story with you.

Paylaşmak isterseniz lütfen yorumlar kısmında belirtin

if you want to share please specify in the comments section

Üzüntüyü paylaşmak neşeyi paylaşmaktan daha kolaydır.

It is easier to sympathize with sorrow than to sympathize with joy.

Ben bilgi paylaşmak için birini arıyorum.

I am looking for someone to share knowledge with.

Seninle paylaşmak istediğim bir şey var.

There's something I want to share with you.

Paylaşmak istediğin bir şey var mı?

Is there anything you'd like to share?

Bir gün bunu torunlarımla paylaşmak istiyorum.

I want to share this with my grandchildren one day.

Odasını erkek kardeşiyle paylaşmak zorunda kaldı.

He had to share his bedroom with his brother.

O, odasını erkek kardeşiyle paylaşmak zorundaydı.

She had to share her room with her brother.

Fadıl, sorunlarınızı paylaşmak için gideceğiniz kişidir.

Fadil is the person you would go to to share your troubles.

Sami, mirasını Leyla ile paylaşmak istemedi.

Sami didn't want to share his inheritance with Layla.

Sami bunu Leyla ile paylaşmak istedi.

Sami wanted to share this with Layla.

Bugün sizlerle başarımızın sırrını paylaşmak için buradayım

Today, I have come to share the secrets of our success,

Bir dizi diş fırçalama görseli paylaşmak istiyorum,

And I'm going to show you a short snippet of tooth-brushing,

Burada hemen kısa bir video paylaşmak istiyorum.

And I'd like to just share with you a very quick video here.

Tom bir odayı erkek kardeşiyle paylaşmak zorunda.

Tom has to share a room with his brother.

Şimdilik, bu odayı arkadaşım ile paylaşmak zorundayım.

For the time being, I must share this room with my friend.

Ben bir yabancıyla otel odasını paylaşmak istemiyorum.

I don't want to share the hotel room with a stranger.

Şu an, bu odayı arkadaşımla paylaşmak zorundayım.

I have to share this room with my friend at present.

Tom'un kaz ciğeri seninle paylaşmak için sabırsızlanıyorum!

I can't wait to share Tom's foie gras with you!

Fadıl, Leyla'nın tutkularını paylaşmak için çaba harcıyordu.

Fadil was making an effort to share Layla's passions.

Tom öğle yemeğini Mary ile paylaşmak istemedi.

Tom didn't want to share his lunch with Mary.

Erkek kardeşinle bir odayı paylaşmak zorunda mıydın?

Did you have to share a room with your brother?

Sami her zaman evini Leyla'yla paylaşmak istiyordu.

Sami always wanted to share his space with Layla.

Hâlâ ona inanmak ve onu paylaşmak ister miydiniz?

would you still be willing to believe it and to share it?

Bir yabancı ile otel odasını paylaşmak zorunda kaldı.

He had to share the hotel room with a stranger.

Bir banyoyu paylaşmak o kadar da kötü değildir.

Sharing a bathroom's not so bad.

Odasını kız kardeşi ile birlikte paylaşmak zorunda kaldı.

He had to share his room with his sister.

Eğer paylaşmak istediğin son birkaç şey varsa dinlemek isteriz

If you've got a couple of final words you want to share, that would be great,

Bana, sizlerle de paylaşmak istediğim önemli bir şey öğrettiler.

They have taught me something important that I want to share with you.

O, kız kardeşiyle bir yatak odasını paylaşmak zorunda kaldı.

She had to share a bedroom with her sister.

O erkek kardeşiyle bir yatak odasını paylaşmak zorunda kaldı.

He had to share a bedroom with his brother.

Bu bilgiyi paylaşmak için herhangi bir zorunluluk altında değilsin.

You are under no obligation whatsoever to share this information.

Tom bir yabancıyla bir otel odasını paylaşmak zorunda kaldığını söyledi.

- Tom said he had to share a hotel room with a stranger.
- Tom said that he had to share a hotel room with a stranger.

Tom, küçük erkek kardeşiyle bir yatak odası paylaşmak zorunda kaldı.

Tom had to share a bedroom with his younger brother.

Arkadaşlarınız ve ailenizle bu dilekçeyi paylaşmak için lütfen aşağıdaki mesajı gönderin.

Please forward the message below to share this petition with your friends and family.

Benim sınıfımda sadece bir dersi paylaşmak değil daha fazla şeyi ifade ediyor...

It became much bigger than just sharing a simple lesson in my classroom.

Tom daha gençken bir yatak odasını erkek kardeşi ile paylaşmak zorunda kaldı.

Tom had to share a bedroom with his brother when he was younger.

Erkek ya da kız kardeşlerinle bir yatak odasını paylaşmak zorunda kaldın mı?

Did you have to share a bedroom with your brothers or sisters?

Yolculuğum hakkında bir şey paylaşmak için doğal olarak şimdi herkesin beni beklediğini biliyorum.

I know that now, naturally, all are waiting for me to share something about my voyage.

Tom dizüstü çöktü ve Mary'ye onu sevdiğini ve hayatını onunla paylaşmak istediğini söyledi.

Tom got down on one knee and told Mary that he loved her and wanted to share his life with her.

Dinsel görüşlerini sizinle paylaşmak isteyen insanlar, sizin dinsel görüşünüzü onlarla paylaşmanızı neredeyse hiç istemezler.

People who want to share their religious views with you almost never want you to share yours with them.

Gruplar ya küçük bir toplulukla ya da tüm dünya ile bir ilgi paylaşmak için iyi bir yoldur.

Groups are a good way to share an interest with either a small community or the whole world.