Translation of "Kadınları" in English

0.007 sec.

Examples of using "Kadınları" in a sentence and their english translations:

Kadınları seviyorum.

- I like women.
- I love women.

Kadınları anlamıyorum.

I don't understand women.

O kadınları beğendim.

I liked those women.

Kadınları gerçekten anlamıyorum.

I really don't understand women.

Tom kadınları sevmez.

Tom doesn't like women.

Kadınları anlamıyorsun, Tom.

You don't understand women, Tom.

Kadınları sever misin?

Do you like women?

Kadınları hâlâ anlamıyorum.

I still don't understand women.

Fransa'nın kadınları güzeldir.

The women of France are beautiful.

Güçlü kadınları sever.

He likes strong women.

Şu kadınları sevmiyorum.

I don't like those women.

O kadınları tanımıyorum.

I don't know those women.

- O kadınları tanıyor musun?
- O kadınları tanıyor musunuz?

Do you know those women?

Hayatınızdaki önemli kadınları destekleyin.

Uplift the important women in your lives.

Erkekler şehvetli kadınları severler.

Men love amorous women.

Erkekler hoş kadınları sever.

Men like lovely women.

Bu ev kadınları umutsuz.

These housewives are desperate.

Yalnızca güzel kadınları severim.

I just love beautiful women.

Ben bu kadınları tanıyorum.

I know those women.

Şu kadınları nerede gördün?

Where did you see those women?

Bu kadınları nerede gördün?

- Where did you see these women?
- Where have you seen these women?

Tom şu kadınları sevmiyor.

Tom doesn't like those women.

Şu kadınları görüyor musun?

Do you see those women?

Tom kadınları anladığını düşünüyor.

- Tom thinks he understands women.
- Tom thinks that he understands women.

Kadınları anlıyormuş gibi davranmam.

I don't pretend to understand women.

Fadil tüm kadınları arzuluyordu.

Fadil wanted every woman.

Sami kadınları manipüle edebiliyordu.

Sami was able to manipulate women.

Mary kadınları anladığını düşünüyor.

Mary thinks she understands women.

Asyalı kadınları çekici buluyor.

He's attracted to Asian women.

- Biz, erkekler kadınları beklemeye alışığız.
- Biz erkekler kadınları beklemeye alışkınız.

We men are used to waiting for the women.

Japon kadınları bebeklerini sırtlarında taşırlar.

Japanese women carry their babies on their backs.

O, kadınları nasıl ağlatacağını bilir.

He knows how to make women cry.

Ben sadece kadınları asla anlamayacağım.

I just never will understand women.

Biz erkekler kadınları beklemeye alışkınız.

We men are used to waiting for the women.

Eşitlik taraftarı kadınları görmekten hoşlanırdı.

He takes pleasure in the company of emancipated women.

Tom çok içen kadınları sevmez.

Tom doesn't like women who drink a lot.

Çinli kadınları anlamak çok zordur.

Chinese women are very difficult to understand.

Tom "Kadınları hiç anlamıyorum" dedi.

"I'll never understand women," said Tom.

Tom güçlü kadınları takdir eder.

Tom appreciates strong women.

O şirket kadınları işe almıyor.

That company does not hire women.

Tom ölen kadınları tanıyor muydu?

Did Tom know the women who died?

Kadınları mutlu etmek kolay değildir.

It isn't easy to make women happy.

Kadınları tüm üst sıralara koymak istedim.

And I wanted to put women in all top positions.

Genel olarak konuşursak, Japon kadınları mütevazıdır.

Generally speaking, Japanese women are modest.

O, kadınları ciddiye almayan adam tipidir.

He's the type of guy who doesn't take women very seriously.

Ben kadınları severim ama onlarla geçinemem.

I like women but I don't get along with them.

Daha yaşlı kadınları seviyorsun, değil mi?

You like older women, don't you?

Tom çok makyaj yapan kadınları sevmez.

Tom doesn't like women who wear way too much makeup.

Japon kadınları ortalama 25 yaşında evlenirler.

Japanese women get married at 25 on average.

Tanrılar kadınları erkekleri uysallaştırmaları için yarattı.

Gods created women to tame men.

O, kadınları ciddiye almayan erkek türüdür.

He's the kind of guy who doesn't take women seriously.

Mary düz göğüslü kadınları tercih eder.

Mary prefers flat-chested women.

Japon kadınları bence dünyadaki en güzellerden biridirler.

Japanese women are in my opinion some of the most beautiful in the world.

Tom, bu kadınları öldürdüğünü düşünen insanlar var.

Tom, there are people who think that you murdered these women.

- O kadınları hor görür.
- Kadınlara tepeden bakıyor.

He looks down on women.

Benim en sevdiğim gösteri "Umutsuz Ev kadınları."

My favourite show is "Desperate Housewives".

Çok makyaj yapan genç kadınları görmeyi sevmem.

I don't like seeing young women wearing a lot of makeup.

O, kadınları ciddiye almayan bir erkek türü.

He's the kind of man who doesn't take women seriously.

Bu bölgenin genç kadınları, güzellikleriyle iyi tanınırlar.

The young women of this district are well known for their beauty.

Ben çok fazla makyaj yapmayan kadınları severim.

I like women who don't wear too much makeup.

Leyla, Fadıl'ı diğer kadınları ziyaret etmekle suçladı.

Layla accused Fadil of seeing other women.

Uzun boylu, uzun siyah saçlı güzel kadınları severim.

I like tall, beautiful women with long black hair.

Yarı zamanlı bir iş ev kadınları için uygundur.

- A part-time job is suitable for housewives.
- A part-time job is convenient for housewives.

- Asyalı kadınları çekici buluyor.
- Asyalı kadınlara ilgi duyuyor.

He's attracted to Asian women.

- Tom kadınlara tepeden bakıyor.
- Tom kadınları hor görüyor.

Tom looks down on women.

Sanırım Tom kadınları gerçekten anlamayacak kadar çok genç.

- I think Tom is too young to really understand women.
- I think that Tom is too young to really understand women.

- Biz kadın istihdam etmiyoruz.
- Biz kadınları işe almıyoruz.

We don't hire women.

Sami, kadınları kaçırdı, işkence yaptı ve onları öldürdü.

Sami kidnapped women, tortured and killed them.

Sami kadınları öldürdü, sakatladı ve onlara tecavüz etti.

Sami killed, maimed, and raped women.

Çünkü her şeyden önce bu kadınları kurban ilan etmektir.

First of all because it puts women as victim.

Bu yapı erkekleri ve kadınları konaklayan kapsül bir oteldir.

This building is a capsule hotel lodging men and women.

Neden her zaman kadınları yatıştırmaya çalışıyorsun? Suçlu mu hissediyorsun?

Why do you always try to appease women? Do you feel guilty?

Tom sahildeki bütün güzel kadınları fark etmekten kendini alamadı.

Tom couldn't help but notice all the beautiful women on the beach.

Hem erkekleri hem de kadınları tehdit eden tehlikeler vardır.

There are dangers that threaten both men and women.

Sami sadece Leyla'yı çekmedi. Diğer kadınları da kendine çekti.

Sami didn't just attract Layla. He attracted other women as well.

Hatırlıyorum küçük bir kız olarak bu kadınları dans ederken gördüğümde

And I remember as a little girl I used to see these women dancing

Istikrar olan kadınları sömürmeyi ve metalaştırmayı amaçlayan gizli bir suç

what is circulating in the Egyptian society, customary marriage, where it was

Kadınların hareketlerinden kaynaklanan değişiklikler hem kadınları hem de erkekleri etkiledi.

The changes resulting from the women's movement have affected both women and men.

Tom sadece otuz yaşın altında veya altmış yaşın üzerindeki kadınları sever.

Tom only likes women under thirty or over sixty.

Kadınları konuşturma yollarına sahibiz ama onları susturmak için hiçbir şeyimiz yok.

We have ways of making women speak; we have none for shutting them up.

Japon kadınları ortalama 26 yaşında evleniyorlar. Doğum oranının azalmasında bir gizem yok.

Japanese women marry at 26 on average. It is no mystery that the birthrate is declining.

O, kadınları anlamlı bir meşgale olmaktan daha ziyade tek kullanımlık zevk olarak görüyor.

He regards women as disposable pleasures rather than as meaningful pursuits.

Tom güzel kadınları seviyordu. Ayrıca pahalı şarap ve hızlı spor otomobilleri de seviyordu.

Tom liked beautiful women. He also liked expensive wine and fast sports cars.

Tanrı dünyayı yarattı ve daha sonra bir gün dinlendi; yine de o, kadınları yarattığından beri barış ve huzura sahip değil.

God created the earth and took a rest one day later; though ever since he created women, he has had no peace and quiet.