Translation of "Kızartma" in English

0.007 sec.

Examples of using "Kızartma" in a sentence and their english translations:

Kızartma sevmem.

I don't like fried food.

Kızartma tavası paslı.

The frying pan is rusty.

Bu odada kızartma yapılıyor.

It's roasting in this room.

Tava kızartma için kullanılır.

The pan is used for frying.

Bir tava kızartma için kullanılır.

A pan is used for frying.

Mary kızartma tavasına bazı sosisler attı.

Mary threw some sausages into the frying pan.

Mutfakta nerede bir kızartma tavası bulabilirim?

Where can I find a frying pan in the kitchen?

Daha büyük bir kızartma tavasına ihtiyacım var.

I need a bigger frying pan.

Tom, eski ekmek kızartma makinesini atmayı planlıyor.

Tom plans to throw away his old toaster.

Tom sıcak bir kızartma tavasında parmaklarını yaktı.

Tom burned his fingers on a hot frying pan.

Ekmek kızartma makinesi yoğun sabahlar sırasında kullanışlıydı.

The toaster was useful during busy mornings.

Kızartma sığır eti, yabanturpu sosu ile lezzetliydi.

The roast beef was delicious with horseradish sauce.

- "Ona bu sene ne verdin?" "İki kızartma tavası"
- "Ona bu sene ne hediye verdin?" "İki kızartma tavası"

"What did you give her this year?" "Two frying pans."

Tom ekmek kızartma makinesine iki parça ekmek koydu.

- Tom put two pieces of bread in the toaster.
- Tom put two pieces of bread into the toaster.

Tom aldığıyla aynı ekmek kızartma makinesini satın aldım.

I bought the same toaster that Tom bought.

Ben bir peynirburger, bir kola ve biraz kızartma istiyorum.

I want a cheeseburger, a coke and some fries.

Sen hiç onları kızartma yerine patateslerini fırında pişirmeyi düşündün mü?

Have you ever thought about baking your potatoes instead of frying them?

Tom Mary'ye bir Fransız kızartma sundu ve o bir tane aldı.

Tom offered Mary a French fry and she took one.

Tom ekmek kızartma makinesine iki dilim ekmek koydu ve kolu aşağı itti.

Tom put two slices of bread into the toaster and pushed down on the lever.

Eğer balık olarak doğmuşsan, suyun altında ölmenin kızartma tavasında ölmekten daha onurlu olduğunu düşünecek kadar bilgiliyim.

I am wise enough to think that if one is born a fish, it is more dignified to die under the water than in the frying pan.