Translation of "John'la" in English

0.008 sec.

Examples of using "John'la" in a sentence and their english translations:

Tom John'la samimidir.

Tom is on good terms with John.

John'la konuşmak istiyorum.

- I'd like to speak to John.
- I'd like to talk to John.

Tom John'la kaldı.

Tom roomed with John.

- Tom, John'la oda arkadaşı.
- Tom, John'la aynı odayı paylaşıyor.

Tom is rooming with John.

- Tom, John'la futgolf oynadı.
- Tom, John'la ayak golfü oynadı.

Tom played footgolf with John.

Tom'la Mary John'la konuşmadı.

Tom and Mary didn't speak to John.

John'la konuşan kız Susan'dır.

The girl talking with John is Susan.

Tom cezaevinde John'la tanıştı.

Tom met John in prison.

Tom adını John'la değiştirdi.

Tom has changed his name to John.

Tom Mary'yi John'la gördü.

Tom saw Mary with John.

Tom Mary'yi John'la bıraktı.

Tom left Mary with John.

Tom, John'la bilardo oynadı.

Tom played pool with John.

- Tom, Mary'nin John'la konuşmasını istemedi.
- Tom, Mary'den John'la konuşmasını istemedi.

Tom didn't want Mary to talk to John.

Londra'dayken Mary ve John'la karşılaştım.

I met Mary and John when in London.

Tom; Mary ve John'la takılırdı.

Tom used to hang out with Mary and John.

Tom Mary'nin John'la konuşmasını istemedi.

Tom didn't want Mary to speak to John.

Tom Mary'yi John'la gördüğüne şaşırmadı.

Tom wasn't surprised to see Mary with John.

Tom ve Mary, John'la konuşuyorlar.

Tom and Mary are talking to John.

Tom Mary'nin John'la çıktığını bilmiyordu.

Tom didn't know Mary was dating John.

Tom, Mary'yi John'la konuşurken gördü.

Tom saw Mary talking to John.

Tom üniversitede John'la birlikte kaldı.

Tom roomed with John in college.

Tom Mary'nin John'la konuşmasını istedi.

Tom wanted Mary to talk to John.

Tom Mary'nin John'la çıkmasını istemedi.

Tom didn't want Mary to go out with John.

Tom ve Mary, John'la ilgilenecek.

Tom and Mary will take care of John.

Tom ve Mary, John'la arkadaşlar.

Tom and Mary are friends with John.

Tom, Mary'yi John'la birlikte yakaladı.

Tom caught up with Mary and John.

Tom ve Mary, John'la birlikteler.

Tom and Mary are with John.

Tom, Mary'yi John'la konuşurken duydu.

Tom heard Mary talking to John.

Tom Mary'nin John'la olduğunu biliyordu.

- Tom knew Mary was with John.
- Tom knew that Mary was with John.

Tom Mary'nin John'la tanışmasını istiyor.

Tom wants Mary to meet John.

Tom Mary'ye John'la konuşmasını söyledi.

Tom told Mary to talk to John.

Tom Mary'ye John'la yüzmemesini söyledi.

Tom told Mary not to swim with John.

Tom Mary'nin John'la ilgilendiğini düşünüyor.

- Tom thinks Mary is interested in John.
- Tom thinks that Mary is interested in John.

Tom ve Mary John'la arkadaştı.

Tom and Mary were friends with John.

Tom Mary'nin John'la konuştuğunu görmedi.

Tom didn't see Mary talking to John.

Tom Mary'yi John'la konuşurken gördü.

Tom saw Mary talking with John.

Tom Mary'yi John'la evlenmekten caydıramadı.

Tom wasn't able to talk Mary out of marrying John.

- Tom Mary'nin John'la çıktığını duyduğunda tepesi attı.
- Tom Mary'nin John'la çıktığını duyduğunda öfkelendi.
- Tom Mary'nin John'la çıktığını duyduğunda deliye döndü.

Tom blew his top when he heard that Mary had gone out with John.

- Tom ve Mary onu John'la birlikte yapıyorlar.
- Tom ve Mary bunu John'la yapıyor.

Tom and Mary are doing that with John.

Tom Mary'nin John'la birlikte olduğunu düşündü.

- Tom thought Mary was with John.
- Tom thought that Mary was with John.

Tom ve Mary John'la konuşmak istemiyor.

Tom and Mary don't want to talk to John.

Sanırım Tom, Mary'nin John'la çıkmasını istemiyordu.

- I think Tom didn't want Mary to go out with John.
- I think that Tom didn't want Mary to go out with John.

Tom Mary'yi John'la çıkmaktan vazgeçirmeye çalıştı.

Tom tried to discourage Mary from going out with John.

Tom ve Mary sorunlarını John'la görüşüyordu.

Tom and Mary were discussing their problems with John.

Tom ve Mary John'la aynı yaştalar.

Tom and Mary are the same age as John.

Tom ve Mary, John'la birlikte bekliyorlar.

Tom and Mary are waiting with John.

Tom, Mary'yi John'la dans ederken gördü.

Tom saw Mary dancing with John.

Tom, Mary'nin aracılığıyla John'la temas kurdu.

Tom contacted John through Mary.

Tom, Mary'ye John'la konuşmaya gitmesini söyledi.

Tom told Mary to go talk to John.

Tom Mary'ye John'la hiç tanışmadığını söyledi.

Tom told Mary he'd never met John.

Tom Mary'nin John'la olduğunu düşündüğünü söyledi.

- Tom said he thought Mary was with John.
- Tom said that he thought Mary was with John.
- Tom said that he thought that Mary was with John.
- Tom said he thought that Mary was with John.

Tom Mary'yi John'la konuşmaktan vazgeçirmeye çalıştı.

Tom tried to stop Mary from talking to John.

Tom Mary'nin John'la çıkması fikrine katlanamaz.

Tom can't bear the thought of Mary going out with John.

Tom ve Mary'yi John'la oynatmaya çalıştım.

I tried to get Tom and Mary to play with John.

Tom, Mary ve John'la birlikte büyüdü.

Tom grew up with Mary and John.

Tom, Mary ve John'la kart oynuyor.

Tom is playing cards with Mary and John.

Tom, Mary'nin John'la çıktığı gerçeğini sevmez.

Tom doesn't like the fact that Mary is dating John.

Tom, Mary'yi John'la öpüşürken gördüğünü söyledi.

- Tom said he saw Mary kissing John.
- Tom said that he saw Mary kissing John.

Tom Mary'nin John'la flört ettiğini duydu.

Tom heard Mary flirting with John.

Tom, Mary'nin John'la flört ettiğini gördü.

Tom saw Mary flirting with John.

Tom ve Mary, John'la konuşmanı istiyor.

Tom and Mary want you to talk to John.

Tom kızının John'la çıktığını önemsiyor gibi görünmüyor.

Tom doesn't seem to mind that his daughter is dating John.

Tom ve Mary şimdi orada John'la birlikteler.

Tom and Mary are there with John now.

Tom Mary'nin John'la görüştüğünü ne zaman öğrendi.

When did Tom find out that Mary was seeing John?

Tom Mary'nin John'la tartıştığına kulak misafiri oldu.

Tom overheard Mary arguing with John.

Tom John'la evlenmekten vazgeçirmek için kızıyla konuştu.

Tom talked his daughter out of marrying John.

Tom Mary'nin John'la partiye gitmesine izin vermeyecek.

Tom won't allow Mary to go to the party with John.

Tom John'la evlenmemesi için Mary'yi ikna etti.

Tom convinced Mary not to marry John.

Tom Mary'ye neden John'la çıkmaması gerektiğini söyledi.

Tom told Mary why she shouldn't go out with John.

Tom Mary'yi John'la birlikte sinemada gördüğünü söyledi.

- Tom said he saw Mary at the movie theater with John.
- Tom said that he saw Mary at the movie theater with John.

Tom hem Mary hem de John'la arkadaştı.

Tom was friends with both Mary and John.

Tom Mary'yi John'la tek başına bırakarak gitti.

Tom left, leaving Mary alone with John.

Tom Mary'yi John'la yalnız bırakmak üzere değildi.

Tom wasn't about to leave Mary alone with John.

Tom ve Mary, John'la birlikte yan odadalar.

Tom and Mary are in the next room with John.

Tom Mary'nin John'la konuşmasına kulak misafiri oldu.

Tom overheard Mary talking with John.

Tom Mary'ye John'la nasıl tanıştığını söyledi mi?

Has Tom told Mary about how he met John?

Tom çarşamba günü Mary'nin John'la buluşmasını ayarladı.

Tom has arranged for Mary to meet John on Wednesday.

Tom, Mary'nin John'la ne zaman tanıştığını bilmiyordu.

Tom didn't know when Mary met John.

Tom, Mary'nin John'la birlikte çıkması fikrini sevmedi.

Tom didn't like the idea of Mary going out with John.

Tom, Mary'den konuyu John'la tartışmamasını rica etti.

Tom asked Mary not to discuss the matter with John.

Tom'un bütün istediği Mary'nin John'la geçinmeyi öğrenmesiydi.

All Tom wanted was for Mary to learn to get along with John.

Tom, Mary'ye onun John'la konuşmasını istemediğini söyledi.

Tom told Mary that he didn't want her to talk to John.

Tom, Mary'ye John'la Boston'a gitmemesini tavsiye etti.

- Tom advised Mary not to go to Boston with John.
- Tom advised Mary to not go to Boston with John.

Tom Mary'nin John'la nişanlı olduğunu düşündüğünü söyledi.

- Tom told me that he thought Mary was engaged to John.
- Tom told me he thought Mary was engaged to John.
- Tom told me he thought that Mary was engaged to John.
- Tom told me that he thought that Mary was engaged to John.

Tom Mary'nin John'la öğle yemeği yiyeceğini söyledi.

- Tom said Mary was going to eat lunch with John.
- Tom said that Mary was going to eat lunch with John.

Tom Mary'nin John'la öğle yemeği yiyeceğini biliyordu.

Tom knew Mary was going to eat lunch with John.

Tom üç yıl Mary ve John'la yaşadı.

Tom lived with Mary and John for three years.

Tom Mary'ye John'la öğle yemeği yiyeceğini söyledi.

- Tom told Mary that he'd eat lunch with John.
- Tom told Mary he'd eat lunch with John.

Tom Mary'nin John'la öğle yemeği yediğini biliyor.

- Tom knows that Mary ate lunch with John.
- Tom knows Mary ate lunch with John.

Tom Mary'ye John'la konuşmak zorunda olduğunu söyledi.

Tom told Mary he had to talk to John.

Tom Mary'nin bunu John'la yapmak istediğini söyledi.

- Tom said Mary wanted to do that with John.
- Tom said that Mary wanted to do that with John.

Tom, Mary'den John'la konuşmaya gitmesini rica etti.

Tom asked Mary to go talk to John.

Lehçesinden dolayı, Tom her zaman John'la alay eder.

Tom always makes fun of John because of his dialect.

Tom Mary'ye John'la uzun bir konuşma yaptığını söyledi.

Tom told Mary that he had a long talk with John.

O John'la tanışmadan önce, Tom Mary'nin erkek arkadaşıydı.

Tom was Mary's boyfriend before she met John.

Mary John'la çalışan otobüs sürücüsüne bitişik mi yaşıyor?

Does Mary live next door to the bus driver that worked with John?

Tom'un bildiği kadarıyla, Mary John'la birlikte Boston'da olabilirdi.

For all Tom knew, Mary might be in Boston with John.