Translation of "Inanma" in English

0.006 sec.

Examples of using "Inanma" in a sentence and their english translations:

- Onun söylediğine inanma.
- Söylediklerine inanma.

Don't believe what she says.

Tom'a inanma.

Don't believe Tom.

Ona inanma.

Don't believe it.

Medyaya inanma.

Don't believe the media.

Ona inanma!

Don't believe him!

Buna inanma.

Don't believe this.

Bizim sözümüze inanma.

Don't take our word for it.

Tom'un söylediğine inanma.

Don't believe what Tom said.

Bunların hiçbirine inanma.

Don't believe any of it.

Burada kimseye inanma!

- Don't trust anyone here.
- Don't trust anyone here!

Tom'un sözüne inanma.

Don't take Tom's word for it.

Bu saçmalığa inanma!

Don't believe that nonsense!

- Kitle iletişim araçlarına asla inanma.
- Kitlesel medyaya asla inanma.

Never believe the mass media.

Yirminin üzerinde kimseye inanma.

Don't trust anyone over twenty.

Okuduğun her şeye inanma.

Don't believe everything you read.

Sadece benim sözüme inanma.

Don't just take my word for it.

Ben ona inanma eğilimindeyim.

I'm inclined to believe him.

Duyduğun her şeye inanma.

Don't believe everything you hear.

- Ona inanma!
- Ona inanmayın.

Don't believe him.

- Onlara inanma.
- Onlara inanmayın.

Don't believe them.

İster inan ister inanma.

Believe it or not.

Ne söylerse söylesin, ona inanma.

No matter what he says, don't trust him.

Ne söylerse söylesin ona inanma.

Don't trust him no matter what he says.

Ne derse desin, ona inanma.

No matter what he says, don't trust him.

Onun söylediği bir şeye inanma.

Don't believe anything he says.

Onun söylediği hiçbir şeye inanma.

Don't believe anything she says.

Tom'un söylediği hiçbir şeye inanma.

- Don't believe anything Tom says.
- Don't believe anything that Tom says.

Onların dediği hiçbir şeye inanma!

Don't believe anything they say.

Ona inanma. O çok ikiyüzlüdür.

Don't trust him. He's very two-faced.

Tom'un söylediği her şeye inanma.

Don't believe everything Tom says.

Haberlerde duyduğun her şeye inanma.

Don't believe everything you hear on the news.

İnternette okuduğun her şeye inanma.

Don't believe everything you read on the Internet.

- İster inan ister inanma, skydiving'e gittim.
- İnan ya da inanma, gökyüzü dalışına gittim.

Believe it or not, I went skydiving.

Bunun seninle bir ilgisi olmadığına inanma.

Don't think it has nothing to do with you.

Biz hepimiz katıksız düzenbazız. Hiçbirimize inanma.

We are arrant knaves, all. Believe none of us.

Duyduğunun hiçbirine ve gördüğünün yarısına inanma.

Believe none of what you hear and half of what you see.

İnsanların sana söylediği her şeye inanma.

Don't believe everything people tell you.

Tom hakkında duyduğun her şeye inanma.

Don't believe everything you hear about Tom.

Mary hakkında duyduğun her şeye inanma.

Don't believe everything you hear about Mary.

Tom'un sana söylediği hiçbir şeye inanma.

Don't believe anything Tom tells you.

İster inan ister inanma, Tom 70 yaşında.

Believe it or not, Tom is 70 years old.

Her şeyi bildiğini iddia eden insanlara inanma.

- Don't believe people who claim that they know everything.
- Don't believe people who claim they know everything.

Özel kuvvetler hakkında duyduğun her şeye inanma.

Don't believe everything you hear about the special forces.

Ona inanma. O sağda solda yalan söyler.

Don't believe him. He lies left and right!

O konuda tek bir kelimeye bile inanma.

Don't believe a single word of it.

İster inan ister inanma ama 70 yaşında.

Believe it or not, he is 70 years old.

Tom'un Mary'nin gerçekten onu sevdiğine inanma sorunu vardı.

- Tom had trouble believing that Mary actually liked him.
- Tom had trouble believing Mary actually liked him.

İster inan ister inanma, bu kez alaycı değilim.

Believe it or not, I'm not sarcastic this time.

İster inan ister inanma, mağaradan bir canavar çıktı.

Believe it or not, a monster emerged from the cave.

İnan ya da inanma, şeftaliler ve bademler akrabalar.

Believe it or not, peaches and almonds are family.

İster inan ister inanma şeftali ve badem ilişkilidir.

Believe it or not, peaches and almonds are related.

İster inan ister inanma, o ona aşık oldu.

Believe it or not, he fell for her.

Duyduğun hiçbir şeye ve gördüğünün sadece yarısına inanma.

Don't believe anything you hear and only half of what you see.

- Burada kimseye güvenme!
- Burada kimseye inanma!
- Buradaki kimseye güvenme.

- Don't trust anyone here.
- Don't trust anyone here!

İster inan ister inanma, bu kadının üç çocuğu var.

Believe it or not, this woman has three kids.

Sen buna ister inan istersen inanma, ben buna inanıyorum.

Whether you believe it or not, I believe it.

İster inan ister inanma, o bir yumurta bile pişiremez.

Believe it or not, she cannot even cook an egg.

Tom'un Mary'nin gerçekten onunla birlikte çıkmak isteyeceğine inanma sorunu vardı.

- Tom had trouble believing that Mary would actually want to go out with him.
- Tom had trouble believing Mary would actually want to go out with him.

İster inan ister inanma, şeftaliler ve bademler aynı aileden geliyor.

Believe it or not, peaches and almonds are in the same family.

İster inan ister inanma, bu benim başıma daha önce defalarca geldi.

Believe it or not, this has happened to me many times before.

- Asla ona inanma, o bir yalancı.
- Asla ona inanmayın, o bir yalancı.

Never believe him, he's a liar.

- Benim hakkımda duyduğun her şeye inanma.
- Benim hakkımda duyduğunuz her şeye inanmayın.

Don't believe everything you hear about me.

Duyduğun her şeye inanma! Gördüğün her şeyi isteme! Bildiğin her şeyi söyleme! İstediğin her şeyi yapma!

Don't believe everything you hear! Don't like everything you see! Don't say everything you know! Don't do everything you want!