Translation of "Hakkını" in English

0.018 sec.

Examples of using "Hakkını" in a sentence and their english translations:

Tom hakkını almayacak.

Tom won't get a fair shake.

Ona hakkını ver.

Hand it to him.

Tom'a hakkını ver.

Give Tom his due.

Herkesin oy hakkını kullanması gerekir.

Everyone should exercise their right to vote.

Rahip bana hakkını helal etti.

The priest gave me his blessing.

- Tom'a onu yapma hakkını ne veriyor?
- Tom'a bunu yapma hakkını ne veriyor?

What gives Tom the right to do that?

Sana sorma hakkını veren şey nedir?

What gives you the right to ask?

Onu yapma hakkını sana ne veriyor?

What gives you the right to do that?

- İşini hakkıyla yapar.
- İşinin hakkını verir.

He is equal to this work.

- Ona hakkını ödeyeceğim.
- Onun altında kalmayacağım.

I'll make it up to her.

Onlar onun özgürce konuşma hakkını destekledi.

They supported his right to speak freely.

Sendika işçinin hakkını koruyan bir kurum olmuştu

the union had become an institution protecting the workers' right

Program bu konu da hakkını veriyor yani

the program gives this right too

- Sezar'ın hakkı Sezar'a.
- Yiğidi öldür, hakkını yeme.

- Give credit where credit is due.
- Give credit where credit's due.

- Tom hakkını helal etti.
- Tom izin verdi.

Tom has given his blessing.

Fiyatının hakkını veren bir ürün değil bence.

I don't think it's a product that's worth the price.

- Sana böyle bir şey yapma hakkını kim verdi?
- Size böyle bir şey yapma hakkını kim verdi?

Who gave you the right to do such a thing?

Ve siz de bu mücadelenin hakkını kesinlikle verdiniz.

and you were definitely up to the challenge.

Benimle o şekilde konuşma hakkını sana kim veriyor?

What gives you the right to talk to me like that?

Biz birine hizmet etmeyi reddetme hakkını saklı tutuyoruz.

We reserve the right to refuse service to anyone.

- Onun için Tom'a kredi verin.
- Tom'a hakkını verin.

Give Tom credit for that.

- Anne-babanızın hakkını asla ödeyemezsiniz.
- Ana-baba hakkı ödenmez.

- You cannot be too good to your parents.
- You can't be too good to your parents.

Her şahıs memleketin kamu hizmetlerine eşitlikle girme hakkını haizdir.

Everyone has the right of equal access to public service in his country.

Bu konuda hakkımı daha sonra kullanma hakkını alabilir miyim?

Can we take a rain check on that?

Onlar bir gün oy verme hakkını elde edeceklerini hayal etti.

They dreamed they'd gain the right to vote someday.

Ana baba, çocuklarına verilecek eğitim türünü seçmek hakkını öncelikle haizdirler.

Parents have a prior right to choose the kind of education that shall be given to their children.

Eğer bu yapmaya değer bir işse hakkını vererek yapmak lazım.

If it is worth doing at all, it is worth doing well.

Ve doğru olan bir şey varsa bu partinin isminin hakkını verdiğidir.

And… one thing is true, they are worthy of that name,

Ben söylediğini doğru bulmuyorum fakat onu söyleme hakkını ölünceye kadar savunacağım.

I disapprove of what you say, but I will defend to the death your right to say it.

- Tom Goodman hayır kurumlarına her yıl binlerce dolar bağış yapar. Gerçekten isminin hakkını veriyor.
- Her yıl yardım kuruluşlarına binlerce dolarlık bağışta bulunan Tom Goodman gerçekten adının hakkını veriyor.

Tom Goodman donates thousands of dollars to charities each year. He really lives up to his name.

- Ebeveynlerine karşı çok nazik olamazsın.
- Anne-babanızın hakkını asla ödeyemezsiniz.
- Ana-baba hakkı ödenmez.

- You cannot be too good to your parents.
- You can't be too good to your parents.

- Hepimiz Tom'un oldukça iyi bir adam olduğunu kabul ediyoruz.
- Hakkını yemeyelim, Tom oldukça iyi bir adamdır.

- Let's all admit that Tom is a pretty good guy.
- Let's all admit Tom is a pretty good guy.

Her şahıs, doğrudan doğruya veya serbestçe seçilmiş temsilciler vasıtasıyla, memleketin kamu işleri yönetimine katılmak hakkını haizdir.

Everyone has the right to take part in the government of his country, directly or through freely chosen representatives.

Ana ve çocuk özel ihtimam ve yardım görmek hakkını haizdir. Bütün çocuklar, evlilik içinde veya dışında doğsunlar, aynı sosyal korunmadan faydalanırlar.

Motherhood and childhood are entitled to special care and assistance. All children, whether born in or out of wedlock, shall enjoy the same social protection.

Her ferdin fikir ve fikirlerini açıklamak hürriyetine hakkı vardır. Bu hak fikirlerinden ötürü rahatsız edilmemek, memleket sınırları mevzubahis olmaksızın malümat ve fikirleri her vasıta ile aramak, elde etmek veya yaymak hakkını içerir.

Everyone has the right to freedom of opinion and expression; this right includes freedom to hold opinions without interference and to seek, receive and impart information and ideas through any media and regardless of frontiers.