Translation of "Eski" in English

0.008 sec.

Examples of using "Eski" in a sentence and their english translations:

Coliseum eski Roma'daki eski arenaydı.

The Coliseum was the former arena in ancient Rome.

Hangisi eski?

- Which is old?
- Which one is old?

Bu eski.

This one's old.

Masam eski.

- My desk is old.
- My table is old.

- Eski belgeleri okuyorum.
- Eski belgeleri okudum.

I read the old documents.

- Eski sistemden kurtuldular.
- Eski sistemi kaldırdılar.

They did away with the old system.

Tom benim eski sevgilimin eski sevgilisi.

Tom is my ex's ex.

O benim eski sevgilimin eski sevgilisi.

She's my ex's ex.

- Onun eski arabası miadını doldurmuş.
- Onun eski arabası eski püskü.

His old car is on its last legs.

- O eski bir haber.
- Bu eski haber.

- That is old news.
- That's old news.

eski teknoloji kullanıyorlar

obsolete technology

Eski uluslararası krizlerde,

In past international crises,

Eski bina yıkıldı.

The old building was broken down.

Eski giysilerinden utanıyor.

She is ashamed of her old clothes.

Selam, eski arkadaşım!

Greetings, old friend!

Benim masam eski.

My desk is old.

Bu çok eski.

- You're too old.
- It's too old.

Eski resimlere bakıyordum.

I was looking at old pictures.

Biz eski arkadaşız.

We're old friends.

Bunlar eski fotoğraflardır.

These are old photos.

Bu veri eski.

This data is outdated.

Eski çiftlikleri yıkacağız.

We'll destroy the old farms.

Bu eski haber.

This is old news.

Merhaba, eski dostum !

- Greetings, old friend!
- Hello, old friend!

Eski sistem çalışır.

The old system works.

Tom eski kafalı.

- Tom is old-fashioned.
- Tom is old school.

Eski evi yıktık.

We are bringing down the old house.

Eski krallar unutulmazlar.

The former kings are not forgotten.

Eski yöntemle yaptım.

I did it the old fashioned way.

Onlar çok eski.

They are very old.

Eski sistemden kurtuldular.

They did away with the old system.

Şu kitap eski.

That book is old.

Bu oldukça eski.

That's pretty old.

Eski işimi özlüyorum.

I miss my old job.

Eski evi yıktılar.

They destroyed the old house.

Bu bina eski.

This building is ancient.

Bu kitaplar eski.

These books are old.

Eski bilim korunmalıdır.

Ancient science must be preserved.

Eski elbisem mavi.

My old dress is blue.

Kahverengi şapka eski.

The brown hat is old.

Eski Yunanca konuşuyorum.

I speak Ancient Greek.

Eski kitaplarımı bağışlıyorum.

I'm giving my old books away.

Yaşadığım ev eski.

The house that I live in is old.

Büyükannemin ayakkabıları eski.

My grandmother's shoes are old.

Eski ev yıkıldı.

- The old house was taken down.
- The old house was demolished.

Aynı eski sorun.

The same old problem.

Eski öğrenciyle tokalaştım.

I shook hands with the former student.

Eski mobilyayı kaldırdık.

We removed the old furniture.

Eski ahır çöktü.

The old barn fell down.

Eski ahır yandı.

The old barn burned down.

Eski kitap küflüydü.

The old book was moldy.

Eski kitapları severim.

I love old books.

Eski giysilerimi attım.

I gave my old clothes away.

Tom eski CIA'den.

Tom is former CIA.

Tom eski FBI'dan

Tom is former FBI.

Onlar eski dostlar.

They're old friends.

Eski buzdolabımdan bıktım.

I got rid of my old fridge.

Eski buzdolabımdan kurtuldum.

I got rid of my old fridge.

Ben eski kafalıyım.

I'm old-fashioned.

Tom eski şampiyon.

Tom is a former champion.

Bu kitap eski.

This book is old.

Eski ceketimi atacağım.

I'll discard my old jacket.

Mary'nin eski-karısıdır.

Mary is Tom's ex-wife.

Merhaba, eski arkadaş!

- Greetings, old friend!
- Hello, old friend!

Eski günler gibidir.

It's like the old days.

Eski İngilizceyi öğreniyorum.

- I'm learning Old English.
- I am learning Old English.

Eski İngilizce öğreniyorum.

- I'm learning Old English.
- I am learning Old English.

Çok eski kafalısın.

You're very old-fashioned.

Evim çok eski.

My house is very old.

Eski bisikletimden kurtuldum.

I got rid of my old bicycle.

Eski öğretmenimi arayacağım.

I am going to call my old teacher.

Eski rejimde komünisttiler.

They were communists in the former political system.

Yine şehrin isimleri eski dönemi eski olarak gösterildi

again the names of the city were shown as old times

- Onlar benim eski arkadaşlarım.
- Onlar benim eski arkadaşım.

They are my old friends.

- Eski bir film izliyorum.
- Eski bir film seyrediyorum.

I am watching an old film.

- Ben biraz eski kafalıyım.
- Ben biraz eski modayım.

I'm a bit old-fashioned.

Bu perişan eski kilise ülkemizdeki en eski yapıdır.

This miserable old church is the oldest building in our country.

- O benim eski bir öğrencim.
- Eski bir öğrencim.

He's a former student of mine.

- Ben eski bir dostum.
- Ben eski bir arkadaşım.

I'm an old friend.

- O kelime eski moda.
- O sözcük eski moda.

That word is old fashioned.

- Eski tekerlekleri yenisiyle değiştir.
- Eski lastikleri yenileriyle değiştir.

Replace the old tires with new ones.

- Eski hatıraları canlandırmak istemiyorum.
- Eski defterleri açmak istemiyorum.

I don't want to stir up old memories.

- Kyoto, Japonya'nın eski başkentiydi.
- Kyoto, Japonya'nın eski başkentidir.

- Kyoto was the former capital of Japan.
- Kyoto is Japan's former capital.

- Eski buzdolabımdan bıktım.
- Ben eski buz dolabımdan bıktım.

I am fed up with my old fridge.

- Yunanistan eski bir ülkedir.
- Yunanistan eski bir ülke.

Greece is an old country.