Translation of "Getirmek" in English

0.017 sec.

Examples of using "Getirmek" in a sentence and their english translations:

Onu getirmek istiyorum.

I'd like to bring that.

- Tom'u buraya getirmek istiyorum.
- Tom'u buraya getirmek isterim.

I want to bring Tom here.

Tom'u seninle getirmek isteyebilirsin.

You might want to bring Tom with you.

Sana bunları getirmek istedim.

I wanted to bring you these.

Onu buraya getirmek istiyorum.

- I want to bring him here.
- I want to bring her here.

Onları buraya getirmek istiyorum.

I want to bring them here.

Ailemi buraya getirmek istiyorum.

I want to bring my family here.

Bir hediye getirmek gereksiz.

- It is not necessary to bring a gift.
- It isn't necessary to bring a gift.
- It's not necessary to bring a gift.

- Onları benimle eve getirmek istedim.
- Onları eve yanımda getirmek istedim.

I wanted to bring them home with me.

- Sami şehadetini camide getirmek istedi.
- Sami camide kelimeişehadet getirmek istedi.

Sami wanted to take his shahada in the mosque.

Operasyonları için merkez haline getirmek.

operations.

O, barış getirmek için çalıştı.

He tried to bring about peace.

Askerler emirlerini yerine getirmek zorundadır.

Soldiers must carry out their orders.

Oğlumu ofisinize getirmek zorunda mıyım?

Do I have to bring my son to your office?

Öğle yemeğini getirmek zorunda değilsin.

- You do not have to bring your lunch.
- You don't have to bring your lunch.

Aileni Almanya'ya getirmek istiyor musun?

Do you want to bring your family to Germany?

Hiçbir şeyi aceleye getirmek istemiyoruz.

We don't want to do anything hasty.

Hiçbir şeyi aceleye getirmek istemedim.

I didn't want to rush into anything.

Yanında bir kamera getirmek isteyebilirsin.

You might want to bring a camera with you.

Yanında bir şemsiye getirmek isteyebilirsin.

You might want to bring an umbrella with you.

Fikrimi değiştirmeyeceğime açıklık getirmek istiyorum.

I'd like to make it clear that I will not change my mind.

Onu geri getirmek istemez misin?

Don't you want to get him back?

Bu, denize su getirmek gibidir.

This is like bringing water to the sea.

Biz bunu aceleye getirmek istemiyoruz.

We don't want to rush it.

Amacım onu olması gereken hâle getirmek.

but rather keep it as it's meant to be.

Oğlumu ofisine getirmek zorunda mıyım, Doktor?

Do I have to bring my son to your office, Doctor?

Tırnak makası getirmek iyi bir fikirdir.

It's a good idea to bring nail scissors.

Tom'a bir hediye getirmek için geldim.

I've come to bring Tom a gift.

Onlara bir hediye getirmek için geldim.

I've come to bring them a gift.

Ona bir hediye getirmek için geldim.

I've come to bring him a gift.

Mary, mamutları hayata geri getirmek istiyor.

Mary wants to bring mammoths back to life.

Tom dinozorları hayata geri getirmek istiyor.

Tom wants to bring dinosaurs back to life.

Fikir iyi ama yerine getirmek zor.

The idea is good, but it's difficult to implement.

Dünya barışını getirmek için ne yapılabilir?

What can be done to bring about world peace?

Barış birlikleri sakinliği geri getirmek için taşındı.

Peace-keeping troops moved in to restore calm after the battle.

Tom eve bir hediyelik eşya getirmek istedi.

Tom wanted to bring home a souvenir.

Tom'u geri getirmek için her şeyi yapacağım.

I'll do anything to get Tom back.

İtfaiye, alevleri kontrol altına getirmek için çalışıyor.

The firefighters are trying to bring the flames under control.

Tom'u buraya getirmek için kandırdın, değil mi?

You tricked Tom into coming here, didn't you?

Yapabileceğim tek şey bir bardak çay getirmek.

The only thing I can do is bring a cup of tea.

Sen benim emirlerimi yerine getirmek için buradasın.

You are here in order to fulfill my commands.

Ama bunu bir meslek hâline getirmek istemedim.

But I didn't want to turn that into a career.

Tom ödünç aldığı kitabı getirmek için geldi.

Tom came to return a book he'd borrowed.

Oğlumu geri getirmek için ne gerekiyorsa yapacağım.

I'll do whatever it takes to get my son back.

Çocuklarımı geri getirmek için ne gerekiyorsa yapacağım.

I'll do whatever it takes to get my kids back.

Tom'u geri getirmek için her şeyi yapardım.

I'd do anything to get Tom back.

Daha kolay hâle getirmek istediğiniz kararlar için düzenleyin.

Design to make the choices you wish to make easier.

Ama geri dönüp suyu getirmek biraz zaman alacaktır.

but it's gonna take time to go back and collect that water.

Tüm paydaşları birlikte çalışmak üzere bir araya getirmek.

is to get all stakeholders together to work together.

Thormod'a Olav'a katılabilmesi dileğini yerine getirmek için gönderdi.

He sent it so as to give Thormod his wish, that he could join Olav.

Öğretmenim emellerimi yerine getirmek için beni teşvik etti.

My teacher encouraged me to fulfill my ambitions.

Lütfen arkadaşlarından bazılarını partiye getirmek için emin ol.

Please be sure to bring some of your friends to the party.

Partime gelebilirsin ama bana bir hediye getirmek zorundasın.

You can come to my party, but you have to bring me a gift.

Onu geri getirmek için yapabileceğimiz hiçbir şey yok.

There is nothing we can do to bring him back.

O, görevini yerine getirmek için sağlığını feda etti.

He sacrificed his health to fulfill his duty.

Köleleri Afrika’dan Amerika Birleşik Devletleri’ne getirmek çok riskliydi.

Taking slaves from Africa to the United States was very risky.

Kendime bir bira daha getirmek için buzdolabına gittim.

I went to the refrigerator to get myself another beer.

Gece gündüz. Tatillerde. Fabrikayı işe yarar hale getirmek için

We worked day and night, through the holidays,

Yerlerden gelen 1400 insanı bir araya getirmek bir mucizedir.

coming from such different places, is a miracle.

Mümkün olduğunca çok sayıda işçiyi bir araya getirmek önemlidir.

It's important to unite as many workers as possible.

Eski kıyafetlerini daha modaya uygun hale getirmek için değiştirdi.

She altered her old clothes to make them look more fashionable.

Sözlerinizi yerine getirmek için elinizden gelenin en iyisini yapmalısınız.

You should do your best to carry out your promises.

Çöp kutusundan silinmiş bir dosyayı geri getirmek mümkün mü?

Is it possible to recover a file deleted from the bin?

Ben sadece kızımı güvenle geri getirmek istiyorum, bu kadar.

I just want to get my daughter back safely, that's all.

Yani dünyayı daha iyi bir yer hâline getirmek demek.

so it means making the world a better place.

Seni hayatıma geri getirmek neye mal olursa olsun yapacağım.

I'll do whatever it takes to get you back into my life.

Burada her zaman aynı anda birkaç görevi yerine getirmek zorundayım.

I always have to multitask here.

Tom genellikle gergin durumları etkisiz hale getirmek için mizah kullanır.

Tom often uses humor to defuse tense situations.

Onu uygun hale getirmek için tablonun yüksekliğini değiştirmek zorunda kalacaksın.

You'll have to modify the height of the table to make it fit.

Romalılar şehirlere temiz su getirmek için su kemerleri inşa etti.

The Romans built aqueducts to bring clean water into the cities.

Size özel bir haber bülteni getirmek için bu programı kesiyoruz.

We interrupt this program to bring you a special news bulletin.

Ben sadece benim toplumsal yükümlülüklerimi yerine getirmek için partiye gittim.

I only went to the party to fulfill my societal obligations.

Romalılar uzak yerlerden suyu getirmek için su kemerleri inşa ettiler.

The Romans built aqueducts to bring water from distant places into cities.

Zaman geçtikçe oyunu daha güvenli hale getirmek için kurallar eklendi.

As time went on, rules were added to the game to make it safer.

Tom, dünyayı değiştirmek ve onu daha iyi hale getirmek istiyor.

Tom wants to change the world and make it better.

Tom iki ucunu bir araya getirmek için bir yol arıyor.

Tom is looking for a way to make ends meet.

Sami, onu tanımayı imkansız hale getirmek için Leyla'nın kafasını kesti.

Sami cut Layla's head off to make it impossible to identify her.

Hükümet ülkemizi temiz ve yeşil hale getirmek için çaba sarf etmiştir.

The government has made efforts to make our country clean and green.

Ben her zaman balığa çıkıyor olamam, eve domuz pastırması getirmek zorundayım.

I can't be going fishing all the time, I have to bring home the bacon.

Dünyayı daha iyi bir yer hâline getirmek için birlikte çalışmamız gerek.

We need to work together in order to make the world a better place.

Dünyayı daha iyi bir yer hâline getirmek için ne yapabileceğimize odaklanmalıyız.

on what we can do for other people, and to make the world a better place.

2030'a kadar dünyanın en rekabet edebilir ekonomilerinden biri haline getirmek istiyor.

in one of the most globally competitive economies by the year 2030.

Hayal edebileceğiniz gibi, bu şirket kurmak için ve yabancı yatırım getirmek için

As you can imagine, this is not the ideal situation to create companies or attract foreign

Daha fazla güç elde etmek ve onu kalıcı hale getirmek için harekete geçti.

He set it in motion to acquire more power and make it permanent.

Onun yerine Vlad'ın kardeşi ve babasının katlinden sorumlu oalnlardan biri olan 3.Dan'ı getirmek isterler.

Dan III, one of the men behind the murder of Vlad's father and brother.

Ne kadar çok yemek yersen o kadar az geri getirmek zorunda kalırız. Bu yüzden istediğin kadar çok ye!

The more food you eat, the less we have to bring back. So eat as much as you want!

Biz dil araçlarını bir sonraki seviyeye getirmek istiyoruz.Biz dil öğrenme manzarasında yenilik görmek istiyoruz.Ve bu, bir topluluk olmadan inşa edilemeyen verimli platformlar olmadan katkıda bulunamayan açık dil kaynakları olmadan olamaz.

We want to bring language tools to the next level. We want to see innovation in the language learning landscape. And this cannot happen without open language resources which cannot be built without a community which cannot contribute without efficient platforms.

- Çünkü biz sizi seviyoruz, daha iyi bir kullanıcı deneyimi getirmek için Tatoeba'yı güncelleştiriyoruz. Gördünüz mü? Biz sizi seviyoruz ha?
- Sizi seviyoruz, çünkü biz daha iyi bir kullanıcı deneyimi sunmak için Tatoeba'yı güncelliyoruz. Anlıyor musunuz? Sizi seviyoruz ha?

Because we love you, we are updating Tatoeba to bring you a better user experience. See? We love you huh?