Translation of "Gelmiş" in English

0.016 sec.

Examples of using "Gelmiş" in a sentence and their english translations:

Ve zorluklara karşı gelmiş.

and rising up against adversity,

Yine biraz evrilerek gelmiş

It came by a little bit of evolution

Onların başına gelmiş miydi?

Did it happen to them?

Bu nereden gelmiş olabilir?

Where could it have come from?

Tom eve gelmiş olabilir.

Tom may have come in.

Dolkun da gelmiş, işte.

So Dolkun's come as well!

Tom buraya gelmiş olabilir.

Tom may have been here.

Çocukların hepsi gaza gelmiş.

The children are all fired up.

Zamanı çoktan gelmiş geçmişti.

It was long overdue.

Dünya ne hâle gelmiş?

What has the world come to?

Sanırım Tom'un uykusu gelmiş.

- I think Tom is sleepy.
- I think that Tom is sleepy.

Tom buraya bisikletle gelmiş.

- Tom came here by bicycle.
- Tom got here by bicycle.

Tom çoktan gelmiş olmalıydı.

Tom should've already arrived.

Tom buraya yayan gelmiş.

Tom got here on foot.

Tom'un uykusu gelmiş olmalı.

Tom must be getting sleepy.

Bir araya gelmiş partiküller topluluğu,

that is arranged into this pattern,

Yaz, sonunda gelmiş gibi görünüyor.

Summer seems to have come at last.

Vücut yanarak tanınmaz hale gelmiş.

- The body had burned beyond recognition.
- The body was burned beyond recognition.

Şimdiye kadar gelmiş olması gerekirdi.

By now, she should have arrived.

Tom geri gelmiş gibi görünüyor.

It looks like Tom has come back.

Güz gelmiş, yapraklar düşmeye başladı.

Autumn came and the leaves started to fall.

Tom uykusu gelmiş gibi gözüküyor.

Tom looks like he's sleepy.

- Ataları Afrikalıymış.
- Ataları Afrika'dan gelmiş.

His ancestors came from Africa.

- O gelmiş geçmiş en tehlikeli adamdır.
- O gelmiş geçmiş en tehlikeli adam.

He's the most dangerous man who ever lived.

Belkide başarı bunu sayesinde gelmiş olabilir

perhaps success may have come from this

Burada zaten dünyanın sonu gelmiş demektir

it means the end of the world is already here

Onun yerine salata karıştırıcısı gelmiş gibisiniz.

and you had gotten a salad spinner instead.

Bu arabanın yağını değiştirmenin vakti gelmiş.

It's about time you get an oil change on that car.

Gençken, onun buraya gelmiş olması mümkündür.

It's possible that he came here when he was young.

O, gelmiş geçmiş en iyi partiydi.

It was the best party ever.

Tom daha önce buraya gelmiş olmalı.

- Tom must've been here earlier.
- Tom must have been here earlier.

Tom gelmiş geçmiş en kötü yönetmendir.

Tom is the worst director ever.

Bu gelmiş geçmiş en iyi parti.

This is the best party ever.

Bu gelmiş geçmiş en iyi metottur.

This is by far the best method.

O, onu görmezden gelmiş numarası yaptı.

She pretended to ignore him.

Tom şimdiye kadar buraya gelmiş olmalıydı.

Tom ought to have gotten here by now.

Sami gelmiş geçmiş en kibar adamdı.

Sami was the nicest man ever.

Yemen üzerinden Habeşistan'dan gelmiş kremalı cappucino var.

that came from Abyssinia via Yemen in the 17th century.

Birinin aklına cep telefonlarına kamera koymak gelmiş.

It's that someone had the idea of putting a camera in cell phones.

Aman canım bugüne kadar böyle gelmiş böyle

oh my dear, it has been like this until now

- O tecrübesiz.
- O henüz daha yeni gelmiş.

He's fresh off the boat.

Ben bir çocukken buraya gelmiş olabileceğimi düşünüyorum.

I think I may have come here when I was a kid.

Bugün gelmiş olsaydın sana bin frank verecektim.

If you had come today, I would have given you a thousand francs.

Treni kaçırdım. Daha erken gelmiş olmam gerekirdi.

I missed the train. I should have come earlier.

Onlar bu zamana kadar eve gelmiş olmalıdır.

- They must have arrived home by this time.
- They must've arrived home by this time.

Onun, o çocukken buraya gelmiş olması muhtemel.

- It's possible that he came here when he was young.
- It's possible that he came here when he was a boy.
- It's possible that he came here as a child.
- It is possible that he came here when he was a child.

Sami'nin karısı gelmiş geçmiş en güzel kadındı.

Sami's wife was the nicest lady ever.

El bombasından gelmiş şarapnel onun kafasında bulundu.

Shrapnel from the grenade was found in his head.

- Odasının ışığı açık olduğuna göre, gelmiş olmalı.
- Onun odasındaki lamba açık olduğu için, o eve gelmiş olmalı.

Since the light in his room is on, he must have come home.

Burdan çıkmış efendim sürekli batıya gitmiş dönmüş gelmiş

Out of here, sir, he went to the west all the time, he came back

Onun küçük bir çocukken buraya gelmiş olması mümkündür.

It's possible that he came here when he was a boy.

- Tom'u ağırlık basıyor olmalı.
- Tom'un uykusu gelmiş olmalı.

Tom must be getting sleepy.

- Tom yakında gelmiş olacak.
- Tom yakında varmış olacak.

Tom will be arriving shortly.

Sanırım Tom'un şimdiye kadar oldukça uykusu gelmiş olmalı.

- I think Tom must be pretty sleepy by now.
- I think that Tom must be pretty sleepy by now.

Tom, Mary onu ​​görmezden gelmiş olduğu için kızmıştı.

Tom was angry because Mary was ignoring him.

- Tom buraya yürüyerek geldi.
- Tom buraya yayan gelmiş.

Tom got here on foot.

Gelmiş geçmiş en iyi grup olmak nasıl bir duygu?

How does it feel to be the best band ever?

Az önce çiftlikten gelmiş olan birkaç taze yumurtayı aldım.

I bought some fresh eggs which had just come from the farm.

Biraz endişelenmeye başladım, çünkü Tom şimdiye kadar gelmiş olmalıydı.

- I'm starting to get a bit worried because Tom should have arrived by now.
- I'm starting to get a bit worried because Tom should've arrived by now.

- Yunanlılar Troya'yı test etmeye geldi.
- Yunanlılar Truva'yı sınamaya gelmiş.

The Greeks came to test Troy.

Sabrının sonuna gelmiş gibi görünüyorsun. Zor bir gün müydü?

You sound like you're at the end of your tether. Rough day?

Büyük, kuvvetli ve ateş turuncusu. Asya'nın simge hâline gelmiş orangutanı.

Big, brawny, and blazing orange, Asia’s iconic orangutan.

Eski ev terk edildikten yıllar sonra harap bir hale gelmiş.

After being abandoned for years, the old house went to rack and ruin.

Tom dün gece partiye gelmiş olabilir ama onu orada görmedim.

Tom may have been at the party last night, but I didn't see him there.

Mary yüzünü yana çevirdi ve Kate görmezden gelmiş numarası yaptı.

Mary looked away and pretended to ignore Kate.

Aman canım ne olacak 3-5 insan bir araya gelmiş yapmıştır

oh dear what will happen 3-5 people have come together

Onlar sonu gelmiş şirketten, batan gemiyi terk eden fareler gibi kaçtılar.

They fled the doomed company like rats deserting a sinking ship.

- Üzgünüm ama durum bundan ibaret.
- Üzgünüm ama böyle gelmiş böyle gidiyor.

I'm sorry, but that's just the way it is.

- Kapıyı açın. Bu Tom.
- Kapıyı aç. Gelen Tom.
- Kapıyı aç, Tom gelmiş.

Open the door. It's Tom.

- Gelmiş geçmiş en büyük filozof kimdi?
- Bugüne kadar yaşamış en büyük filozof kimdi?

Who was the greatest philosopher that ever lived?

- Gelmiş geçmiş en iyi takım bizimkisi.
- Biz şimdiye kadar en iyi takıma sahibiz.

We have the best team ever.

- Kendimi daha önce burada bulunmuş gibi hissediyorum.
- Daha önce buraya gelmiş gibi hissediyorum.

I feel like I have been here before.

Ve birçok işçinin ölümüne neden olan bir patlamanın ardından içerisinde çalışılamayacak bir hâle gelmiş.

after an explosion caused the tunnel to collapse, killing many of its workers.

Benim fikrimce, Kazak dilinin içinde başka dillerden gelmiş sözler çok, lakin bu kötü değil.

In my opinion, in Kazakh there are many words that come from other languages, but there's nothing wrong with that.

- Tom'un Boston'a nasıl geldiği hakkında bir fikrim yok.
- Tom Boston'a nasıl gelmiş, hiçbir fikrim yok.

I have no idea how Tom came to Boston.

- Bir de baktık ki partimize onunla birlikte gelmiş.
- Sürpriz bir biçimde partimize onunla beraber geldi.

- To our surprise, he came to our party with her.
- To our surprise, she came to our party with him.

- O henüz gelmedi. Ona bir şey olmuş olabilir.
- O henüz gelmedi. Başına bir şey gelmiş olabilir.

He has not come yet. Something may have happened to him.

Victor Hugo'nun da söylediği gibi: "Dünyada, zamanı gelmiş bir fikirden daha güçlü olan hiçbir şey yoktur."

As Victor Hugo said, "there is nothing in the world more powerful than an idea whose time has arrived."

- Tom en az bir kere buraya gelmiş sanırım.
- Tom en az bir kere burada bulunmuş sanırım.

Tom has been here at least once, I think.

- Kendisi yaşamış en cesur askerdir.
- O gelmiş geçmiş en cesur askerdir.
- O, şimdiye kadar yaşamış en cesur askerdir.

He is the bravest soldier that ever lived.

- "Tom nerede?" "Bilmiyorum. On dakika önce burada olmalıydı."
- "Tom nerede?" "Bilmiyorum. 10 dakika önce buraya varmış olmalıydı."
- "Tom nerede?" "Bilmiyorum. On dakika önce buraya varmış olmalıydı."
- "Tom nerede?" "Bilmiyorum. On dakika önce buraya gelmiş olmalıydı."

"Where's Tom?" "I don't know. He should have been here ten minutes ago."