Translation of "Doğanın" in English

0.004 sec.

Examples of using "Doğanın" in a sentence and their english translations:

Resmen doğanın içindeydiler.

I mean, they just were inside of the natural world.

Doğanın güzelliği değerlidir.

The beauty of nature is precious.

Doğanın dengesi kırılgandır.

Nature's balance is fragile.

Biz doğanın kanunlarına tabiyiz.

We are subject to the laws of nature.

Hayatını doğanın korunmasına adadı.

He has dedicated his life to the preservation of nature.

Doğanın dengesi çok kırılgandır.

The balance of nature is very fragile.

Doğanın dengesi çok hassastır.

The balance of nature is very vulnerable.

Doğanın yasalarına karşı gelemezsiniz.

You can't go against the laws of nature.

İnsanlar doğanın bir parçasıdır.

Humans are part of nature.

Doğanın ustalıkla yaptığı bu şekiller

the shapes that nature so expertly makes,

Doğayla, doğanın değişimiyle, iklim değişikliğiyle

Or nature, the fluxes of nature, climate change,

Bugünlerde doğanın faydalarını unutmaya meyilliyiz.

Nowadays we are apt to forget the benefits of nature.

Doğanın bu mucizesini görmek harikadır.

To see this miracle of nature is awesome.

İnsan, doğanın benzersiz sabrına bir örnektir.

Man is an example of nature's incomparable patience.

Doğanın eşsiz yollarla kendini bize sunduğunu görürüz.

if we stop and look at the world through a window of time.

Doğanın zekâmız karşısında çok zayıf olduğu anlayışı...

nature is too weak to withstand our intellect --

Adayı her ziyaret edişimde, doğanın güzelliğinden etkilendim.

Whenever I visited the island, I was impressed by the beauty of its nature.

Biz birbirimize yardımcı olmalıyız, doğanın kanunu bu.

We must help each other, it's nature's law.

Bir gökkuşağı doğanın en güzel olaylarından biridir.

A rainbow is one of the most beautiful phenomena of nature.

Doğada her şey doğanın tüm güçlerini içermektedir.

Everything in Nature contains all the powers of Nature.

Ben doğanın tadını çıkarmak için buraya geldim.

I came out here to enjoy nature.

Şehir, doğanın acımasız gücü tarafından harap edildi.

The city was ruined by the brutal force of nature.

Bu, doğanın tüm canlıları donattığı sağlıklı bir bencillik.

And that is a healthy selfishness that all living beings in nature share.

Bunu doğanın verdiği güzel bir döşek gibi yapacağız.

So, we'll build this up like a nice nature's mattress.

Yani kısacası doğanın kendisinde bu virüs zaten mevcut

So in short, this virus already exists in nature itself

Vahşi doğanın ne kadar değerli olduğunu anlamamı sağladı.

She'd made me realize just how precious wild places are.

Cézanne doğanın yeni bir biçimde nasıl resmedileceğini biliyordu.

Cézanne knew how to paint nature in a new way.

Doğanın en ölümcül hayvanları ve sürüngenleriyle de karşı karşıya kalacağız.

you're also dealing with some of nature's most deadly animals and reptiles.

- Her şey doğanın kurallarına tabidir.
- Her şey tabiat kanunlarına tabidir.

Everything is subject to the laws of nature.

Yoksa bu ağacın arka tarafına gidip doğanın bana verdiğini mi kullanacağız?

Or go round the back of this tree and use what nature's already given me?

Yoksa bu ağacın arka tarafına girip doğanın bana verdiğini mi kullanacağız?

Or go around the back of this tree and use what nature's already given me?

Yoksa bu ağacın arka tarafına gidip doğanın bana verdiğini mi kullanacağız?

or go around the back of this tree and use what nature's already given me?

Ayı sansarı zayıf ve hasta hayvanları öldürerek doğanın temizlik ekibini oluşturuyor.

Wolverines make up nature's clean-up crew, killing weak and sick animals.

Ölüm, doğanın gizlemesi gereken iğrenç bir şey ve bunu iyi yapıyor.

Death is a disgusting thing that nature has to hide, and it does it well.

Kalp krizi geçirmenin her zaman doğanın senin öldüğünü anlatma şekli olduğunu düşündüm.

I always thought that having a heart attack was the way nature told you to die.

- Kalp krizlerinin doğanın size öleceğinizi söyleme şekli olduğunu hep düşünürdüm.
- Her zaman bir kalp krizinin öleceğinizi size söylemenin doğal yolu olduğunu düşündüm.

I always thought that a heart attack was nature's way of telling you you're going to die.