Translation of "Güzelliği" in English

Feminen güzelliği.

The feminine beauty.

Güzelliği seviyorum.

I love beauty.

Güzelliği seviyoruz.

We love beauty.

- Onun güzelliği kıyaslanamaz.
- Onun güzelliği eşsizdir.

Her beauty is incomparable.

Kelimeler güzelliği tanımlayamaz.

Words cannot describe the beauty.

Aslolan iç güzelliği.

- Beauty is but skin deep.
- Beauty is only skin deep.
- Beauty is only skin-deep.

Doğanın güzelliği değerlidir.

The beauty of nature is precious.

Çevremizdeki dünyanın güzelliği.

Beauty of the surrounding world.

Güzelliği hoşgörüyü bozuyorsunuz. Yapmayın!

you disrupt beauty and tolerance. Do not do it!

Mary güzelliği ile övündü.

Mary prided herself on her beauty.

Manzaranın güzelliği kelimelerle anlatılamaz.

The beauty of the scenery is beyond description.

Onun güzelliği onu büyüledi.

Her beauty cast a spell over him.

Onun güzelliği tarafından etkilendim.

I was captivated by her beauty.

Onu güzelliği için seviyor.

He loves her for her beauty.

Onun güzelliği ile sersemdi.

He was stunned by her beauty.

Onun güzelliği tarafından büyülendim.

I was fascinated by her beauty.

Onun güzelliği tarif edilemez.

Her beauty is indescribable.

Onun güzelliği, dikkatini çekti.

Her beauty drew his attention.

Onun güzelliği tarafından çarpıldım.

I was struck by her beauty.

Güzelliği sınıfta göze çarpıyordu.

Her beauty stood out in our class.

Onun güzelliği tarafından vuruldu.

He was struck by her beauty.

Ben İtalyan'ım ve güzelliği seviyorum.

I'm Italian, and I love beauty.

Towada Gölü güzelliği ile ünlüdür.

Lake Towada is famous for its beauty.

Manzaranın güzelliği kelimelerle tarif edilemezdir.

The beauty of the sight is beyond description.

O ülkenin güzelliği tarifin ötesindedir.

The beauty of that country is beyond description.

Japonya doğal güzelliği ile ünlüdür.

- Japan is famous for her scenic beauty.
- Japan is famous for its scenic beauty.

Bahçenin sanatsal güzelliği gerçekten şaşırtıcı.

The artistic beauty of the garden is truly amazing.

O, onun güzelliği ile büyülendi.

He was fascinated with her beauty.

Onun güzelliği açıklama ötesinde idi.

Her beauty was beyond description.

Onun doğal bir güzelliği var.

She's a natural beauty.

Mary, güzelliği konusunda kendini beğenmiştir.

Mary is arrogant about her beauty.

Her sezonun kendi güzelliği vardır.

Each season has its own beauty.

O, onun güzelliği tarafından büyülendi.

He was bedazzled by her beauty.

İsviçre doğal güzelliği ile ünlüdür.

Switzerland is famous for its scenic beauty.

Onun güzelliği odadaki herkesi cezbetti.

Her beauty attracted everyone in the room.

- Güzelliği hep küçük şeylerde görür o.
- Küçük şeylerdeki güzelliği her zaman fark eder.

He always sees beauty in the little things.

Hiçbir şey onun güzelliği ile karşılaştırılamaz.

Nothing is to be compared to its beauty.

Müziğin güzelliği onun gözlerine gözyaşı getirdi.

The beauty of the music brought tears to her eyes.

Bu yer manzarasının güzelliği ile ünlüdür.

This place is famous for its scenic beauty.

O onu onun güzelliği için seviyor.

He loves him for his beauty.

Güzelliği, onu birçok erkeğin gözdesi yapıyordu.

Her good looks gained her the favor of many men.

Bir kişinin güzelliği onun toplumdaki davranışıdır.

A person's beauty is their conduct in society.

Güzelliği dıştan içe tanımlayan bir sektör için

I was never going to be perfect enough

Bu çocuk meleğin güzelliği görenleri hayran bıraktı

This boy impressed those who saw the beauty of the angel

Onun güzelliği onu birçok tehlikeye maruz bıraktı.

Her beauty exposed her to many dangers.

Ben sadece onun yüzünün güzelliği tarafından büyülendim.

I was simply entranced by the beauty of her face.

Bir insanın güzelliği çevresindekilere olan iyi davranışlarıdır.

A person's beauty is their conduct in society.

O hâlâ dilin güzelliği için evrimleşmiş algıdan yoksun.

- A developed perception of linguistic beauty is still lacking in her.
- She still lacks an evolved perception for the beauty of language.

Her şeyin güzelliği vardır, ancak herkes bunu göremez.

Every thing has its beauty, but not everyone can see it.

Güzelliği yeniden tanımlamak için daha iyi bir sebebim vardı.

I had a greater purpose to redefine beauty.

Bu güzelliği bekliyoruz ve bir şey güzel olduğunda biliyoruz.

We're waiting for that beauty, and we know when something's beautiful.

Her gün güzelliği yaşamak için sanatçı olmana gerek yok.

You don't need to be an artist in order to experience beauty every day.

- O kız güzelliğinden dolayı kibirli.
- Kız güzelliği nedeniyle kibirli.

That girl is arrogant because of her beauty.

- Japonya güzel manzarasıyla tanınır.
- Japonya doğal güzelliği ile ünlüdür.

Japan is famous for her scenic beauty.

Gündelik şeylerde güzelliği görmek için bir sanatçı olmak zorunda değilsiniz.

You do not have to be an artist in order to see the beauty in everyday things.

Japon edebiyatı güzelliği ve zenginliklerine rağmen, şimdiye kadar batıda yetersiz olarak bilinmektedir.

Japanese literature, in spite of its beauty and riches, is as yet inadequately known in the West.

Eğer güzelliğin ne olduğunu öğrenmek istiyorsan vahşi doğaya çık; orada güzelliği bulacaksın.

If you want to know what beauty is, go out into the wild; there you will find beauty.