Translation of "Anlamıyla" in English

0.005 sec.

Examples of using "Anlamıyla" in a sentence and their english translations:

Tam anlamıyla felaketti.

It was a total disaster.

Biz tam anlamıyla üşüyoruz.

We're just chilling.

İlişkimiz tam anlamıyla profesyonel.

Our relationship is strictly professional.

Bu tam anlamıyla korkunç.

This is just awful.

Bu tam anlamıyla inanılmazdı.

This was literally unbelievable.

İşte bu tam anlamıyla benim.

And that's exactly who I am.

Affedersiniz;isminizi tam anlamıyla anlamadım.

- I beg your pardon; I didn't quite catch your name.
- I beg your pardon. I didn't quite catch your name.

Tam anlamıyla çok hızlı gidiyorsun.

You are going entirely too fast.

Yeni şapkana tam anlamıyla bayılıyorum.

I just adore your new hat.

Yani gerçek anlamıyla, dünyayı erkekler yönetiyor

So in the literal way, men rule the world,

Stres, östrojenlerinizi kelimenin tam anlamıyla çalabilir,

Stress can literally steal your estrogens,

Öğretmenimiz kelimenin tam anlamıyla bir beyefendi.

Our teacher is a gentleman in the true sense of the word.

Her şey tam anlamıyla önceki gibi.

Everything's just like before.

Gördüğüm şey karşısında tam anlamıyla afallamıştım.

I was literally stunned by what I saw.

Onun konuşması tam anlamıyla bir felaketti.

His speech was an unmitigated disaster.

Ben kelimenin tam anlamıyla bunu kastetmedim.

I didn't mean that literally.

Tamamen ve tam anlamıyla sana âşığım.

I'm totally and completely in love with you.

Sami, Leyla'nın videosundan tam anlamıyla tiksindi.

Sami was literally disgusted by Layla's video.

Yapmak istediğim, tam anlamıyla, ve sonrasında mecazen,

is literally, and then figuratively, poke a hole

Kelimenin tam anlamıyla anlatıdan çıkarılıyor demek istiyorum.

I mean, literally pushed out of the narrative.

Tam anlamıyla nakit tabanlı bir ekonomiye sahip.

the payments are made in cash.

Şehir varlığını tam anlamıyla Mussolini'ye mi borçlu?

Does the city literally owe its existence to Mussolini?

Tam anlamıyla bir mesleğe karar vermek yerine,

Instead of actually settling on a career,

Ben tam anlamıyla bir koşu bandında yaşıyorum.

I'm literally on a treadmill.

Sami tam anlamıyla aşk tarafından kör edildi.

Sami was literally blinded by love.

Bir şekilde karakterini tam anlamıyla ifade ediyor gibiydiler

They seemed somehow to express his entire personality

Tom'un en büyük oğlu, tam anlamıyla kendisine benziyor.

Tom's oldest son looks just like him.

Bu yeni işletim sistemi tam anlamıyla bir Truva atıdır.

This new operating system is literally a Trojan horse.

Kırık kalpler mecazi olarak da kelimenin tam anlamıyla da ölümcül.

Broken hearts are literally and figuratively deadly.

Bu şüphesiz tam anlamıyla ustalık içeren hayret verici bir hareket.

This is without doubt quite an astonishing military feat.

Apple, Walmart, Alibaba, bu muazzam şirketler tam anlamıyla tepelerinde olacaktır...

Apple, Walmart, Alibaba these vast companies are not going to merely be spectators…

Ben Paskalya pazar gününde tam anlamıyla bir düzine yumurta yedim.

I literally ate a dozen eggs on Easter Sunday.

Toprağı yeniden düzenleyerek ve çölü tam anlamıyla yetiştirmenin uygun yollarını bularak

last century to find ways to cultivate and achieve self-sufficiency

Bu tam anlamıyla doğru değil. Hatta bu başka şartlarda tamamen yanlış.

That's not quite right. It's even completely wrong in many cases.

Cookie bir şey aradı, ancak köpeğimiz kelimenin tam anlamıyla yanılgıya düştü.

Cookie searched for something, but our dog literally barked up the wrong tree.

Kabul ediyoruz. Ancak Vizyon 2035 Başkan'ın ve hükümetinin arzularını tam anlamıyla gösteriyor.

objectives during the current administration, but Vision 2035 clearly sets out the aspirations

Her dilde kelimenin tam anlamıyla tercüme edilemeyen, sözler, ifadeler, deyimler ve atasözleri vardır.

There are sayings, phrases, idioms and proverbs in every language which can not be translated literally.

Tam anlamıyla söyleyecek bir söz bulamıyorum. Daha bir şey dememe gerek var mı?

I'm utterly speechless. Need I say more?

Bir hayvanla bu şekilde bir bağ kurup böyle deneyimler yaşamak, tam anlamıyla insanın aklını başından alıyor.

When you have that connection with an animal and have those experiences, it's absolutely mind-blowing.

Berbat safra kesesi ameliyatından sonra, hasta hem mecazi olarak hem de kelimenin tam anlamıyla, safra ile doluydu.

After the botched gallbladder surgery, the patient was filled with bile, both figuratively and literally.

- Bizim kaçışımız bir mucizeden başka bir şey değildi.
- Bizim kaçışımız tam anlamıyla bir mucizeydi.
- Bizim kaçışımız mucizeden başka bir şey değildi.

Our escape was nothing short of a miracle.