Translation of "Abartılı" in English

0.003 sec.

Examples of using "Abartılı" in a sentence and their english translations:

Abartılı görünüyorsun.

You look puffy.

Gösterişli, abartılı, devasa...

Ostentatious, exaggerated, colossal.

Tom abartılı konuşuyor.

Tom's exaggerating.

Abartılı hareketler yapıyorum sadece.

I'm just being theatrical at that point.

Biraz abartılı oldu bu.

That's a bit of an exaggeration.

Bana sorarsanız bu tamamen abartılı.

If you ask me, it's completely overblown.

Mary abartılı bir elbise giymişti.

Mary wore an extravagant dress.

Böyle abartılı bir hikayeye inanmamı bekleme!

Don't expect me to believe such a tall story.

Dikkat çekmek için abartılı elbise giyer.

She wears flamboyant clothes to draw attention.

Bizim için onun sevgisi abartılı görünüyor.

His affection for us seems exaggerated.

Hikayenin abartılı olduğuna inansan iyi olur.

You'd better believe that the story is exhagerated.

Leyla abartılı yaşam tarzından keyif alıyordu.

Layla enjoyed her extravagant lifestyle.

Bu elmas yüzük benim için çok abartılı.

This diamond ring is too extravagant for me.

O, abartılı bir inleme çıkardı ve elini kapı tokmağına koydu.

He let out an exaggerated groan and put his hand on the doorknob.

Satıcı onun ürününü satmak için bazı abartılı iddialar ortaya attı.

The salesman made some exaggerated claims in order to sell his product.

- Bu vur deyince öldürmek olur Tom.
- Bu çok abartılı olur Tom.

It would be overkill, Tom.

Gerçek aşk ebedidir, sonsuzdur ve hep kendi gibidir. Eşit ve saf, abartılı sergilemeler olmadan: özünde hep gençtir ve beyaz saçlarla görünür.

True love is eternal, infinite, and always like itself. It is equal and pure, without violent demonstrations: it is seen with white hairs and is always young in the heart.