Translation of "Şehirden" in English

0.006 sec.

Examples of using "Şehirden" in a sentence and their english translations:

- Şehirden çıkmam gerekiyor.
- Şehirden çıkmalıyım.

I need to get out of town.

Şehirden çık.

Get out of town.

şehirden beşi Teksas'taydı .

grew the most in the year 2015 are in Texas.

Adam şehirden kaçtı.

The man got away from the city.

Şehirden kaçmış olmalılar.

- They must've skipped out of town.
- They must have skipped out of town.

Şehirden dönerken kayboldum.

I got lost driving back from town.

Tom şehirden ayrıldı.

Tom left the city.

Şehirden çıkmam gerekiyor.

I need to get out of town.

Havaalanı şehirden uzakta.

The airport is far from the city.

O şehirden ayrıldı.

He left town.

Birkaç günlüğüne şehirden ayrılıyorum.

- I am leaving town for a few days.
- I'm leaving town for a few days.

Onlar aynı şehirden geliyor.

They come from the same town.

Peter dün şehirden geldi.

Peter arrived from the city yesterday.

Bu şehirden nefret ediyorum.

I hate this town.

Onun yaşadığı şehirden hoşlanmıyorum.

I don't like the city in which he lives.

Bu şehirden gitmek istiyorum.

I want to get out of this town.

Ben şehirden dışarı gideceğim.

I'm going to get out of town.

Bu şehirden nefret ederim.

I hate this city.

Yaz aylarında şehirden ayrılıyorum.

I leave the city in the summer.

- Doğduğu şehirden uzakta bir yerde yaşıyor.
- Doğduğu şehirden uzaklarda yaşıyor.

He lives far from the city in which he was born.

Kırsal bölge şehirden daha sessizdir.

The countryside is quieter than the city.

Hayatımda şehirden ayrılmayı hiç düşünmedim.

Never in my life have I thought of leaving the town.

Roger batıda şehirden şehire seyahat etti.

Roger traveled from town to town in the west.

Tom şehirden zimmetine para geçirmekle suçlandı.

Tom was charged with embezzling money from the city.

Bu şehirden gidecek olman beni üzüyor.

That you will leave this town saddens me.

Bir süreliğine şehirden gitmek istediğini söyledi.

He said he wanted to get out of town for a while.

Ya da terör saldırısı olmamış bir şehirden.

or a city that has not been attacked by terrorists.

Hiroshima'yı başka bir şehirden daha çok seviyor.

She likes Hiroshima better than any other city.

Şehirden ayrılmak zorundaydı, bu yüzden Berlin'e taşındı.

He had to leave the city, so he moved to Berlin.

Tokyo Japonya'daki başka bir şehirden daha kalabalık.

Tokyo is more populous than any other city in Japan.

İşaret, şehirden otuz kilometre uzakta olduğumuzu söyledi.

The sign said that we were thirty kilometers from the city.

Onun şehirden ayrıldığını ve doğuya taşındığını duydum.

I heard that he left town and moved east.

- Tom kasabayı terk ediyor.
- Tom şehirden ayrılıyor.

Tom is leaving town.

Sence niye şehirden uzak yaşamayı tercih ediyor?

Why do you think he prefers living in the country?

Bu şehirden ayrılmadan önce, O bizi görmeye gelecek.

He'll come to see us before he leaves this city.

Tom emekli olduktan sonra şehirden uzakta yaşamak istiyor.

Tom wants to live in the country after he retires.

Tokyo'nun Japonya'daki herhangi bir şehirden daha büyük nüfusu var.

Tokyo has a larger population than any other city in Japan.

- Mezun olur olmaz, şehirden ayrıldı.
- Mezun olur olmaz şehri terketti.

As soon as he graduated, he left town.

Benim şehirden Tokyo'ya trene bindim ve gezi birkaç saat sürdü.

I took the train from my city to Tokyo and the ride lasted several hours.

Şimdiye kadar ülke dışında on şehirden daha fazlasını ziyaret ettim.

I've visited more than ten cities outside the country so far.

- Tom büyük bir şehirden değil.
- Tom büyük bir kentten değil.

Tom isn't from a big city.

- Tom şehirden ayrıldı.
- Tom şehri terk etti.
- Tom kasabadan ayrıldı.

- Tom left town.
- Tom has left the city.
- Tom left the city.
- Tom has left town.

Şehirden çıkan tek köprü çok erken yıkıldığında 30.000 adam esir düştü.

When the only bridge out of the city was  blown too early, 30,000 men became prisoners.

Yağmalanmış birkaç şehirden kaçtı ve batıya, Vidin Despotluğuna doğru yola çıktı.

fleeing from the several pillaged towns to the west, in the Despotate of Vidin.

- Bu gece bu kasabadan ayrılıyorum.
- Bu gece bu kasabayı terk ediyorum.
- Bu gece bu şehirden ayrılacağım.

I'm leaving this town tonight.

- Hiçbir yerin ortasında değiliz.
- Kimsenin yaşamadığı, şehirden uzakta bir yerdeyiz.
- Kuş uçmaz, kervan geçmez bir yerdeyiz.
- Dağ başındayız.
- Kör itin öldüğü yerdeyiz.

We're in the middle of nowhere.