Translation of "çözmeye" in English

Bulmacayı çözmeye çalışalım.

Let's try to solve the riddle.

Problemi çözmeye çalış.

Try solving the problem.

Biz çözmeye başladık.

We started making out.

Sorunu çözmeye çalışıyorum.

I'm trying to solve the problem.

Onu çözmeye çalışıyorum.

I am trying to make it out.

Bunu çözmeye çalışıyoruz.

- We're just trying to work it out.
- We're trying to work this out.
- We're trying to work that out.

Onu çözmeye çalışıyoruz.

We're trying to work that out.

Neler olduğunu çözmeye çalışıyordum.

trying to figure out what is going on.

Ne dediğini çözmeye çalıştığımda

As I tried to process what he was saying,

Bu sorunu çözmeye çalışıyorum.

- I'm trying to work out this problem.
- I'm trying to solve this problem.

Tom sorunu çözmeye çalıştı.

Tom tried solving the problem.

Eminim, problemi çözmeye çalışıyorlar.

I'm sure they're working on solving the problem.

Tom bulmacayı çözmeye çalıştı.

Tom tried to solve the puzzle.

Şehir problemlerini çözmeye çalışıyorlar.

They try to resolve the problems of the city.

Polis, suçu çözmeye koyuldu.

The police set out to solve the crime.

Herkes bulmacayı çözmeye çalıştı.

Everyone tried to solve the puzzle.

Bu sorunu çözmeye çalışıyoruz.

We're trying to fix this problem.

Elbette problemi çözmeye çalışacağım.

I'll try to solve the problem by all means.

Tom ayakkabılarını çözmeye başladı.

Tom started to untie his shoes.

Ve problemi çözmeye çalışalım.

and try to solve a problem.

O, sorunu çözmeye çalıştı.

He tried to solve the problem.

Hala problemleri çözmeye çalışıyoruz.

We're still working the kinks out.

Tom bunu çözmeye çalışıyor.

Tom is trying to work that out.

Ve polislerin dikkatini çözmeye odaklayarak

and directing police attentions to solving it,

Takeo matematik problemlerini çözmeye dalmış.

Takeo is engrossed in solving mathematical problems.

Bilmeceyi çözmeye çalışmanın faydası yok.

It is no use trying to solve the riddle.

Problemi çözmeye iki saat harcadım.

I spent two hours solving the problem.

Sorunu çözmeye çalıştım ama çözemedim.

I tried to solve the problem, but I couldn't.

Bu sorunu saatlerdir çözmeye çalışıyordum.

I've been trying to solve this problem for hours.

Hâlâ bu sorunu çözmeye çalışıyorum.

I'm still trying to solve this problem.

Motorun neden çalışmadığını çözmeye çalışıyorum.

I'm trying to figure out why the engine won't start.

Nereye gitmem gerektiğini çözmeye çalışıyorum.

I'm trying to figure out where I should go.

Tom ne olduğunu çözmeye çalıştı.

Tom tried to figure out what was going on.

O boşuna sorunu çözmeye çalıştı.

He tried in vain to solve the problem.

Onu tek başına çözmeye çalışmamalıydın.

Tom shouldn't have tried to tackle that alone.

Sorunlarımızı kendimiz çözmeye çalışmamız gerekiyor.

We're supposed to try to solve our problems by ourselves.

Müfettişler ne olduğunu çözmeye çalışıyor.

Investigators are trying to decipher what happened.

Başkan Hoover krizi çözmeye çalıştı.

President Hoover tried to solve the crisis.

Sorunlarını çözmeye yardım edebileceğimi düşünüyorum.

I think I can help you solve your problems.

Biz bunu tartışarak çözmeye karar verdik.

We decided to fight it out.

Tom'un parayı nereye sakladığını çözmeye çalışıyorum.

I've been trying to figure out where Tom hid the money.

Daha önce nerede karşılaştığımızı çözmeye çalışıyorum.

I'm trying to figure out where we met before.

Daha sonra ne yapacağımı çözmeye çalışıyorum.

I'm trying to figure out what to do next.

Tom ve karısı sorunlarını çözmeye çalıştılar.

Tom and his wife tried to work out their problems.

Bu sorunu çözmeye çalışmanın faydası yok.

It is no use trying to solve this problem.

- Problemi çözmeyi denedi.
- Sorunu çözmeye çalıştı.

He tried solving the problem.

Sorunu çözmeye çok yakın olduğumuzu düşünüyoruz.

We think we're very close solving the problem.

Biz sorunu çözmeye çalışarak saatler harcadık.

We spent hours trying to solve the problem.

Bu gizemi çözmeye yardımcı olabilir misiniz?

Can you help solve this mystery?

Tom şu anda sorunu çözmeye çalışıyor.

Tom is trying to fix that problem right now.

Şu anda bu sorunu çözmeye çalışıyoruz.

We're trying to solve that problem right now.

Herkes bunun nasıl mümkün olduğunu çözmeye çaşıyordu.

Everyone was trying to figure out how this was possible.

Ve Ay'ı nasıl yapacağımızı hâlâ çözmeye çalışıyorduk.

and we were still trying to figure out how to make the Moon.

önce bu sorulardan başlayarak gizemi çözmeye çalışalım

Let's try to solve the mystery starting with these questions.

Tom'un yaptığı şeyi nasıl yaptığını çözmeye çalışıyordum.

I've been trying to figure out how Tom did what he did.

Çatışmayı gerçekten çözmeye çalışmıyorlar. Artık sadece yönetin.

They're not really trying to solve the conflict anymore, just manage it.

Yatmadan önce bu bulmacayı çözmeye karar verdim.

I'm determined to solve this puzzle before I go to bed.

Dick bu sorunu çözmeye çalıştı ama yapamadı.

- Dick tried to solve the problem, in vain.
- Dick tried in vain to solve that problem.
- Dick tried to solve that problem, but he couldn't.

Sorunu çözmeye çalışma tarzımız bir işe yaramadı.

The way we tried to solve the problem didn't work.

Bir problem var, hep birlikte çözmeye çalışalım.

You have a problem, let's try to fix it.

Tom muhtemelen bu sorunu çözmeye yardımcı olabilir.

Tom can probably help solve this problem.

Onu nasıl düzelteceğimizi çözmeye çalışırken saatler harcadık.

We spent hours trying to figure out how to fix it.

Ne şikayet ne de gözyaşları, problemi çözmeye katkıda bulunabilir.

To solve the problem neither complaints nor tears can contribute.

Profesörün bize verdiği problemi çözmeye çalıştık fakat karışık görünüyordu.

We tried to figure out the problem our professor had given us, but it seemed confusing.

Fransızlar geri çekilmeye zorlanana kadar köprülerdeki krizi çözmeye çalışmakla sınırlıydı .

to sort out the crisis at the bridges –  until the French were forced to withdraw.

Taş üzerinde yazılı bir şey vardı ve onlar bunun ne olduğunu çözmeye çalıştılar.

There was something written on the stone, and they tried to make out what it was.