Translation of "Problemi" in English

Problemi belirlersiniz. Problemi araştırırsınız.

You state the problem. You explore the problem.

- Problemi çöz!
- Problemi çözün.

Solve the problem.

Problemi anlıyorum.

I understand the problem.

Problemi çözün.

Solve the problem.

Problemi çözebildim.

I was able to solve the problem.

Problemi anlayamıyorum.

I can't understand the problem.

Problemi çözemem.

I can't work out the problem.

- Problemi çözmek zor.
- Bu problemi çözmek zor.

- The problem is difficult to solve.
- It is difficult to solve this problem.

Bu Amerika'nın problemi.

this is a United States problem.

Problemi çözmeye çalış.

Try solving the problem.

Problemi kolayca hallettim.

I solved the problem easily.

Problemi çözmek zor.

- The problem is difficult to solve.
- It is difficult to solve this problem.

Problemi çözmem kolaydır.

It is easy for me to solve the problem.

Problemi basit buldum.

I found the problem was easy.

Uyuşturucu problemi uluslararasıdır.

The drug problem is international.

Onlar problemi tartıştılar.

They discussed the problem.

Problemi kendisi çözdü.

He solved the problem by himself.

Problemi henüz çözemedim.

I haven't been able to solve the problem yet.

Problemi çabucak çözdü.

Quick as lightning, he solved the problem.

Bu problemi çözemiyoruz.

We can't solve this problem.

Aynı problemi yaşadım.

I've had the same problem.

Para problemi var.

She has money problems.

Problemi çözmüş oldum.

It was a load off my mind.

Bu problemi çözeceğim.

I'll solve that problem.

Problemi tekrar düşün.

Consider the problem again.

Onun problemi ne?

- What's his problem?
- What is his problem?

Bu problemi çözemiyorum.

- I can't solve this problem.
- I cannot solve this problem.

Problemi kolaylıkla çözebildi.

She could solve the problem with ease.

Tom'un problemi ne?

- What's Tom's problem?
- What is Tom's problem?

Sami'nin problemi Sami'ydi.

Sami's problem was Sami.

Uyuşturucu problemi yaşıyor.

He has a problem with drug abuse.

İlk yarı, problemi keşfetmek

The first half is about exploring the problem

Bütün problemi anlamak istiyordum.

I wanted to understand the whole problem.

Profesör sonunda problemi çözdü.

The professor solved the problem at last.

Öğretmenlerden hiçbiri problemi çözemedi.

None of the teachers could solve the problem.

Birkaç öğrenci problemi çözemedi.

Not a few pupils could solve the problem.

Onun problemi çözmesi imkansızdı.

It was impossible for him to solve the problem.

Problemi çözemediniz, değil mi?

You couldn't solve the problem, could you?

Problemi çözecek kadar zekidir.

He is clever enough to solve the problem.

Birisi o problemi çözebilir.

Anybody can solve that problem.

Bu problemi nasıl çözebilirim?

How can I solve this problem?

Kafeteryanın temel problemi kalitesidir.

The cafeteria's primary problem is its quality.

O, zor problemi çözdü.

He solved the difficult problem.

Hiç kimse problemi çözmedi.

Nobody has solved the problem.

Öğretmen bile problemi çözemedi.

Even the teacher could not solve the problem.

Problemi tek başıma çözeceğim.

- I'm going to work out the problem by myself.
- I am going to work out the problem by myself.

Problemi çözmede hiç zorlanmadı.

He found no difficulty in solving the problem.

Problemi çözmek kolay değil.

- It is not easy to solve the problem.
- It's not easy to solve the problem.
- It isn't easy to solve the problem.

Bu problemi beraber çözelim.

Let's solve this problem together.

O, problemi nasıl çözdü?

How did he solve the problem?

Ben gerçekten problemi anlamıyorum.

I don't really understand the problem.

Eminim, problemi çözmeye çalışıyorlar.

I'm sure they're working on solving the problem.

Bu problemi çözmem zor.

This problem is difficult for me to solve.

O problemi çözmem zor.

It is difficult for me to solve that problem.

Problemi kendi başıma çözeceğim.

- I'm going to work out the problem by myself.
- I am going to work out the problem by myself.

Kimse bu problemi çözemez.

Nobody can solve this problem.

Tekrar matematik problemi çözeceğim.

I'll solve the mathematical problem again.

Tom o problemi çözdü.

Tom solved that problem.

Problemi henüz gerçekten tartışmadık.

We haven't actually discussed the problem yet.

Öğrencilerden hiçbiri problemi çözemedi.

None of the students could solve the problem.

Elbette problemi çözmeye çalışacağım.

I'll try to solve the problem by all means.

O şimdi Tom'un problemi.

It's Tom's problem now.

Bu problemi çözemez miyiz?

Can't this problem be solved?

Ve problemi çözmeye çalışalım.

and try to solve a problem.

Sonunda o, problemi çözdü.

At last, he solved the problem.

Bu problemi nasıl çözeceksin?

How are you going to solve this problem?

Hiçbir öğretmen problemi çözemedi.

None of the teachers could solve the problem.

Problemi çözmeyi zor buldum.

I found it difficult to solve the problem.

Tom'un kilo problemi var.

Tom has a weight problem.

Tom'un parayla problemi yok.

Tom has no problem with money.

Buradaki problemi görmüyor musun?

Do you not see the problem here?

Sami'nin bir problemi vardı.

Sami did have a problem.

Problemi sana sonra açıklayacağım.

I'll explain the problem to you later.

Tom uyku problemi yaşıyordu.

Tom had trouble sleeping.

Görünüşe göre problemi çözemiyor.

It seems that he is unable to solve the problem.

- Problemi çözmek on dakikasını aldı.
- Problemi çözmesi on dakika sürdü.

It took him ten minutes to solve the problem.

- Ben hep o problemi yaşamıştım.
- Ben hep o problemi yaşadım.

I've always had that problem.

Para bağışlarsam bu problemi çözebilirim

I thought that by donating money,

Problemi çözmek için sezginizi katarsınız.

You bring the insight to solve the problem.

Sezginizi araştırırsınız ve problemi çözersiniz.

You explore the insight... And you solve it.

Ben problemi kolaylıkla çözmene şaşırdım.

I'm amazed by the ease with which you solve the problem.

Problemi nasıl çözdüğünü bana söyle.

Tell me how you solved the problem.

O, problemi çözen tek çocuktu.

He was the only boy who solved the problem.

Problemi çözmeye iki saat harcadım.

I spent two hours solving the problem.

Belki o, bu problemi çözebilir.

Perhaps he could solve this problem.

O problemi tek başıma hallettim.

I solved that problem by myself.

O problemi daha sonra tartışalım.

Let's discuss that problem later.

O, zor problemi kolayca çözdü.

He solved the difficult problem easily.

Buna rağmen kimse problemi çözemedi.

No one could solve the problem after all.

Problemi çözmede bir zorluk çekmedi.

He had no difficulty solving the problem.

Bir sonraki matematik problemi nedir?

What's the next math problem?

Bu problemi çözmek kolay değildi.

It wasn't easy to solve this problem.