Translation of "Öğrenme" in English

0.007 sec.

Examples of using "Öğrenme" in a sentence and their english translations:

öğrenme.

it's learning.

Öğrenme zorlanılmamalıdır. Öğrenme teşvik edilmelidir.

Learning should not be forced. Learning should be encouraged.

Japonca öğrenme zamanı.

It is time to study Japanese.

Korece öğrenme zordur.

Learning Korean is difficult.

- Onun öğrenme sevgisi vardır.
- Onun öğrenme aşkı vardır.

She has a love of learning.

- Eğitim bittiğinde öğrenme başlar.
- Eğitim bittiği zaman öğrenme başlar.
- Eğitim bitince öğrenme başlar.

When education ends, learning begins.

öğrenme sorunu olarak düşünün.

not an execution problem.

Örneğin derin öğrenme ağına

For example, if we show the deep learning network

Yabancı dilleri öğrenme sıkıcıdır.

Learning foreign languages is boring.

Tom'un öğrenme düzensizliği var.

Tom has a learning disorder.

Yapay öğrenme devrimi yaşandı.

This is a machine-learning revolution.

Bu bir öğrenme deneyimiydi.

- It was a learning experience.
- This was a learning experience.

Tom'un öğrenme güçlüğü var.

Tom has a learning disability.

Şimdi kitaplardan öğrenme zamanıdır.

It's time to hit the books.

Onlara öğrenme şansı verelim.

Let's give them the chance to find out.

Bir öğrenme deneyimi oldu.

It's been a learning experience.

Bu bir öğrenme fırsatı.

This is a learning opportunity.

Düşünce ve öğrenme alışkanlıklarını aşılamak,

was inculcating in them habits of thinking and of learning

Düşünce olmadan öğrenme emek kaybıdır.

Learning without thought is labor lost.

Fransızca öğrenme fikrinden neden vazgeçtin?

Why did you give up the idea of learning French?

Keşke Rusça öğrenme fırsatım olsa.

I wish I had the chance to learn Russian.

Birçok Vietnamca öğrenme kitabım var.

I have many Vietnamese learning books.

Almanca öğrenme konusunda çok heyecanlıyım.

I'm excited about learning German.

Bu iyi bir öğrenme ortamıdır.

This is a good learning environment.

Tom'un Fransızca öğrenme arzusu yoktu.

Tom had no desire to learn French.

Öğrenme zorlanılmamalı fakat teşvik edilmeli.

Learning should not be forced, but rather encouraged.

Tom Fransızca öğrenme isteğini kaybetti.

Tom lost the desire to learn French.

Keşke Fransızca öğrenme şansım olsaydı.

- I wish I had had the chance to learn French.
- I wish that I had had the chance to learn French.
- I wish I'd had the chance to learn French.
- I wish that I'd had the chance to learn French.

Tom'un öğrenme güçlüğü var mı?

Does Tom have a learning disability?

Birazcık öğrenme tehlikeli bir şeydir.

A little learning is a dangerous thing.

Öğrenme, beyninizin gerektirdiği çalışmaları yapmakla ilgilidir.

Learning is about doing the work that your brain requires.

Motivasyon öğrenme sürecini etkileyen faktörlerden biridir.

Motivation is one of the factors that affects the learning process.

Keşke lisede Fransızca öğrenme fırsatım olsaydı.

- I wish I had had the chance to learn French in high school.
- I wish that I had had the chance to learn French in high school.

En iyi öğrenme yöntemi hata yapmaktır.

The best way to learn is to make mistakes.

Tom'un Fransızcayı konuşmayı öğrenme arzusu yok.

Tom has no desire to learn how to speak French.

Tom Fransızca öğrenme niyetiyle Fransaya geldi.

Tom came to France with the intention of studying French.

Hiç öğrenme güçlüğü tanısı aldınız mı?

Have you ever been diagnosed with a learning disability?

Öğrenme esnasında, beyin nöronlar arasındaki bağlantıları değiştirebilir.

So during learning, the brain can change the connections between neurons.

Bu, psikologların aşırı öğrenme dedikleri etkilerle sonuçlanır,

This results in effects psychologists call overlearning

Beynin öğrenme kabiliyetini en iyi duruma getiriyor,

it optimizes your brain's ability to learn,

Benim dil öğrenme yolculuğum İbranice ile başladı,

I began my language learning journey with Hebrew,

Bu, öğrenme, ezberleme ve dikkat süreçlerini azaltıyor;

and it decreases learning, memory and attention processes

Modern tarımı öğrenme şansına sahip olmak istiyorlar.

They want to have a chance to learn modern agriculture.

Yüzmeyi ve balık yakalamayı öğrenme vakitleri geldi.

Time for them to learn to swim and catch fish.

Hemen hemen bütün profesyonellerin öğrenme yaklaşımı bu.

That is the approach that virtually all professionals have learned by.

Tecrübe ve öğrenme için sonsuzluk yeterli değildir.

For experience and learning, eternity is not enough.

Sen hiç yüzmeyi öğrenme hakkında düşündün mü?

Have you ever thought about learning how to swim?

Fransızca öğrenme hakkında en çok neyden hoşlanıyorsun?

What do you enjoy most about learning French?

Kahretsin, Jackson! Senin gerçekten öğrenme güçlüğün var.

Damn, Jackson! You really have a learning disability!

çok sayıda sağlıklı, öğrenme ile ilişkili faaliyet gördük.

we saw lots of healthy learning-related activity.

Şairin dediği gibi, biraz öğrenme tehlikeli bir şeydir.

As the poet says, a little learning is a dangerous thing.

- Yabancı dilleri öğrenme sıkıcıdır.
- Yabancı diller öğrenmek sıkıcıdır.

Learning foreign languages is boring.

öğrenme ihtiyacı duymayan ve yol gösterilemeyen bir kişi.

they don't need to learn, and are not coachable.

Tom İngilizce öğrenme için yeni bir sistem geliştirdi.

Tom has developed a new system for learning English.

Çocuklar genellikle yabancı dil öğrenme konusunda çok iyidirler.

Children are often very good at learning foreign languages.

Öğrenme muhtemelen hemen hemen katıldığımız her faaliyette yer alır.

Learning probably takes place in virtually every activity in which we take part.

Vietnamca öğrenme kitaplarına ihtiyacınız varsa, lütfen benimle bağlantı kurun.

If you need Vietnamese learning books, please contact me.

Fransızca öğrenme birçok insanın düşündüğünden daha fazla zaman alır.

Learning French takes longer than most people think.

Kendimizi ve iş arkadaşlarımızı bir şeyler öğrenme fırsatından mahrum bırakıyor

we rob ourselves and our colleagues of small moments of learning,

Bu, üst düzey omurgasız zekâsı. Detayları öğrenme ve hatırlama yeteneği.

This is high-level invertebrate intelligence. Her ability to learn and remember details.

Ben hatalar yapmayı öğrenme sürecinin önemli bir parçası olarak görüyorum.

I consider making mistakes an important part of the learning process.

Bu dil öğrenme merkezinde İngilizce dahil 15 uluslararası dil öğretilir.

At this language centre, about 15 international languages are taught, including English.

Genel olarak konuşulursa, kızlar dil öğrenme konusunda erkeklerden daha iyidirler.

Generally speaking, girls are better at learning languages than boys.

Yine de bu iki avantajın hiçbiri bizim üstün öğrenme yeteneğimizi geçemez.

Yet neither of those two advantages outweighs our superior ability to learn.

Tom her zaman Fransızca öğrenmek istemişti ve sonunda öğrenme fırsatını yakaladı.

Tom had always wanted to study French and he finally got his chance to.

Bu sözlük hem öğrenciler hem de öğretmenler için iyi bir öğrenme aracıdır.

This dictionary is a good learning tool for both students and professors.

Ezbere öğrenme sınavları geçmenizde fayda sağlayabilir ama konuyu gerçekten anlayacağınızın teminatı değildir.

Rote learning might help you to pass exams, but it's no guarantee that you'll really understand the subject matter.

Eğitimin zorunlu karakteri çocukların içinde öğrenme arzusu geliştirmek için çeşitli şekillerde çalışmaya adanmış işlerin çokluğunda nadiren analiz edilir.

The mandatory character of schooling is rarely analyzed in the multitude of works dedicated to the study of the various ways to develop within children the desire to learn.

Eylül ayının 26'sı Avrupa Diller Günü'dür. Avrupa Konseyi, Avrupa'nın çokdilli mirasına dikkat çekip, çokdilliliğin toplum içinde gelişimini teşvik ederek vatandaşları farklı dilleri öğrenmesi için yüreklendirmek istiyor. Tatoeba, kullanımı kolay bir öğrenme aracı olarak etkin bir katılımla bu dilleri öğrenme ve bundan zevk alma olanağı sağlıyor.

The 26th of September is the European Day of Languages. The Council of Europe wants to draw attention to the multilingual heritage of Europe, to foster the evolution of multilingualism in society and to encourage citizens to learn languages​​. Tatoeba, as an easy-to-use learning tool and an active community, promotes the study and appreciation of languages in a very practical way.

On iki yaşında İngilizce öğrenmeye başladım. O zaman dil öğrenmeye ilgim vardı ama öyle aşırı değildi. Şimdi İngilizce,Fransızca İspanyolca ve Portekizce konuşabiliyorum ve şimdi Latince öğrenme zamanı.

I began to study English when I was twelve years of age. At that time I was interested in languages, but not excessively so. Now I can speak English, French, Spanish and Portuguese; and so it is time to learn Latin.

Biz dil araçlarını bir sonraki seviyeye getirmek istiyoruz.Biz dil öğrenme manzarasında yenilik görmek istiyoruz.Ve bu, bir topluluk olmadan inşa edilemeyen verimli platformlar olmadan katkıda bulunamayan açık dil kaynakları olmadan olamaz.

We want to bring language tools to the next level. We want to see innovation in the language learning landscape. And this cannot happen without open language resources which cannot be built without a community which cannot contribute without efficient platforms.

Anadili İngilizce olan biri olmak iki ucu keskin bir kılıçtır. Bir yandan dünyanın en kullanışlı dilini mükemmel şekilde konuşursun, ama sonra hiç kimse seninle başka bir dilde konuşmak istemez, bu yabancı dilleri öğrenme sürecini daha zor yapar.

Being an anglophone is a double-edged sword. On the one hand you speak the world's most useful language perfectly, but then no one wants to talk with you in another language, which makes the process of learning foreign languages more difficult.