Translation of "üzerine" in Dutch

0.013 sec.

Examples of using "üzerine" in a sentence and their dutch translations:

Larvayı üzerine koyacağım.

Ik hang de larven eraan.

Kayalığın üzerine çıktım.

We zijn op de klif aangekomen.

Kapağı üzerine kapatalım.

Deksel erop.

şiddet hareketleri üzerine çalıştım,

ik heb gewelddadige bewegingen bestudeerd;

Haberi üzerine geri çekildi .

van een vijandelijke landing bij Barrosa.

Silahı masanın üzerine koy.

- Leg het geweer op de tafel.
- Leg het pistool op tafel.
- Leg het pistool op de tafel.

Tokyo'nun üzerine sis çöktü.

Smog hing over Tokio.

Üzerine düştüğümde bileğimi kırdım.

Ik brak mijn pols toen ik erop viel.

Tom divanın üzerine oturdu.

Tom ging op de bank zitten.

Kapak kavanoz üzerine vidalanır.

Het deksel wordt op de pot geschroefd.

O, yatağın üzerine oturdu.

Hij zat op het bed.

Onu masanın üzerine bırak.

Leg het op tafel.

O, çocuğun üzerine eğildi.

Zij boog zich over het kind.

Kahvemi halının üzerine devirdim.

Ik morste mijn koffie op het tapijt.

Kitabı diğerlerinin üzerine koy.

Leg het boek op de andere.

- Onu masaya bırak.
- Onu masanın üzerine bırak.
- Masanın üzerine koy.

Leg het op tafel.

Onlar bilmeden insanların üzerine saçıp

kleine microsensors ter grootte van een stofje.

Üzerine oturmak için ip... ...kullanacağım

Ik gebruik mijn touw... ...om op te zitten...

Üzerine oturmak için... ...ip kullanacağım

Ik gebruik mijn touw... ...om op te zitten...

Üzerine oturmak için... ...ip kullanacağım.

Ik gebruik mijn touw... ...om op te zitten...

Üzerine ışığı tutun ve çekin.

Zet het licht op hem en haal het weg.

Onun tavsiyesi üzerine hareket ettim.

Ik volgde zijn advies op.

Tom atlar üzerine bahis oynar.

Tom gokt op paarden.

Tom kesinlikle üzerine düşeni yaptı.

Tom heeft zeker zijn steentje bijgedragen.

Babasının emekliliği üzerine işi devraldı.

Bij de pensionering van zijn vader nam hij de zaak over.

Pizzanın üzerine biraz sos koy.

Doe wat saus op de pizza.

Sabırlı bir zihin üzerine konsantre oluyoruz.

We concentreren ons op een geduldige geest.

Ne olacağını düşünmek üzerine ağırlıklarını koydular.

over de kunstmatige intelligentie technologie van de toekomst.

Halatı yüksekteki dalların üzerine atmayı denemeliyim.

Ik moet proberen het touw over een van deze hoge takken te krijgen.

Kayalığın üzerine çıktık. Muhteşem bir manzara.

We zijn bovenaan de klif. Wat een uitzicht.

Ve bu atkıyı kullanıp üzerine işeyeceğim.

Als ik deze buff gebruik... ...en erop plas.

Ve gerçekler üzerine kurulmayan köprüler yıkılacak.

Bruggen die niet gebaseerd zijn op de waarheid storten in.

Soğuk bir yağmur, şehrin üzerine düştü.

Er viel een koude regen in de stad.

O, arabasının üzerine bir örtü koydu.

Hij heeft een hoes over zijn auto gedaan.

Saçlarının üzerine ipek bir eşarp bağlamış.

Om haar haren heeft zij een zijden sjaal gebonden.

O, porselen üzerine bir kitap yazdı.

Hij heeft een boek geschreven over porselein.

Zevkler üzerine tartışmanın hiçbir anlamı yok.

Over smaak valt niet te twisten.

Neden gazetecilik üzerine uzmanlaşmaya karar verdiniz?

Waarom heb je journalistiek als studierichting gekozen?

Aptal gibi bir dondurma kabının üzerine koymuştum,

...en balanceerde het stom genoeg op de deksel van een ijsbakje...

Tamam, şimdi bunu bir dalın üzerine atacağız.

We gooien dit... ...over een tak.

Derslerimde yaratıcılık üzerine en sevdiğim alıştırmalardan biri,

Een van mijn lievelingsopdrachten tijdens mijn lessen over creativiteit

Tamamen anlamadığım bir şey üzerine çalışmama rağmen

met iets dat ze niet helemaal begrijpt,

- Onu masamın üzerine koymayın.
- Onu masama koymayın.

Zet het niet op mijn schrijftafel.

Bir tek adım ve uçurumun üzerine düşeceksin.

Nog één stap en je valt van de klif af.

Bu noktada, bu sorun üzerine yorum yapamam.

Op het moment kan ik over dat probleem geen mededelingen doen.

Nehir üzerine büyük bir köprü inşa edildi.

Er werd een grote brug over de rivier gebouwd.

Lütfen bugünün etkinliği üzerine sıkı çalışan gönüllülere

Het team vrijwilligers dat het evenement van vandaag mogelijk maakte,

Tom Noel ağacının üzerine bir yıldız koydu.

Tom heeft een ster op de kerstboom gezet.

Ve bu çelişkiyi aşıp dayanışmayı bencilliğin üzerine çıkarmanın

Het overwinnen van deze tegenstelling... ...en dat samenwerking het wint van egoïsme...

Aslında sırt çantası bile olur. Bakın, üzerine yatıyorum.

Zelfs de rugzak werkt. Door erop te liggen.

ırkçılık üzerine konuşmaları için çok küçük olduklarını düşünebilir

te jong zijn om een gesprek over racisme mee te hebben,

Sen sadece bir eşek arısı yuvasının üzerine bastın.

Je bent zojuist in een wespennest getrapt.

Bugün hiç de iş üzerine odaklanmış gibi görünemiyorum.

Ik lijk me vandaag helemaal niet op mijn werk te kunnen concentreren.

Ve bizim bu konu üzerine olacak çalışmalarımızın yalnızca başı.

en het is nog maar het begin van ons onderzoek naar dit onderwerp.

Ya da basitçe "alışma" dediğimiz psikolojik süreç üzerine kurdum.

wat je ook zou kunnen omschrijven als gewoontevorming.

Sonra, Khumbu Buz Çağlayanı'nın üzerine ahşap bir köprü inşa edildi.

Er werd een houten brug over de Khumbu-ijswaterval gemaakt van bomen.

Köpek sandalyenin üzerine çıktı ve hareket etmeden beş dakika durdu.

Een hond sprong in de stoel en bleef daar vijf minuten onbeweeglijk zitten.

Ben yanlışlıkla Lady Gaga CD'min üzerine bastım ve onu kırdım!

Ik stapte per ongeluk op mijn Lady Gaga cd en had het kapotgemaakt.

Çoğu zaman bu tarantulaları hareket ettirmenin yolu nazikçe üzerine doğru üflemektir.

Je kunt tarantula's in beweging brengen... ...door zachtjes op ze te blazen.

Lateks eldiveni alıp bunun üzerine iyice germeli ve başını aldıktan sonra

Je trekt de latexhandschoen... ...over het glas, je pakt de kop...

Lateks eldivenimizi alıp bunun üzerine iyice germeli ve başını aldıktan sonra

Je trekt de latexhandschoen over het glas, je pakt de kop...

Sonra Mareşal Lannes'ın tavsiyesi üzerine, Napolyon ona Üçüncü Kolordu'nun komutasını verdi

Op aanraden van maarschalk Lannes gaf Napoleon hem het bevel over het Derde Korps

O bir kalem aldı ve bir kağıt parçası üzerine çizmeye başladı.

Ze pakte een potlood en begon op een stuk papier te tekenen.

Eğitim, saldırıların önlenmesi ve insanların yaşadığı alanlarda dolaşan kedilerin takibi üzerine çalışıyor.

Zijn inspanningen richten zich op onderwijs... ...conflictpreventie, en het volgen van dieren in menselijke gebieden.

- O Çin hakkında bir kitap yazdı.
- O Çin üzerine bir kitap yazdı.

- Hij heeft een boek geschreven over China.
- Hij heeft een boek over China geschreven.

- Profesör Orta Doğu hakkında ders verdi.
- Profesör, Orta Doğu üzerine bir ders verdi.

De professor hield een college over het Midden-Oosten.

Belki 100 tane kabuk ve taşı toplamış, kollarını da savunmasız kafasının üzerine doğru katlıyor.

...misschien wel 100 schelpen en stenen oppakken... ...en haar armen over haar kwetsbare kop vouwen.

Tom Shippey'in Viking destanları üzerine şiddetle tavsiye edilen kitabı 'Laughing Shall I Die' bağlantısına ulaşabilirsiniz.

In de videobeschrijving vind je een link naar het sterk aanbevolen boek van Tom Shippey over Viking-saga's, 'Laughing Shall I

- Tom kafaüstü yere düştü.
- Tom kafasının üzerine düştü.
- Tom kafaüstü yere çakıldı.
- Tom tepetaklak düştü.

Tom viel op zijn hoofd.

Acılık ve intikam benim karakterimin bir parçası değildir. Hayat çok kısa. Bir insanın acılık ve intikam üzerine zaman harcamaması gerekir.

Bitterheid en wraak zijn geen onderdeel van mijn karakter. Het leven is te kort. Men moet geen tijd besteden aan bitterheid en wraak.

- O Çin hakkında bir kitap yazdı.
- O Çin üzerine bir kitap yazdı.
- O Çin ile ilgili bir kitap yazdı.
- O Çin ile ilgili bir kitap kaleme aldı.

Hij heeft een boek geschreven over China.