Translation of "Yalnızca" in Chinese

0.016 sec.

Examples of using "Yalnızca" in a sentence and their chinese translations:

O yalnızca filmlerde olur.

那只会在电影里发生。

Sen yalnızca bir korkaksın.

你就是胆小鬼。

Yalnızca dört tane at yarıştaydı.

- 只有四匹馬參加了比賽。
- 只有四匹马参加了比赛。

İyimserlik yalnızca bir bilgi eksikliğidir.

乐观主义仅仅是一种信息的匮乏的产物。

Yalnızca Tom'un arkadaşı olmak istiyorum.

我只想做汤姆的朋友。

Toplantıda yalnızca altı kişi vardı.

只有六人出席了會議。

Partide yalnızca altı kişi vardı.

只有六個人參加了派對。

Periler yalnızca peri masallarında vardırlar.

神仙只在童话里存在。

Ben yalnızca üç saat uyudum.

我只睡了三个小时觉。

Kalan yalnızca iki gün var.

只剩下两天了。

Fotoğraf makineniz yalnızca benimkinin yarısı büyüklüğünde.

你的照相機只有我那台的一半大小。

Dünyamız yalnızca evrenin küçük bir parçasıdır.

我們的世界只不過是宇宙的一小部分。

Bazen sabahleyin yalnızca yataktan çıkmak istemem.

我有时早上不想下床。

Yalnızca Mandarin değil, Şangayca da konuşabilir.

他不但会说普通话,而且会说上海话。

Ben yalnızca bir gün için buradayım.

我只在这里待一天。

Onun nereye gittiğini yalnızca Tanrı bilir.

天知道他去哪儿了。

Odamda yalnızca tek bir pencere var.

我的房間裡只有一个窗戶。

Bu kural yalnızca yabancılar için uygulanır.

這條規則只適用於外國人。

- Sadece bir gerçek var.
- Yalnızca bir gerçek var.

真相只有一个。

Amerikan üniversitelerine başvururken, TOEFL skorunuz yalnızca bir etkendir.

当您登记美国大学时,您考TOEFL获得的分数只是所选因素的其中一个。

Modern gemilerin yalnızca küçük bir mürettebata ihtiyacı var.

現代船隻只需要一小組的船員。

Tüm yaşam bir rüyadır ve rüyalar da yalnızca rüya.

人生如夢,夢也還是夢。

- Hayır, teşekkür ederim. Sadece bakıyorum.
- Hayır, teşekkürler. Yalnızca bakıyorum.

不用,谢谢。我只看一看.

- Kendini bir bok sanıyorsun.
- Yalnızca kendini düşünüyorsun.
- Çalımından geçilmiyor.

你少臭美了!

- Kitap rafında yalnızca kitaplar var.
- Kitaplıkta sadece kitaplar var.

书架上都是书。

- Bunu yalnızca bir kez kullanabilirsin.
- Onu yalnızca bir kez kullanabilirsin.
- Onu yalnızca bir sefere mahsus kullanabilirsin.
- Sadece bir kez kullanabilirsin.
- Sadece bir kez kullanabilirsiniz.
- Bunu sadece bir kez kullanabilirsin.
- Bunu sadece bir kez kullanabilirsiniz.

这个你只能用一次。

Soğuk nedeniyle yalnızca bir çalışma günümü kaçırdım ve masam kağıtlarla dolu.

我才感冒一天没来上班,桌上就堆满了文件。

Tom şirketin yalnızca isim olarak başkanıdır. Tüm önemli kararları oğlu alır.

汤姆名义上市公司的领导。他儿子做所有重大决策。

- Sen bana sadece elli sent verdin.
- Sen bana yalnızca elli sent verdin.

你只給了我五十美分。

- Birçok insan sadece bir dil konuşuyor.
- Birçok insan yalnızca bir dil konuşuyor.

許多人只說一種語言。

O şimdiye kadar yalnızca 10 sayfa okudu. Bense şimdiden 60 sayfa okudum.

在他只看了10页的时候,我已经看了60页了。

- Sadece kalbini izle.
- Sadece yüreğinin sesini dinle.
- Yalnızca yüreğinin sesine kulak ver.
- Sadece kalbinin sesini dinle.

順著你的感覺走吧!