Translation of "Konuşmak" in Chinese

0.011 sec.

Examples of using "Konuşmak" in a sentence and their chinese translations:

Konuşmak kolay.

說得簡單。

Konuşmak istiyorum.

我想说话

- İngilizce konuşmak faydalılar.
- İngilizce konuşmak faydalıdır.

说英语很有用。

- Dayınla konuşmak istiyorum.
- Amcanla konuşmak istiyorum.

我想跟你叔叔談談。

- Kimle konuşmak istiyorsun?
- Konuşmak istediğin kimdir?

你想跟誰說話?

- Ben seninle konuşmak istemiyorum.
- Seninle konuşmak istemiyorum.

我不想跟你说!

İngilizce konuşmak zordur.

說英語很難。

Kimle konuşmak istiyorsun?

你想跟誰說話?

Onunla konuşmak istiyorum.

我想跟他說話。

İngilizce konuşmak eğlencelidir.

說英語很有趣。

Tom'la konuşmak istiyorum.

我想和Tom聊聊。

Tom konuşmak istiyor.

汤姆想说话。

Artık konuşmak istemiyorum.

我不想再说了。

Patronunla konuşmak istiyorum.

我想跟你老板谈。

Amcanla konuşmak istiyorum.

我想和你的舅舅谈一谈。

İngilizce konuşmak eğlenceli.

說英語很有趣。

Fransızca konuşmak eğlenceli.

说法语很有趣。

Tom, konuşmak zorundayız.

汤姆,我们必须谈谈。

Seninle konuşmak istiyorum.

我想和你談談。

John'la konuşmak istiyorum.

我想跟約翰談談。

İngilizce konuşmak zor değildir.

說英語不難。

İngilizce konuşmak zor mu?

說英語很難嗎?

İngilizce konuşmak çok eğlenceli.

說英語很有趣。

Sizinle tekrar konuşmak istiyorum.

我希望能再一次和你交谈。

Üç dil konuşmak zordur.

說三種語言是很困難的。

O, biriyle konuşmak istemiyordu.

她不想跟任何人說話。

Çinceyi iyi konuşmak zordur.

很難把中文說得好。

Müdür seninle konuşmak istiyor.

校长想跟你谈话。

Konuşmak için ayağa kalkmalısınız.

你應該站起來說話。

Benimle konuşmak istemediğini biliyorum.

我知道你不想跟我说话。

Tom'la yalnız konuşmak isterim.

我想和汤姆单独谈一谈。

Seninle konuşmak istemiyorum, Tom.

汤姆,我不想跟你讲话。

Tom kimseyle konuşmak istemiyor.

汤姆不想跟任何人说话。

İngilizceyi iyi konuşmak zordur.

把英語說得好很難。

İngilizce konuşmak kolay değildir.

說英語是不容易的。

Canım çok konuşmak istemiyor.

我不太想說話。

Kendim hakkında konuşmak istemiyorum.

我不想談我自己。

Hava hakkında konuşmak istemiyorum.

我不想談論天氣。

Bu konuyu konuşmak istemiyorum.

我不想谈这件事。

Tom'la konuşmak istiyor musun?

你想跟汤姆说话吗?

Tom'la yalnız konuşmak istiyorum.

我想和汤姆单独谈一谈。

Tom, seninle konuşmak istiyorum.

Tom,我想和你談談。

Konuşmak istediğim kişi Tom.

我想和Tom聊聊。

Tom kimseyle konuşmak istemedi.

汤姆不想跟任何人说话。

John Warner'la konuşmak istiyorum.

我想跟約翰華納講話。

Sizinle hemen konuşmak zorundayım.

我必须马上和你说话。

O İngilizce konuşmak zorunda.

他必须说英文。

Konser sırasında konuşmak kabalıktır.

在音樂會中講話是不禮貌的。

Sadece biriyle konuşmak istiyorum.

我只是想找个人说说话。

Seninle şimdi konuşmak istemiyorum.

我现在跟你不想说话。

- O, o konu hakkında konuşmak istemiyor.
- Bu konu hakkında konuşmak istemiyor.

她不想提了。

Yabancı dilleri konuşmak kolay değildir.

講外語是不容易的。

Onun hakkında onunla konuşmak istiyorum.

我想和他談談那件事。

Okulumuz hakkında konuşmak zorunda değillerdi.

他们没必要谈论我们的学校。

Dışarı çık! Seninle konuşmak istemiyorum!

出去!我不想跟你说!

İngilizce konuşmak benim için zordur.

說英語對我來說很困難。

Senin durumun hakkında konuşmak istiyorum.

我想談談你的情況。

Tom, Mary ile konuşmak istiyorum.

汤姆,我想跟玛丽谈话。

İngilizceyi akıcı şekilde konuşmak istiyorum.

- 我想把英語說得很流利。
- 我想講一口流利的英語。

Bir konser sırasında konuşmak kabalıktır.

在音樂會中說話是不禮貌的。

Dürüstçe konuşmak gerekirse, o hatalıdır.

坦率地说,他错了。

Ben sadece Tom'la konuşmak istedim.

我只想跟汤姆说话。

Seninle özel olarak konuşmak istiyorum.

我想跟你私下说话。

Açık konuşmak gerekirse, sen hatalısın.

嚴格地說你錯了。

Hâlâ benimle konuşmak istiyor musun?

你还想跟我谈吗?

Japonca konuşmak benim için kolaydır.

說日語對我來說很容易。

Seninle fiyat hakkında konuşmak istiyorum.

我想和你谈谈价钱。

Benim maaşım konusunda onunla konuşmak istiyorum.

我想跟她谈谈我的薪水问题。

İngilizce konuşmak kolay değil ama eğlencelidir.

說英語不容易,但是它很有趣。

Açık konuşmak gerekirse, domates bir meyvedir.

严格地讲,番茄是水果。

Benim için Japonca konuşmak cidden kolay.

讲日语对我来说很简单。

Çok yüksek sesle konuşmak zorunda değilsiniz.

你不必這麼大聲說話。

Tom o konu hakkında konuşmak istemiyor.

汤姆不想谈这件事。

O konuda hiç konuşmak istemiyor musun?

你到底想不想谈那件事?

Seninle konuşmak için daha fazla zamanım yok.

我没时间再跟你说话了。

Almanca konuşmak için çok az fırsatımız var.

我们几乎没什么机会说德语。

Gerçekten yapmak istediğim tek şey Tom'la konuşmak.

我真正想做的就是跟湯姆說話。

Yemek sırasında konuşmak iyi bir davranış değildir.

在吃饭的时候说话是不礼貌的行为。

Fransızca konuşmak gerçekten o kadar zor mu?

说法语真有那么难吗?

Açıkça konuşmak gerekirse domates sebze değil meyvedir.

嚴格來說,蕃茄不是蔬菜,是水果。

- Burada İngilizce konuşmak zorundasın.
- Burada ingilizce konuşmalısın.

你在這裡必須說英語。

Hiç kimse bu konu hakkında konuşmak istemedi.

谁也不想谈论这事。

Tom Mary ile yüz yüze konuşmak istedi.

汤姆想和玛丽面对面交谈。

Bana birkaç dakika ayırabilir misin? Seninle konuşmak istiyorum.

你有幾分鐘時間嗎?我想跟你聊一下。

Keşke onunla konuşmak için daha fazla zamanım olsa.

我希望我能和她多谈一会儿。

- Açıkçası o hatalıdır.
- Dürüstçe konuşmak gerekirse, o hatalıdır.

坦率地说,他错了。

Onlar karşılıklı ilgi alanları konusunda sizinle konuşmak istiyorlar.

他们想和你互相谈谈共同的兴趣领域。

Tom her gün iş yerinde Fransızca konuşmak zorunda.

汤姆每天都要在工作时说法语。

"Biriyle" ve "birine" konuşmak arasında önemli bir fark vardır.

"和某人交談" 和"對誰說話" 之間有很重要的不同之處。

O ikisi şu anda çok meşguller, seninle konuşmak istemiyorlar.

他们两位现在太忙了,不想跟你谈。