Translation of "Yapan" in Arabic

0.006 sec.

Examples of using "Yapan" in a sentence and their arabic translations:

Tutukluk yapan bağışıklık sistemim

ومتى أخفق جهازي المناعي

Uçak yolculuğu yapan insanlar

الأشخاص الذين يسافرون بالطائرة

Düşük ışıkta çekim yapan kameralarsa...

‫لكن باستخدام كاميرا إضاءة منخفضة...‬

Doğum yapan bir kadın çizilmiş

رسم امرأة تلد

Göbeklitepeyi yapan insanlar 2000 yıl

ألفي عام من عمل الحبل السري

Her şeye bağış yapan halkımız

شعبنا الذين يتبرعون لكل شيء

Bu yapıyı yapan termit karınca

النمل الأبيض يصنع هذا الهيكل

Çünkü sihri yapan ben değilim, bizleriz.

لأني لا أقوم بالسحر، نحن نقوم بالسحر.

Dikkate alındığında bizi biz yapan şey.

وأيضا الأخذ بالاعتبار مما يجعلنا نحن عما هو عليه.

TED'i TED yapan şey de bu,

هذا ما يميز مؤتمرات TED.

Üniversitede görev yapan bir profesör olarak

وكوني أستاذ في الجامعة ظننت أنني بلغت القمة،

Para yardımı yapan burs ve destekçiler,

منح ورُعاة يقدّمون المال،

Ve arena tezahürat yapan fanlarla dolu.

بينما تشجعه الساحة المليئة بالمعجبين.

Bizi insan yapan şeyi yeniden keşfedip

هو إعادة اكتشاف ما يجعلنا الإنسان،

Lanet değil de nimet yapan şeylerdir.

تصبح نعمة وليست نقمة؟

Varsa ki kaçak kazı yapan insanlar

إذا كان هناك أناس يحفرون غير شرعيين

Sınır bölgesinde öğretmenlik yapan bir öğretmen

مدرس يقوم بالتدريس في المنطقة الحدودية

Erkek düşmanlığı yapan kısımda var üstelik

هناك أيضًا جزء من عدو الرجال

Bu hatayı yapan ilk kişi değilsin.

أنتَ لستَ أول من يفعل هذا الخطأ.

Seni bu kadar emin yapan nedir?

ما الذي يجعلك واثق هكذا؟

Peki ya kötüler? Onu kötü yapan nedir?

ماذا عن الشرير مالذي يجعله شرير؟

Birini kahraman ya da kötü yapan nedir?

ما هو السبب الحقيقي الذي يصنع بطل أو شرير؟

Seyfi Bey'in kostümlerini yapan patronun karısı vardı,

كان يوجد زوجة الرئيس التي تصمم أزياء السيد سيفي

Bunu esas yapan bir şey mi var?

هل هناك شيء أساسي في هذا الأمر؟

Bu bizi insan yapan asıl şeyi baskıladı.

لقد كبت أهم الأمور التي تجعلنا بشراً.

Kuzey Amerika boyunca buna benzer şeyler yapan

يوجد أكثر من 30 مصيدة للأسماك في كل أنحاء أمريكا الشمالية

Şu an hayati sinyallerimi canlı yayın yapan,

إنني أرتدي رباط صغير بحجم رباط الأسعافات الأولية،

Burayı önemli yapan şeylerden bir tanesi de

أحد الأشياء التي تجعل هذا المكان مهمًا

Göbeklitepeyi asıl önemli yapan şey ise şu

ما يهم حقا هو زر البطن

Bir öğretmen hata yapan bir öğrenciye gülmemeli.

لا يجب على مدرّس أن يضحك على تلميذ ارتكب خطأ.

Topluluklar, bu bağımlılık yapan madde tarafından yok ediliyordu

وقد دمر المجتمع بسبب ادمان المخدرات،

Ve insanları daha iyi lider yapan niteliklere bakmaktır,

والبحث عن الصفات التي تجعل من الناس قادة أفضل،

Bu aktiviteyi gösteriş ve başarıyla yapan başkalarını da

فغالبا ستحب مشاهدة الآخرين وهم يفعلونه

7 milyon insana ev sahipliği yapan bir şehir.

مدينة تضم ٧ ملايين نسمة.

Yüzyıllar boyu taç giyme törenlerine ev sahipliği yapan

استضافة مراسم التتويج لقرون

Kutsal meslek yapan öğretmen ek iş yapmak zorunda

المعلم المقدس يجب أن يقوم بعمل إضافي

Doğum yapan kadın resmi ise oyma olarak çizilmiş

صورة المرأة التي تلد محفورة

çocukları ziyaret eden, gönüllü olan bağış yapan insanlar

الذين زاروا هؤلاء الأطفال وتطوعوا ووهبوا،

Ben dünyayı kurtarmak için bunu yapan adam benim. '

أنا الرجل الذي يحصل عليه لإنقاذ العالم ".

Kaşıntı yapan mavi bir hastane elbisesinin içine saklanıp, ağlayarak.

وكنت أبكي بصوت مبحوح وأنا في ثوب المستشفى الأزرق.

Peki bu teknolojiyi özellikle bu kadar tehlikeli yapan nedir?

ما الذي يجعل هذه التقنية بعينها خطيرةً جداً؟

Ya da üniversite masraflarımın yarısının ödemesini yapan kız kardeşim

أو أختي التي دفعت جزءًا من نفقات دراستي الجامعية،

Ve bizi insan yapan şeyi bize hatırlatmak için burada.

وهو هنا ليذكرنا بما يجعلنا بشراً.

Inceleme yapan herkesin gözünden kaçan bir şeyi keşfetmiş olmamız:

أننا اكتشفنا ما قد أغفله تمامًا كل من نظر قبلنا:

Ama termal görüntüleme yapan bir kamera sıcak vücutları görebilir.

‫لكن كاميرا التصوير الحراري‬ ‫يمكنها استشعار حرارة الجسد.‬

Termal görüntüleme yapan bir kamera gece karanlığını delmemizi sağlıyor.

‫تسمح لنا كاميرا تصوير حراري‬ ‫بالرؤية في ظلام الليل.‬

. Ney'in kendisini parlak bir taktik lideri yapan saldırgan içgüdüsünün

كانت هناك بالفعل علامات على أن غريزة ناي العدوانية ، التي جعلته قائدًا تكتيكيًا

Öğretmen işini kaybetti çünkü hata yapan öğrencileri acımasızca azarladı.

المعلم فقد وظيفته لأنه كان يوبخ الطلاب مرتكبي الأخطاء بقسوة.

Papa Francis, iyilik yapan Ateistler de cennete gidecek dedi.

قال البابا فرانسيس إن الملحدين الذين يفعلون الخير سيذهبون إلى الجنة أيضًا.

Bu güzel katilleri daha da tehlikeli yapan kendilerini gizleme güçleri.

‫ما يجعل تلك القاتلة الجميلة أكثر خطورة‬ ‫هو قدرتها على إخفاء نفسها.‬

Kanada fazla yükleme yapan Moğollar;Müslüman hattını geriye doğru itiyorlardı.

من خلال التحميل الزائد على الجناح، دفع المغول الخط الإسلامي

Ay'sız bir gecede termal görüntüleme yapan bir kamera karanlıkta görebilir.

‫في ليلة بلا قمر،‬ ‫يمكن لكاميرا تصوير حراري الرؤية في الظلام.‬

Temmuz Devrimi'nden sonra reform yapan Savaş Bakanı ve üç kez

ثورة يوليو ، شغل منصب وزير الحرب الإصلاحي ، وثلاث مرات

Avengers: Endgame, bütün zamanların en yüksek hasılatını yapan film oldu.

Avengers: Endgame ، رسميًا ، الفيلم الأعلى ربحًا على الإطلاق.

Doktora yapan iki öğrencinin kurduğu bu şirket artık bir dünya devi.

تأسست هذه الشركة من قبل اثنين من طلاب الدكتوراه ، وهي الآن عملاق عالمي.

Onu yapan aslında Mary olduğu zaman sanırım yanlışlıkla onun Tom olduğunu söyledim.

أنا أعتقد أني عن طريق الخطأ قلت أنه كان توم عندما كانت بالفعل ماري التي فعلت ذلك.

Ama sonra araştırmaları derinlemesine incelemeye başladıkça Covid-19'u dışarıda koşu yapan

بعدها بدأت بالتعمق في الأبحاث، واستوعبت أن مخاطر الإصابة بكوفيد-١٩

Soult, önce genelkurmay başkanı olarak görev yapan Lefebvre'den (gelecekteki Mareşal) çok şey öğrendi

تعلم سولت الكثير من Lefebvre (زميل مستقبلي مشير) ، حيث خدم أولاً كرئيس لهيئة

Bakın, şu çıkıntı yapan kayalığın altına sığınabiliriz. İhtiyacınız olan bu, sadece güneşten kaçıp gölgeye girmek.

‫انظر، يمكننا أن نستظل ‬ ‫تحت هذا البروز الصخري.‬ ‫هذا كل ما تحتاج له. هذا يكفي‬ ‫للهروب من حرارة الشمس والاستظلال به.‬

Ya demek ki bu adamlar bir şeyi yanlış yapmış. Doğru yapan ülkelere bir bakalım. Çin'e Güney Kore'ye...

هذا يعني أن هؤلاء الرجال قد فعلوا شيئًا خاطئًا. دعونا نلقي نظرة على البلدان التي تفعل ذلك بشكل صحيح. إلى الصين ، إلى كوريا الجنوبية ...