Translation of "Yaşam" in Arabic

0.026 sec.

Examples of using "Yaşam" in a sentence and their arabic translations:

Dünya'daki yaşam kıymetlidir.

إن الحياة على الأرض ذات قيمة ثمينة.

Bizler yaşam enerjisiyiz

‫أرض واحدة.‬

Sonsuz yaşam istiyorum!

- أريد حياة أبدية!
- أريد أن أعيش إلى الأبد!
- أُريد الحياة الأبدية!

Yaşam becerileri öğreteceğimi biliyordum,

كنت أعلم أنني سأقدم مهارات حياتية.

Sizin yaşam destek sisteminiz

إنه النظام الذي يبقيك على قيد الحياة،

Hayati bir yaşam becerisidir.

يعتبر مهارة حياتية حاسمة.

Göz kamaştırıcı bir yaşam.

والحياة الباهرة.

Yaşam tavsiyeleri aradığınız zaman,

أثناء بحثكم عن نصيحة حول الحياة،

Rahat yaşam canım sonuçta

حياة مريحة عزيزي بعد كل شيء

Yaşam ve ölüm gibi.

والحياة والموت.

Yiyecek yaşam için gereklidir.

الغذاء ضروري للعيش.

Sami hızlı yaşam sürüyordu.

كان سامي يعيش حياته على وتيرة سريعة.

Bakteri gibi basit, mikroskopik yaşam.

هي حياة الكائنات المجهرية البسيطة، مثل البكتيريا.

Yaşam koşullarını arttırma şansı olabilir.

مياه صالحة للشرب، الكهرباء وما إلى ذلك.

Ve yaşam sistemine etki ediyor.

‫ليس هذا هو السبب في أن الفتيات يجب أن يتعلمن.‬

Yaşam basit hücrelerden öteye gidemiyor.

لتستقر بها الحياة على مستوى الخلايا البسيطة.

Bir düşünce ve yaşam felsefesidir.

التي تؤكد قدرة البشر.

Buradaki yaşam çoğunlukla geceleri hareketleniyor.

‫كثير من الحيوات هنا تنشط ليلًا.‬

Açık okyanustaki yaşam fırtınasına katılıyorlar.

‫في المحيط المفتوح، تنضم إلى عاصفة الحياة.‬

Su ve bildiğimiz yaşam için

فهو يعزل وينظم درجات الحرارة

Bunların hepsi bağımsız yaşam destekleri

كل واحد من الثلاثة هو نظام دعم حياة مستقل،

Yaşam ortamlarımız birbirinden çok farklı

بيئاتنا المعيشية مختلفة تمامًا عن بعضها البعض

Mars'ta hiç yaşam işareti yok.

- لا يوجد آثار حياة فوق سطح كوكب المريخ.
- لا أثر لوجود حياة على سطح كوكب المريخ.

Ben dürüst bir yaşam sağlıyorum.

أنا أعيش عيشة شريفة.

Leyla kırsal yaşam biçimini seviyordu.

كانت ليلى تحبّ نمط الحياة الرّيفية.

Leyla iyi bir yaşam sürüyordu.

لقد عاشت ليلى حياة جميلة.

"Ya yaşam, küçük, sıcak göletin birinde,

"ماذا لو أن الحياة قد بدأت في مياه بركة دافئة صغيرة

Çocuklara yaşam becerileri, zaman düzenlemesi öğretiyorum.

أعلّم الأطفال مهارات حياتية وكيف ينظمون وقتهم.

Beklenen yaşam süresi gittikçe düşüyor, artmıyor.

يقل العمر المتوقع للإنسان عوضًا عن ازدياده

Eğitim seviyesini ve standart yaşam şeklini

والمحافظة على مستويات تعليمية

Binlerce çocuğun yaşam sürecini takip ediyor.

وذلك كجزء من دراسة علمية مذهلة.

Biz onların yaşam alanlarını yok ettikçe

بينما ندمر موطنهم

Onlarda kendilerine yeni yaşam alanları arıyorlar

يبحثون عن مساحات معيشة جديدة لهم

Leyla çok zor bir yaşam sürüyordu.

كانت ليلى تعيش حياة قاسية جدّا.

Sami kırsal yaşam tarzından zevk alıyordu.

أُعجب سامي بنمط الحياة في الرّيف.

Tutuklandı ve rahatlıkla, kötü yaşam koşullarına bırakıldı.

ويسجن في مستودع.

Peki uzak geçmiş, günlük yaşam ile karşılaştırıldığında

وعليه، فلماذا نهتم بتاريخ كوكبنا

Araştırmacıların bulgularına göre bu yaşam tarzı hastalarında

وجد الباحثون أن نمط حياة المرضى

Ve ortalama yaşam süreleri on iki yıl.

ومتوسط أعمارهم تقريباً 12 عاماً.

Beni yaşam ve sanatın sınırına iteceğini düşündüm.

أن من شأن ذلك أن يدفعني أبعد من هوامش الحياة والفن.

Hepsinin en önemlisi olan yaşam ile başlıyoruz.

نبدأ مع أكثر الأشياء قيمةً، الحياة.

Onların bugün bir yaşam sanşına ihtiyacı var.

يحتاجون حبل نجاة اليوم.

Dördüncü nesil bir vahşi yaşam izcisi olarak

‫باعتباره من الجيل الـ4‬ ‫لعائلة متخصصة بتعقب الحياة البرية،‬

Sonuç olarak yarasalar yaşam için çok önemli

نتيجة لذلك ، الخفافيش مهمة جدًا للحياة.

Bugün elektrik olmadan iyi bir yaşam süremeyiz.

لا يمكن لنا أن نعيش حياة سعيدة بدون كهرباء في أيامنا هذه.

Fadıl, Leyla'ya zengin bir yaşam vaadinde bulundu.

وعد فاضل ليلى بحياة رفاهيّة.

Ve sosyal medyasız bir yaşam çok pozitif olabiliyormuş.

وفعلياً، الحياة بعد وسائل التواصل الاجتماعي تكون إيجابية نوعاً ما.

Şehirler genişleyip vahşi yaşam alanları daralırsa ne olur?

‫ما الذي يحدث عندما تتوسع المدن‬ ‫وتتقلص موائل الحياة البرية؟‬

...gerçekten de çok tuhaf gece yaratıklarının yaşam alanı.

‫هي موطن بعض مخلوقات الليل العجيبة.‬

Fakat yaşam boyu bu nasıl gelişiyor henüz bilmiyorum.

ولكن أنا لا أعرف حتى الآن كيف يتطور هذا على مدى العمر.

Ve kesinlikle ama kesinlikle kimse orda yaşam kuramayacak

وبالتأكيد ، لا يمكن لأحد أن يعيش هناك

Bunda ise insanlık ve yaşam devam edecektir demektir

هذا يعني أن الإنسانية والحياة ستستمر

. Bu, köpekbalıklarının yaşam için bağlı olduğu ekosistemleri değiştiriyor .

الايكولوجية التي تعتمد عليها اسماك القرش من اجل الحياة.

- Mars'ta yaşam var mı?
- Mars'ta hayat var mı?

هل هناك حياة على كوكب المريخ؟

Leyla kısa süre içinde kırsal yaşam tarzını benimsedi.

لم تلبث ليلى و أن تبنّت الحياة الرّيفيّة.

Uzun bir yaşam için bu çok daha yararlı olacaktır.

إذا كنت ستقاتل النمر أو ستجري بأقصى سرعة

En büyük sanatçılar bu kimliği ve yaşam tarzını benimsedi,

أكبر المغنين عظموه من أجل هويتهم و طريقة حياتهم،

Vahşi yaşam size bir besin fırsatı sunarsa onu değerlendirirsiniz!

‫عندما تقدم لكم الحياة البرية ‬ ‫فرصة توفير غذاء يجب أن تغتنموها.‬

Yaşam dengesini bozan yapay yağmurlar kullanarak ülkenin genel havasını

الطقس العام للبلاد ذلك باستخدام الامطار الصناعية التي قلبت

- Ölüm kalım meselesi.
- Bu bir yaşam ve ölüm meselesi.

إنها مسالة حياة أو موت.

İslam yalnızca bir din değildir. O bir yaşam biçimidir.

الإسلام ليس دينا فقط، بل نمط حياة أيضا.

Böyle bir tarz ya da yaşam şekliyle bağlantılı olmak zorundasınız.

كان عليك ان تكون مرتبط بطريقة العيش هذه.

Büyümek ve karmaşık hale gelmek için yaşam oksijene ihtiyaç duyar.

كما ترون، تحتاج الحياة إلى الأكسجين لمزيد من النمو والتركيب.

Böylesine saf, sevgi ve şefkat dolu bir yaşam sürmüş canları

أني لوكنت سأقوم بإرسال الأرواح التي عاشت بهذا القدر من النقاء

Bu özellikleri de yaşam alanları ve besin alışkanlıklarına göre evrimleşmiştir

تطورت هذه الميزات وفقًا لموائلها وعاداتها الغذائية.

Vahşi yaşam size bir yiyecek fırsatı sunarsa, onu değerlendirirsiniz! Ne yemeliyiz?

‫عندما تقدم لكم الحياة البرية ‬ ‫فرصة توفير غذاء يجب أن تغتنموها.‬ ‫ماذا ينبغي أن نأكل إذن؟‬

O kadar engin ve oluşturup dokunabileceğimiz yaşam miktarı o kadar küçük ki

شاسع وضئيل على حد سواء، ذرّة الحياة التي يمكننا تخيّلها ولمسها

- Leyla iyi bir hayat yaşamak istedi.
- Leyla iyi bir yaşam sürmek istiyordu.

كان سامي يريد أن يعيش حياة جيّدة.

Ula bize benzese yaşam olur insanlık olur su olur bir şey olur yani

علا ، إذا كانت تبدو لنا ، الحياة هي الإنسانية ، الماء شيء.

Aya gidip gelirken üç astronot için yakıt, güç, kaynak ve yaşam alanı sağlayacaktı

سيوفر الوقود والطاقة والإمدادات ومساحة المعيشة لثلاثة رواد فضاء أثناء

Içeride Gubbi ve diğer vahşi yaşam görevlileri büyük ağlar gererek kaçağı tuzağa düşürmeyi umuyor.

‫"جوبي" في الداخل برفقة ضباط الحياة البرية‬ ‫يجهزون شباكاً كبيرة‬ ‫على أمل اصطياد الهارب.‬

- Küçük kasabada hayat sıkıcıdır.
- Küçük bir kasabada hayat sıkıcıdır.
- Küçük bir kasabada yaşam sıkıcıdır.

الحياة في قرية صغيرة مملة.

, eşlerin bağlayıcı koşullar altında yeni bir yaşam deneyimlemesine olanak tanıyan alternatif bir çözüm olarak arayüze

للواجهة كحلٍ بديلٍ يتيح للزوجين تجربة حياةٍ جديدة بشروطٍ ملزمة

Vahşi yaşam biyoloğu Dr. Wong Siew Te'ye göre en tehlikeli gergedan, kendini tehdit altında hisseden gergedandır.

‫بحسب عالم الأحياء المختص بالحياة البرية‬ ‫الدكتور "وونغ سيو تي"،‬ ‫فإن أخطر وحيد قرن‬ ‫هو ذلك الذي يشعر بأنه مهدد.‬