Translation of "Ventaja" in Turkish

0.005 sec.

Examples of using "Ventaja" in a sentence and their turkish translations:

Tenemos ventaja.

Bizim bir avantajımız var.

Una gran ventaja.

Büyük bir avantaj.

Tenemos una ventaja.

Bir üstünlüğümüz var.

- Él tiene una pequeña ventaja.
- Tiene una pequeña ventaja.

Onun küçük bir avantajı var.

- Ella tiene una pequeña ventaja.
- Tiene una pequeña ventaja.

O küçük bir avantaja sahiptir.

Es una ventaja importante.

Bu önemli bir avantaj.

Pero también la ventaja económica.

ekonomik avantajlarıyla birlikte ortaya çıkarır.

Cada ventaja tiene su desventaja.

Her avantajın dezavantajı vardır.

Cada desventaja tiene su ventaja.

Her dezavantajın avantajı vardır.

Es una ventaja de hacerse mayor.

Bu, büyümenin avantajlarından biri.

El puma hembra, ahora, tiene ventaja.

Dişi puma avantajı ele geçirmiş durumda.

Es una ventaja el verse bien.

Yakışıklı olmak bir avantajdır.

Tenemos toda la ventaja sobre ellos.

Onlar üzerinde her türlü avantaja sahibiz.

Tiene la ventaja de su belleza.

Onun güzellik avantajı vardır.

Ella lleva dos metros de ventaja.

O, iki metre ile önde gidiyor.

Quedarse aquí no tiene ninguna ventaja.

Burada kalmanın hiçbir avantajı yok.

Segunda ventaja: los niños no tienen miedo.

İkinci avantaj, çocuklar korkusuzdur.

O sea, esa es tu gran ventaja.

Demek istediğim bu size has bir avantaj.

Les dan ventaja respecto de su presa.

...onlara avları üzerinde avantaj sağlar.

Tienes la ventaja de una buena educación.

Senin iyi bir eğitim avantajın var.

Nuestro equipo lleva cinco puntos de ventaja.

Bizim takımımız beş puan ilerdedir.

No veía ninguna ventaja en esperar más.

- Daha fazla beklemekte bir fayda görmüyordu.
- Daha fazla beklemenin hiçbir faydası olmadığını anladı.

¿Cuál es la ventaja de esta tecnología?

Bu teknolojinin avantajları nelerdir?

Nuestro equipo tiene dos puntos de ventaja.

Takımımız iki puan öndedir.

Pero yo tuve otra ventaja en eso.

Ama ondan başka bir çıkarım vardı.

Nuestra ventaja competitiva como especie es nuestro cerebro.

Beynimiz, bizim türümüzün bu anlamda rekabet avantajı konumunda.

Actitud ante la muerte les daba una ventaja peligrosa.

sağlayan İskandinav savaşçılar tarafından terörize edilmişti .

En el baloncesto, los jugadores altos están en ventaja.

Basketbolda uzun oyuncuların avantajı vardır.

Tras seis juegos, Sampras llevaba ventaja a su rival.

Altı oyun sonra, Sampras rakibinden üstündü.

Ser capaz de utilizar un ordenador es una ventaja.

Bir bilgisayar kullanabiliyor olmak avantajlıdır.

Los hombres no tenían necesariamente una ventaja sobre las mujeres.

Erkeklerin kadınlardan fazla avantajı yoktu.

También ignoran una posible ventaja: la elección de las mujeres.

ve özellikle de bir pozitif potansiyeli: Kadının seçimini.

- Deberías aprovechar esta oportunidad.
- Deberías sacar ventaja de esa oportunidad.

Bu fırsattan yararlanmalısın.

La tercera ventaja de ser un niño es la del tiempo.

Çocuk olmanın üçüncü avantajı ise zaman avantajıdır.

Musulmana y, a pesar de su ventaja númerica empezaron a retirarse.

ve Moğollar sayıca fazla olmalarına rağmen geri düşmeye başladılar.

¿Había algo más que le dio a los vikingos su ventaja letal?

Vikinglere ölümcül üstünlük sağlayan bir şey daha var mıydı?

Ser calvo tiene al menos una ventaja - se ahorra mucho en champú.

Kel olmanın en az bir avantajı var - şampuanla ilgili çok tasarruf yaparsın.

Pero claramente mi mayor ventaja es que creo y confío en mí misma.

Fakat tabii ki sahip olduğum en büyük avantaj öz güven ve inanç.

El caos causado por la manada de novatos se convierte en su ventaja.

Kendi acemi sürüsünün yarattığı kargaşa dişi için avantaja dönüşüyor.

El día les da ventaja: los halcones tienen maniobrabilidad y una visión superior.

Üstün görüş ve manevra kabiliyeti... ...şahin ve doğanlara gündüz avantaj sağlıyor.

Pero no pudo aprovechar su ventaja y dejó el manejo táctico de la batalla

Ancak avantajını takip edemedi ve savaşın taktiksel idaresini başkalarına

Contra las tropas de Wellington en Quatre Bras, fue demasiado cauteloso cuando mantuvo la ventaja.

Wellington'un Quatre Bras'taki birliklerine karşı, avantaja sahip olduğunda çok temkinliydi.

Aquellos que eligen no leer no tienen ninguna ventaja sobre aquellos que no saben leer.

Okumamayı seçenlerin okuyamayanlara göre hiçbir avantajı yoktur.

La ventaja de ser inteligente es que se puede fingir ser imbécil, mientras que al revés es imposible.

Akıllı olmanın yararı bir aptalmış gibi davranabilirsin, ancak tersi mümkün değildir.