Translation of "Regla" in Turkish

0.007 sec.

Examples of using "Regla" in a sentence and their turkish translations:

Regla cuatro:

Kural dört:

regla madre porque

anne kuralıdır çünkü

Rompiste la regla.

Kuralı bozdun.

Necesito una regla.

- Bir cetvele ihtiyacım var.
- Bana cetvel lazım.

Recuerda esta regla.

Bu kuralı hatırla.

Tengo la regla.

- Regl oldum.
- Adet dönemim geldi.

La regla de tres,

üçler kuralı,

La regla es corta.

Cetvel kısadır.

Hay excepciones a cada regla.

Her kural için istisnalar vardır.

Toda regla tiene su excepción.

Her kuralın bir istisnası vardır.

¿Te importa explicarme la regla?

- Kuralı bana açıklar mısın?
- Kuralı bana açıklayacak mısın?

Esta regla no tiene excepciones.

Bu kuralın istisnaları yoktur.

Acláreme la regla, por favor.

Lütfen bana kuralı açıklayın.

Toda regla tiene sus excepciones.

Her kural için istisnalar vardır.

Cada regla tiene sus excepciones.

Her kuralın istisnaları vardır.

La excepción confirma la regla.

İstisnasız kural yoktur.

Él me explicó la regla.

O, kuralı bana açıkladı.

Esta regla no se aplica.

Bu kural geçerli değildir.

¿Ha infringido Tomás alguna regla?

Tom kuralları mı çiğnedi?

Esa es la regla de tres.

İşte bu üçler kuralı.

Es la regla, no la excepción.

Bu kuraldır, istisna değil.

No hay excepciones a esta regla.

Bu kuralın istisnaları yoktur.

No olvide la regla número 72.

72 sayısı kuralını unutma.

Esta regla aplica para ti también.

Bu kural sizin için de geçerlidir.

Esta es la regla del juego.

Oyunun kuralı budur.

Esta regla solo aplica para extranjeros.

Bu kural sadece yabancılar için geçerlidir.

Esta regla es ignorada a menudo.

Bu kural sık sık göz ardı edildi.

Esta es una excepción a la regla.

Bu, kurala göre bir istisnadır.

A encontrar la persona y adoptar la regla,

bir kişi bulup bu kuralı başlatmanız

"Solo una vez" es una regla muy poderosa,

"Yalnızca bir kere" kuralı,

Como regla, los gemelos tienen mucho en común.

Bir kural olarak, ikizlerin ortak çok şeyi var.

La regla sigue siendo válida en este caso.

Kural bu durumda geçerlidir.

Hay casos en que esta regla no aplica.

- Bu kuralın geçerli olmadığı bazı durumlar vardır.
- Bu kuralın uygulanmadığı senaryolar da mevcut.

No hay ninguna regla, pero hay algunas excepciones.

Kural yok, ama bazı istisnalar var.

Esta regla no puede aplicarse a toda situación.

Bu kural her durumda uygulanamaz.

Es una buena regla ya que preserva la armonía,

Güzel bir kural aslında, ortamdaki uyumu korur

Él tiene por regla nunca hablar mal de otros.

Başkaları hakkında kötü konuşmamayı kendisine prensip olarak benimsemektedir.

Yo diría que esa es la regla en general.

Genel kural bu.

Tuvimos un desliz y rompimos la regla del no-inglés

yanıldık ve ana-dil-yok kuralını

En realidad, hay una regla en las calles no escritas.

Aslında yazılı olmayan sokaklarda olan bir kural vardır

Tomé como regla no mirar televisión después de las nueve.

Dokuzdan sonra televizyon izlememeyi kural edindim.

Así vimos que esta regla de no inglés funcionó muy bien.

Ve anladık ki bu ana-dil-yok kuralı inanılmaz bir şekilde işe yarıyor.

Hay una regla con respecto al uso de cuchillos y tenedores.

Bıçak ve çatal kullanımı ile ilgili olarak bir kural vardır.

Como regla general, es fácil criticar pero difícil ofrecer sugerencias alternativas.

Genel bir kural olarak, eleştirmek kolaydır ama alternatif öneri üretmek zordur.

Pero quiero señalar que la belleza de la regla del no-inglés

Ancak, ana-dil-yok kuralının güzelliğinin herkesle her zaman

Paso 2: Comprométete con esa persona con la regla del no-inglés.

Adım 2: Bu kişiyle ana-dil-yok kuralına bağlı kalın.

¿Cómo le llama Malcom Gladwell, la regla de las 10 000 horas?

Malcolm Gladwell buna ne isim vermişti, 10.000 saat kuralı mı?

Usando esta regla del no-inglés, solo por 3 meses en cada país.

kısa bir video göstermek istiyoruz.

- El mundo sigue una regla de oro: el que tenga el oro hace las reglas.
- Todo el mundo sigue una regla de oro: el que tenga oro impone las reglas.

Dünya bir altın kuralı takip eder: Parayı veren düdüğü çalar.

En septiembre de 1980, Iraq, bajo la regla de dictador Saddam Hussein, invadió Irán.

Eylül 1980'de Saddam Hüseyin diktatörlüğündeki Irak, İran'ı işgal etti.

Lo que encontramos no es sólo que la regla del no-inglés es más rápida,

Ve bulduğumuz şey, sadece ana-dil-yok kuralının daha hızlı olduğu değil,

¿Cómo puede una víbora del tamaño de un regla de 30 cm desatar tanto caos?

30 santimlik cetvel boyundaki bir engerek nasıl oluyor da böyle kaos yaratıyor?

La regla de tres no es solo fundamental en la manera que expreso mi arte,

Üçler kuralı sadece işimde değil

Y, de hecho, la regla de oro dice que, mientras más grande el escorpión, menos mortífero.

Deneyimlerime dayanarak, daha büyük akreplerin daha az zehirli olduğunu söyleyebilirim.

Es una buena regla mirar a ambos lados antes de cruzar la calle por cualquier lugar.

Herhangi bir yerde caddeyi geçmeden önce iki yöne bakmak iyi bir kuraldır.