Translation of "Llamaba" in Turkish

0.008 sec.

Examples of using "Llamaba" in a sentence and their turkish translations:

Facundo se llamaba.

Ona Facundo diyorlardı. Evet. TEŞEKKÜRLER PEPE

Ella llamaba ayuda.

O yardım için çağrıda bulundu.

¿Cómo se llamaba?

İsmi neydi?

- ¿Cómo se llamaba el niño?
- ¿Cómo se llamaba el chico?
- ¿Cómo se llamaba el muchacho?

Oğlana ne deniliyordu?

Me dijo que se llamaba Tom.

O bana adının Tom olduğunu söyledi.

Dijiste que se llamaba Tom, ¿cierto?

Onun adının Tom olduğunu söyledin, değil mi?

Ni siquiera sabía cómo se llamaba.

Onun ismini bile bilmiyordum.

Toronto antes se llamaba Fortaleza York.

Toronto'ya Fort York denilirdi.

Ella lo llamaba día por medio.

İki günde bir o onu aradı.

Él me llamaba casi todos los días.

- Neredeyse her gün beni aradı.
- Beni hemen hemen her gün aradı.

Te dije que se llamaba Tom, ¿verdad?

Sana onun adının Tom olduğunu söyledim, değil mi?

El padre de Tomás se llamaba Juan.

Tom'un babasının adı John'dur.

¿Cómo se llamaba el hotel? No recuerdo.

Otelin adı neydi? Hatırlayamıyorum.

Le pregunté al hombre cómo se llamaba.

Adama isminin ne olduğunu sordum.

Se llamaba a sí mismo un Edison japonés.

O kendini Japonya'nın bir Edison'ı olarak adlandırdı.

Uno de Apóstoles de Jesús se llamaba Pablo.

İsa'nın havarilerinden birinin adı Paulus'tu.

En esa época todo el mundo me llamaba Tony.

Herkes bana bu günlerde Tony dedi.

El profesor llamaba a los alumnos por orden alfabético.

Öğretmen öğrencileri alfabetik sırayla çağırdı.

Había una vez, un gato que se llamaba Tango.

Bir zamanlar, Tango adında bir kedi varmış.

Cuando alguien nos llamaba o escribía, yo personalmente le respondía.

Tüm aramalar doğrudan bana geliyordu. Aramalara ben yanıt veriyordum.

Y había una cosa que se llamaba el Centro 1.

Merkez Bir denen bir şey vardı.

Fue un hombre enviado de Dios, el cual se llamaba Juan.

- Allah tarafından gönderilen bir adam geldi; onun adı Yahya'ydı.
- Tanrı'nın gönderdiği Yahya adlı bir adam ortaya çıktı.

- Le pregunté cuál era su nombre.
- Le pregunté cómo se llamaba.

Ona adının ne olduğunu sordum.

- A su hijo le llamaron Eduardo.
- Su hijo se llamaba Eduardo.

Onların çocuklarına Edward adı verildi.

Ella se acercó a él y le preguntó cómo se llamaba.

O, ona yanaştı ve adının ne olduğunu sordu.

- Ni siquiera sabía cómo se llamaba.
- Ni siquiera me sabía su nombre.

Onun ismini bile bilmiyordum.

Ella se arrodilló a su lado y le preguntó cómo se llamaba.

O onun yanına diz çöktü ve onun adının ne olduğunu sordu.

Tom la llamaba Mary a pesar de no ser ese su verdadero nombre.

Gerçekten onun adı olmasa bile Tom ona Mary olarak seslendi.

¿Te acuerdas del nombre de pila de tu abuela? No, yo siempre la llamaba abuelita.

Büyükannenin ilk adını hatırlıyor musun? - Hayır, ona her zaman sadece nine derdim.

- ¿Cuál era el nombre de la última canción que cantaste anoche?
- ¿Cómo se llamaba la última canción que cantaste anoche?

Dün gece söylediğin son şarkının adı neydi?