Translation of "Lavar" in Turkish

0.028 sec.

Examples of using "Lavar" in a sentence and their turkish translations:

Me quiero lavar.

Yıkanmak istiyorum.

- Le vi lavar el coche.
- Lo vi lavar el carro.

Onu araba yıkarken gördüm.

- Lavar ropa es mi tarea.
- Lavar la ropa es mi tarea.
- Lavar la ropa es mi trabajo.

Çamaşır yıkamak benim işim.

Lavar antes de usar.

Giymeden önce yıka.

¿Debo lavar la lechuga?

- Marulu yıkamam gerekiyor mu?
- Marulu yıkamalı mıyım?

Deberías lavar esta camisa.

Bu gömleği yıkamalısın.

Tengo que lavar los trastes.

Bulaşıkları yıkamak zorundayım.

Llevé mi ropa a lavar.

Temizlenecek elbiselerimi aldım.

Acabo de lavar el coche.

Ben az önce arabayı yıkadım.

Voy a lavar los platos.

Bulaşıkları yıkayacağım.

Voy a lavar mi coche.

Arabamı yıkayacağım.

- Su trabajo consiste en lavar la vajilla.
- Su trabajo es lavar los platos.

Onun işi bulaşıkları yıkamaktır.

- ¿Me puedes ayudar a lavar estos trastes?
- ¿Me puede ayudar a lavar los platos?

- Bu bulaşıkları yıkamama yardımcı olabilir misin?
- Bu bulaşıkları yıkamama yardım edebilir misin?

Él empezó a lavar el coche.

O, arabasını yıkamaya başladı.

Me voy a lavar la cara.

Yüzümü yıkayacağım.

Lavar, cortar y secar, por favor.

Lütfen kes, yıka ve kurut.

Me voy a lavar las manos.

Ellerimi yıkayacağım.

Nos turnamos para lavar el auto.

Arabayı nöbetleşe yıkadık.

Le ayudé a lavar la vajilla.

Ona bulaşıkları yıkaması için yardım ettim.

¿Quién quiere lavar mi coche sucio?

Kim benim kirli arabamı yıkamak ister?

Alguien lo vio lavar su auto.

Biri onun arabayı yıkadığını gördü.

Ella quería lavar la ropa sucia.

Kirli çamaşırları yıkamak istedi.

¿Me ayudarías a lavar los platos?

Bulaşıkları yıkamama yardım eder misin?

Paula va a lavar el coche mañana.

Paula, yarın arabayı yıkayacak.

Mi padre me hizo lavar el coche.

Babam bana arabayı yıkattı.

Miré televisión después de lavar los platos.

Bulaşıkları yıkadıktan sonra televizyon izledim.

El trabajo de él es lavar carros.

Onun işi arabaları yıkamaktır.

¿En dónde me puedo lavar las manos?

Ellerimi nerede yıkayabilirim?

Después de lavar la vajilla, la aclaro.

Bulaşıkları temizledikten sonra, ben onları durularım.

Tenemos que lavar todos estos platos sucios.

Bütün bu kirli tabakları yıkamalıyız.

Anda a ayudar a lavar los platos.

Git ve bulaşıkları yıkamaya yardım et.

¿A quién le toca lavar los platos?

Bulaşıkları yıkamak için kimin sırası?

Le toca a Mary lavar los trastes.

Bulaşıkları yıkama sırası Mary'de.

Acabo de terminar de lavar la ropa.

Çamaşır yıkamayı neredeyse bitirmek üzereyim.

Tom hizo a Mary lavar el carro.

Tom, Mary'ye arabayı yıkattı.

A Tom no le gusta lavar platos.

Tom bulaşık yıkamayı sevmez.

Él no tiene que lavar el coche.

O, arabayı yıkamak zorunda değil.

Acabo de terminar de lavar todos los platos.

Az önce bütün bulaşıkları yıkadım.

El trabajo de ellas es lavar los autos.

Onların işi arabaları yıkamaktır.

Ayudé a mi madre a lavar los platos.

Annemin bulaşıkları yıkamasına yardım ettim.

Jane tiene un montón de ropa para lavar.

Jane'in yıkanacak çok giysisi var.

Lo hice lavar mi auto por cien dólares.

- Ona yüz dolara arabamı yıkattım.
- Ona arabamı yıkamak için bir yüz dolar verdim.

Se deben lavar las frutas antes de comérselas.

Yemeden önce meyveyi yıkamalısın.

Tom acaba de terminar de lavar los platos.

Tom bulaşıkları yıkamayı henüz bitirdi.

Tom ayudó a Mary a lavar los platos.

Tom Mary'nin bulaşıkları yıkamasına yardım etti.

A la niña no le gustaba lavar los platos.

Kız bulaşıkları yıkamayı sevmiyordu.

¿Puedo lavar toda mi ropa de una sola vez?

Bütün çamaşırımı bir defada yıkayabilir miyim?

¿Dónde me puedo lavar las manos antes de comer?

Yemek yemeden önce ellerimi nerede yıkayabilirim?

- Necesitamos lavar el auto.
- Tenemos que limpiar el coche.

Biz arabayı temizlemeliyiz.

Ella estaba lista para ayudarlo a lavar el auto.

O, arabayı yıkamada ona yardım etmeye hazırdı.

Tengo que lavar la ropa ahora que aún está soleado.

Hava güneşliyken çamaşır yıkamak zorundayım.

Todo lo que tienes que hacer es lavar los platos.

Yapman gereken bütün şey bulaşıkları yıkamak.

Tom no necesita lavar el auto. Mary ya lo lavó.

Tom arabayı yıkamak zorunda değil. Mary onu zaten yıkadı.

Lavar el coche llevó más tiempo de lo que esperábamos.

Arabayı yıkamak beklediğimizden daha uzun zaman aldı.

Mike no tiene que lavar el coche de su madre hoy.

Mike bugün annesinin arabasını yıkamak zorunda değil.

Ella acostumbraba lavar su cabello antes de ir a la escuela.

O, okula gitmeden önce saçını yıkardı.

Odio lavar los platos, más, si cabe, que limpiar el baño.

Bulaşık yıkamaktan nefret ederim, hatta tuvalet temizlemekten daha çok.

- Normalmente yo lavo los platos.
- Yo acostumbro a lavar los platos.

Genellikle bulaşıkları yıkarım.

Sólo me preguntaba cuánto costaría hacer lavar y encerar mi auto.

Ben sadece arabamı yıkatmanın ve cilalatmanın kaça mal olacağını merak ediyordum.

No digas palabrotas o te voy a lavar la boca con jabón.

Küfretme yoksa ağzını sabunla yıkarım.

Acabo de lavar los platos y ahora me toca sacar la basura.

Ben sadece bulaşıkları yıkadım ve şimdi çöpü dışarı almak zorundayım.

Tom se dio cuenta de que la ropa de Mary estaba sin lavar.

Tom Mary'nin giysilerinin yıkanmadığını fark etti.

O no sabe cómo lavar los platos o es que es muy vago.

O, ya bulaşıkları yıkamayı bilmiyor ya da sadece tembel .

Pensaba que estaban enfadados conmigo porque no les ayudé a lavar el coche.

Onların arabayı yıkamasına yardım etmediğim için onların bana kızdığını düşündüm.

- Mi papá me mandó a lavar el carro.
- Mi papá me dijo que lavara el carro.

Baba bana arabayı yıkamamı söyledi.

- Andá a lavarte los dientes.
- Idos a cepillar los dientes.
- Ve a cepillarte los dientes.
- Ve a lavarte los dientes.
- Andá a cepillarte los dientes.
- Váyanse a cepillarse los dientes.
- Váyanse a lavar los dientes.

Git dişlerini fırçala.