Translation of "Irá" in Turkish

0.012 sec.

Examples of using "Irá" in a sentence and their turkish translations:

Tom irá.

Tom gidecek.

¿Quién irá?

Kim gidecek?

Él también irá.

O da gidecek.

Todo irá bien.

Her şey iyi olacak.

Él no irá.

O, gitmeyecek.

Tom irá primero.

- Tom ilk önce gidecek.
- Önce Tom gidecek.

- No te preocupes. Todo irá bien.
- No os preocupéis. Todo irá bien.
- No se preocupe. Todo irá bien.
- No se preocupen. Todo irá bien.

İçin rahat olsun, her şey yoluna girecek.

Tom irá allí mañana.

Tom yarın oraya gidecek.

Él irá al hospital.

O, hastaneye gidecek.

¿Cuándo irá a casa?

Ne zaman eve gidecek?

Tom irá allí conmigo.

Tom benimle oraya gidecek.

Mañana todo irá bien.

Yarın her şey iyi olacak.

Tom no irá solo.

Tom tek başına gitmeyecek.

Hoy irá al hospital.

O, bugün hastaneye gidecek.

Él también se irá, ¿verdad?

O da gidecek, değil mi?

Pienso que todo irá bien.

Her şeyin iyi olacağını düşünüyorum.

Creo que todo irá bien.

Ben her şeyin iyi olacağına inanıyorum.

¿Por qué no irá Tom?

Tom niçin gitmeyecek?

Él irá a la ciudad.

O, kente gidecek.

Mañana Tom irá a Boston.

Tom yarın Boston'a gidiyor.

Mañana se irá de aquí.

O, yarın buradan ayrılacak.

- Tom no irá aún si lo invitan.
- Tom no irá aunque le inviten.

Tom davet edilse bile gitmez.

- Él irá el próximo mes a París.
- Irá a París el mes que viene.

Gelecek ay Paris'e gidecek.

Ahora no irá a ningún lado.

Artık bir yere gidemez.

Dijo que irá a Estados Unidos.

O, Amerika'ya gideceğini söyledi.

Tom cree que todo irá bien.

Tom onun iyi olacağını düşünüyor.

- Todo estará bien.
- Todo irá bien.

Her şey iyi olacak.

Esta manada no irá a ningún lado

Bu sürü hiçbir yere gidemez...

La energía irá dónde nosotros la dirijamos.

Enerji bizim yönlendirdiğimiz yere gidecek.

Lo que pueda ir mal, irá mal.

Ters gitme ihtimali olan her şey ters gidecektir.

Él irá el próximo mes a París.

Gelecek ay Paris'e gidecek.

Estoy seguro de que se irá temprano.

Onun erken gideceğime eminim.

Estoy segura de que todo irá bien.

Her şeyin iyi olacağından eminim.

¿Se irá a comer la torta entera?

Bütün pastayı yiyecek mi?

Ella irá a Francia la semana próxima.

- O, önümüzdeki hafta Fransa'ya gidiyor.
- O önümüzdeki hafta Fransa'ya gidiyor.

Tom todavía no sabe cuándo se irá.

Tom ne zaman gideceğini henüz tam olarak bilmiyor.

Tom piensa que irá a comprar esta tarde.

Tom bu öğleden sonra alışverişe gideceğini düşünüyor.

La cuestión es quién irá allí por ella.

Sorun onun için oraya kimin gideceğidir.

Él irá a la reunión en mi lugar.

Benim yerime toplantıya o gidecek.

Tom quiere saber cuándo Mary irá de compras.

Tom Mary'nin ne zaman alışverişe gideceğini bilmek istiyor.

Tom irá a Boston el mes que viene.

Tom gelecek ay Boston'a gidecek.

Yo no sé si ella irá allí conmigo.

Onun benimle birlikte oraya gidip gitmeyeceğini bilmiyorum.

¿Él irá a Tokio mañana, no es así?

Yarın Tokyo'ya gidecek, değil mi?

Tom quiere saber cuándo irá de compras Mary.

Tom Mary'nin ne zaman alışverişe gideceğini bilmek istiyor.

Tom dice que no irá nunca más allí.

Tom oraya asla tekrar gitmeyeceğini söylüyor.

- Vamos, todo estará bien.
- Vamos, todo irá bien.

Hadi, her şey yoluna girecek.

Jane se irá a casar el próximo mes.

Jane gelecek ay evlenecek.

Mañana Tom se irá de picnic con Mary.

Tom Mary ile yarın pikniğe gidiyor.

Tom irá sin importar lo que diga Mary.

Mary ne derse desin Tom gidecek.

Mi hermana irá a Tokio el año que viene.

Kız kardeşim gelecek sene Tokyo'ya gidecek.

- ¿Quién viene conmigo?
- ¿Quién vendrá conmigo?
- ¿Quién irá conmigo?

Kim benimle gelecek?

¿Ella irá a los Estados Unidos el año próximo?

Gelecek yıl Amerika'ya gidecek mi?

Tom no sabe cuándo se irá Mary de Boston.

Tom Mary'nin Boston'dan ne zaman ayrılacağını bilmiyor.

Tom irá independiente de si María va o no.

Mary gitse de gitmese de Tom gidecek.

- Tom no se irá si tú no quieres que se vaya.
- Tom no se irá si no quieres que lo haga.

Eğer istemiyorsan Tom gitmez.

Mientras que sus padres sean buenos padres, les irá bien.

yoksulluğun önemli olmadığını ileri sürebilirsiniz.

Me pregunto si Tom irá a la fiesta de Mary.

Tom'un Mary'nin partisinde olup olmayacağını merak ediyorum.

Tom aún no está seguro de si irá o no.

Tom gidip gitmeyeceğinden henüz emin değil.

Tom no irá a menos que Mary vaya con él.

Mary onunla gitmedikçe, Tom gitmez.

¿Si amamos la soledad, ella también se irá algún día?

Yalnızlığı çok seversek bir gün o da çekip gider mi?

Irá en contra de la nieve y del hielo, y resistirá.

Kara ve buza karşı çekiyor ve bu da beni tutacaktır.

Tom no se irá si tú no quieres que se vaya.

Gitmesini istemiyorsan Tom gitmez.

- No te preocupes. Todo irá bien.
- No te preocupes. Todo saldrá bien.

Endişelenme. Her şey iyi olacak.

Tom no sabe si Mary irá a acampar con nosotros o no.

Tom Mary'nin bizimle kampa gelip gelmeyeceğini bilmiyor.

Tom no sabe si Mary irá a la montaña o a la playa.

Tom Mary'nin dağlara ya da plaja gelip gelmiyeceğini bilmiyor.

Tom me ha dicho que si mañana no llueve, se irá a montar en bicicleta con Mary.

Tom bana yarın yağmur yağmasa Mary ile birlikte bisiklet sürmeye gideceğini söyledi.

- Necesito que alguien me abrace y que me diga que todo estará bien.
- Necesito a alguien que me abrace y que me diga que todo irá bien.
- Necesito que alguien me abrace y me diga que todo saldrá bien.

Beni tutacak ve bana her şeyin iyi olacağını söyleyecek birine ihtiyacım var.

Dices que te da miedo no gustar a otras personas, pero hay personas que a ti tampoco te gustan, ¿no es cierto? Aritméticamente, hay el mismo número de personas que no te gustan que personas a las que no les gustas. No digo que si alguien te deja de caer mal, a otra persona también dejarás de caerle mal; sino que no puedes cambiar el hecho de que si alguien te cae mal, entonces a otra persona tampoco le vas a caer bien. Tu vida irá mucho mejor si simplemente lo dejas correr y aceptas esta verdad.

Diğer insanlar tarafından nefret edilmekten korktuğunu söylüyorsun fakat bizzat senin de hoşlanmadığın bazı insanlar vardır, değil mi? Rakamsal olarak konuşursak, senin hoşlanmadığın ve senden hoşlanmayan eşit sayıda insan vardır. Birisiyle ilgili nefretinden vazgeçsen, başka biri de senden nefret etmekten vazgeçecektir demiyorum; bu sadece sen birinden nefret edersen, o zaman başka biri de senden nefret eder gerçeğini değiştiremezsin anlamına gelir. Sadece vazgeçip ve o gerçeği kabul edersen hayat çok daha kolay olacaktır.