Examples of using "мало" in a sentence and their turkish translations:
Az para, birkaç arkadaş.
Az zaman kaldı.
Fazla zaman gerekli değil.
Biraz su kaldı.
Çok alan yok.
- Biraz umut var.
- Pek az umut var.
Onun az sayıda arkadaşı var.
- Az sayıda arkadaşım var.
- Birkaç arkadaşım var.
- Az sayıda kitabınız var.
- Az kitabın var.
Bu ceket senin için çok küçük.
çok konuşmazdı da
Biraz para kaldı.
Ben çok yürümüyorum.
O keyifli bir iş değildi.
Bugün az müşteri var.
Ben biraz uyurum.
- Neden böyle az?
- Neden bu kadar az?
Tom pek okumaz.
Ben fazla seyahat etmem.
Artık azıcık param var.
Çok az kazanma şansımız var.
Sınıfta kalan çok az sayıda öğrenci vardı.
Çok yardımcı olmayacağımdan eminim.
Tom da çok bilmiyor.
Birkaç kişi onun varlığını bilir.
ve az değişim göstermişlerdir
Şu an çok az da olsa
Benim az param var.
Çok az kağıt kaldı.
Kovada az su var.
Onun birkaç arkadaş var.
O, çok kitap okumaz.
- Az sayıda arkadaşım var.
- Çok arkadaşım yok.
- Birkaç kitabım var.
- Bende az kitap var.
Bizim paramız yok.
- Ben çok az çalışırım.
- Çok az ders çalışırım.
Tarihe çok az ilgim var.
Çok fıkra bilmem.
Az zamanımız var.
Bizim çok ortak yanımız yok.
Çok fazla hatırlayamıyorum.
Tom çok az söyledi.
Buzdolabında çok az yiyecek var.
Yazım hatası olmayan çok az sayıda kitap var.
O kadar küçük değil.
Benim çok erkek kardeşim yok.
Onların birkaç kitabı var.
Kalan çok az zaman var.
Çok iş, az para.
Asla bilmezsin.
İyimserlik için çok az sebep var.
Görünüşe göre fazla değişmemiş.
Çok fazla yapmadım.
Çok şey duymadım.
Tom çok şey bilmiyordu.
Tom çok yapmadı.
Ben çok şey görmedim.
Ben fazla bilmiyorum.
Tom çok yapmaz.
Onun az sayıda arkadaşı var.
O, yavaş yavaş iyileşti.
Başarı için biraz şans var.
Tom, çok az yiyor.
Tom fazla bir şey söylemedi.
Tom fazla hatırlamıyor.
Bu ceket benim için çok küçük.
Çocuklar çok az okuyorlar.
Okumak için az zamanım var.
Evimde az mobilya var.
Az sayıda kişi bunu nasıl yapacağını biliyor.
Birkaç kişi onun var olduğunu bilir.
Az sayıda kişinin daktilosu var.
Fazla zamanımız yok, acele edelim.
Tom hakkında çok az şey biliyordum.
Ben bu konuda çok şey bilmiyorum.
Çok az zamanın kaldı.
Senin hakkında çok az şey biliyoruz.
Fazla bir şeyimiz yoktu,
Zemine çok az ay ışığı ulaşır.
Yoğun şekilde iç içe geçmiş ağaçların arasında pek esinti yok.
Bizim gözlerimiz görmekte zorluk çeker.
Çok az sayıda insan hatalarını kabul eder.
Toplantıya çok az sayıda insan katıldı.
Burada çok az sayıda arkadaşım var.
Şu an nakit sıkıntısı çekiyorum.
Tom'un çok az parası var.
Bizim biraz suyumuz vardı.
Onun hakkında fazla bilgimiz yok.
O ne söylüyorsa boş ver.
Beni çok az tanıyorsun.
Çok az param var.