Translation of "Público" in Turkish

0.006 sec.

Examples of using "Público" in a sentence and their turkish translations:

E transporte público?

Toplu taşıma ne olacak?

O público aplaudiu.

Seyirci alkışladı.

- Você já cantou em público?
- Vocês já cantaram em público?

Herkesin önünde hiç şarkı söyledin mi?

- Este prédio está aberto ao público?
- Este edifício está aberto ao público?
- Esse prédio está aberto ao público?
- Esse edifício está aberto ao público?

Bu bina halka açık mı?

O público parecia entediado.

Seyirciler sıkılmış görünüyordu.

Ele surpreendeu o público.

O, halkı şaşırttı.

Tivemos um grande público.

Bizim büyük bir seyircimiz vardı.

O público merece saber.

Kamu bilmeyi hak ediyor.

- Não fale mal dele em público.
- Não o critique em público.

Herkesin önünde onun hakkında kötü konuşma!

- A piscina está aberta ao público.
- A piscina é aberta ao público.

Yüzme havuzu halka açık.

Leite irmãos retirou público amado

süt kardeşler çekildi halk çok sevdi

Porque ele também era público

çünkü o da halktan birisiydi

Ele passou entre o público.

O, kalabalığın arasından geçti.

Isto é um lugar público.

- Burası umuma açık yer.
- Burası halka açık bir yer.

Ela detesta falar em público.

O topluluk önünde konuşmaktan nefret eder.

Tom detesta falar em público.

Tom halk içinde konuşmayı sevmez.

Preciso encontrar um telefone público.

Ankesörlü telefon bulmam gerekir.

Tom nunca canta em público.

Tom halkın huzurunda asla şarkı söylemez.

O público não comprou isso.

Halk bunu satın almadı.

Eu detestava cantar em público.

Halkın önünde şarkı söylemekten nefret ederdim.

A peça agradou ao público.

Oyun izleyiciyi memnun etti.

- Esta área não está aberta ao público.
- Esta área não fica aberta ao público.

Bu alan halka açık değil.

Por uma questão de interesse público

halkın çıkarı uğruna bu tarz adamlara neler verdiği ortada

Oferecido ao público em 2004 Google

2004 yılında da halka arz edildi Google

Ele quer alcançar um público maior.

O daha geniş bir izleyiciye ulaşmak istiyor.

A coleção é aberta ao público.

Koleksiyon halka açıktır.

O jogo atraiu um bom público.

Oyun iyi bir topluluk çekti.

O público consistia principalmente de estudantes.

Dinleyiciler çoğunlukla öğrencilerden oluşuyordu.

Não faça uma cena em público.

Herkesin önünde rezalet çıkarmayın.

Não mexa no nariz em público.

Herkesin önünde burnunu karıştırmamalısın.

O parque é aberto ao público.

Park herkese açıktır.

Mas o que aconteceu sempre foi público

ama olan hep halka oluyordu

Nosso público com um nome estranho como

gibi garip bir isimdeki bir izleyicimiz

Não tenha medo de falar em público.

Toplum içinde konuşmaktan korkma.

O público aplaudiu quando o concerto terminou.

Konser bittiğinde seyirci alkışladı.

O orador despertou a ira do público.

Spiker seyircinin öfkesini tahrik etti.

Eu não gosto de falar em público.

Herkesin önünde konuşmaktan hoşlanmam.

O público não tem acesso àqueles registros.

O kayıtlar halka açık değildir.

Ele está acostumado a falar em público.

O, herkesin önünde konuşmaya alışkındır.

Por que não usou um telefone público?

Neden bir ankesörlü telefon kullanmadın?

O Jack desapareceu de vista no público.

Jack kalabalıkta gözden kayboldu.

Será difícil para ele falar em público.

Toplumda konuşmak onun için zor olacaktır.

Ele não gosta de falar em público.

Halkın önünde konuşmaktan hoşlanmaz.

O público o aclamou durante dez minutos.

Seyirci on dakika boyunca onu alkışladı.

Seus negócios sujos finalmente vazaram ao público.

Onun çirkin işi sonunda kamuya sızdı.

O público aplaudiu os atores pela performance.

Seyirci, performansları için oyuncuları alkışladı.

Eu não gosto de cantar em público.

Herkesin önünde şarkı söylemekten hoşlanmam.

- Ainda não estamos prontos para ir a público.
- Nós ainda não estamos prontos para ir a público.

- Hala halka açılmaya hazır değiliz.
- Hala halkla paylaşmaya hazır değiliz.

Ele não tornou público o que descobriu lá.

O, orada ne bulduğunu açıklamadı.

O Tom não gosta de falar em público.

Tom topluluk önünde konuşmayı sevmez.

Na Rússia Soviética, a televisão assiste ao público!

- Sovyet Rusya'sında, televizyon izleyiciyi izler!
- Sovyet Rusya'sında, televizyon seyirciyi izler!

Tom não está acostumado a falar em público.

Tom herkesin önünde konuşmaya alışkın değil.

Não suporto que riam de mim em público.

Herkesin önünde bana gülünmesine katlanamam.

O que você acha que o público quer?

Seyircinin ne istediğini düşünüyorsun?

Tom é tímido demais para cantar em público.

Tom halk içinde şarkı söyleyemeyecek kadar utangaçtır.

O castelo foi restaurado e está aberto ao público.

Kale restore edildi ve halka açık.

Tom não quer que Mary o beije em público.

Tom herkesin içinde Mary'nin kendisini öpmesini istemiyor.

Ele parou de aparecer em público depois do acidente.

O, kazasından sonra meydanda görünmeyi bıraktı.

Eu não estou acostumado a fazer discursos em público.

Herkesin önünde konuşmalar yapmaya alışık değilim.

É dever de um ator conhecer o seu público.

Bir aktörün izleyicisini tanıması bir zorunluluktur.

Quem levou esse homem nesta TV? Quem engana o público?

bu adamı bu televizyona kim çıkardı? Halkı kim kandırıyor?

Dirigir seu próprio carro, ao invés de usar transporte público,

toplu taşiıma yerine kendi arabanı kullanmak,

A maioria de nós não gosta de falar em público.

Çoğumuz kamuya yönelik konuşmayı sevmeyiz.

Tom acha que as pessoas não deveriam comer em público.

Tom insanların herkesin önünde yemek yememeleri gerektiğini düşünüyor.

Tom sabia que não era certo tentar beijar Maria em público.

Tom herkesin içinde Mary'yi öpmekten daha iyisini biliyordu.

O Tom foi acusado de praticar um ato indecente em público.

Tom halkın içinde ahlaka aykırı bir eylemi gerçekleştirmekle suçlandı.

Eu não posso perdoá-lo porque ele me insultou em público.

O beni herkesin içinde aşağıladığı için onu affedemiyorum.

Mary pediu a Tom que não a beijasse em público novamente.

Mary Tom'un onu herkesin önünde tekrar öpmemesini istedi.

Então, muita gente precisa de transporte público para ir para o trabalho.

Birçok insan işe gitmek için toplu taşıma araçlarına bağımlı.

Muitos políticos foram acusados de corrupção, fraude eleitoral e roubo de dinheiro público.

Birçok siyasetçi rüşvet, seçmen dolandırıcılığı ve kamu parasının çalınması ile suçlandı.

O Tom pode não querer cantar na frente de um público tão grande.

Tom, böylesine geniş bir kitlenin önünde şarkı söylemek istemeyebilir.

Isso separou-o dos outros camaradas. E começou a torná-lo um orador público,

Bu onu diğer yoldaşlardan ayırıyordu. O yüzden bir sözcü olarak öne çıktı.

- Onde fica o orelhão mais próximo?
- Onde fica o telefone público mais próximo daqui?

En yakın telefon kulübesi nerede?

Na Inglaterra, diversas pessoas gostariam de ver abolido o subsídio público concedido pela monarquia.

İngiltere'deki birçok kişi monarşinin kamusal sübvansiyonlarının kaldırıldığını görmek istiyor.

Na Alemanha você tem de pagar por tudo, até mesmo para usar um banheiro público.

Almanya'da her şey için ödeme yapmak zorundasın, umumi tuvaleti kullanmak için bile.

Fique numa distancia de 2 metros ou mais de qualquer pessoa que você encontrar num local público.

Dışarıda karşılaştığınız herhangi bir kişidin 2 metre veya daha fazla uzağında durun.

Mas ele tinha apenas um pedido do público. Mesmo uma pessoa não deve sair na rua. E eles não saíram.

Fakat halktan tek bir isteği vardı. Bir kişi bile sokağa çıkmasın. Ve çıkmadılar.

Toda pessoa tem direito à liberdade de pensamento, consciência e religião; este direito inclui a liberdade de mudar de religião ou crença e a liberdade de manifestar essa religião ou crença, pelo ensino, pela prática, pelo culto e pela observância, isolada ou coletivamente, em público ou em particular.

Herkesin, fikir, vicdan ve din hürriyeti hakkı vardır; bu hak, din veya kanaat değiştirmek hürriyeti, dinini veya kanaatini tek başına veya topluca, açık olarak veya özel surette, öğretim, tatbikat, ibadet ve ayinlerle izhar etmek hürriyetini içerir.