Translation of "Multidão" in Turkish

0.010 sec.

Examples of using "Multidão" in a sentence and their turkish translations:

- A multidão recuou.
- A multidão retrocedeu.

Kalabalık yol verdi.

A multidão lamentou.

Kalabalık inledi.

Repentinamente, a multidão silenciou.

Aniden kalabalık sustu.

A multidão olhava assustada.

Kalabalık sarsılmış görünüyordu.

Eu atravessei a multidão.

Kalabalıkta kendime yol açtım.

Uma grande multidão compareceu.

Büyük bir kalabalık katıldı.

Ele desapareceu na multidão.

O, kalabalığın içinde kayboldu.

A multidão gritava pedindo bis.

Kalabalık tekrar için bağırdı.

A multidão encheu as ruas.

Kalabalık sokakları doldurdu.

Havia uma multidão no parque.

Parkta büyük bir kalabalık vardı.

A multidão adorou o concerto.

Kalabalık konseri sevdi.

A multidão começou a aplaudir.

Kalabalık alkışlamaya başladı.

A multidão ficou quieta imediatamente.

Kalabalık hemen sessizleşti.

- Eles abriram caminho pela multidão.
- Eles foram abrindo caminho pelo meio da multidão.

Onlar kalabalığın arasında kendilerine yol açtılar.

Mergulhando na multidão de carros Renault

Renault marka otomobilin kalabalığın arasına dalarak

Elas encontraram o Tom na multidão.

Onlar kalabalıkta Tom'u buldular.

Tom se moveu através da multidão.

Tom kalabalığın içinden geçti.

Tom viu Mary parada na multidão.

Tom Mary'yi kalabalığın içinde ayakta dururken gördü.

Não importa se há uma multidão.

Kalabalık olup olmadığı önemli değil.

A multidão aplaudiu o campeão calorosamente.

- Kalabalık kazanana büyük bir yardım yaptı.
- Kalabalık kazananı coşkuyla alkışladı.

Eu perdi ela de vista na multidão.

- Kalabalıkta onun görüntüsünü kaybettim.
- Kalabalıkta gözümden kayboldu.

Ele achou caminho por entre a multidão.

Kalabalığa karışıp gitti.

Há uma multidão de pessoas na rua.

- Caddede bir kalabalık var.
- Caddede bir insan topluluğu var.

Uma mulher roubou minha carteira na multidão.

Bir kadın, kalabalıkta cebimi soydu.

A multidão está ficando cada vez maior.

Kalabalık gittikçe büyüyor.

A polícia não pôde conter a multidão.

Polis kalabalığı kontrol edemedi.

Uma multidão se reuniu junto ao incêndio.

Yangın mahallinde büyük bir kalabalık toplandı.

Eu vi uma multidão de crianças no cinema.

Ben sinemada bir çocuk kalabalığı gördüm.

- A multidão enfurecida queria matar Jesus por blasfêmia.
- A multidão furiosa queria que Jesus fosse morto por ter blasfemado.

Öfkeli kalabalık küfür için İsa'nın öldürülmesini istedi.

Há uma multidão de mulheres ao redor do Tom.

Tom'un etrafında bir kadın topluluğu var.

O Tom não pôde ver a Mary na multidão.

Tom, kalabalığın içinde Mary'yi göremedi.

Você está ciente da multidão de que está falando, certo?

bahsettiğiniz mafya farkındasınız değil mi

- Havia no concerto uma multidão de pessoas maior do que tínhamos previsto.
- Havia no show uma multidão de gente maior do que tínhamos previsto.

Konserde umduğumuzdan daha büyük bir kalabalık vardı.

Primeiro abriu fogo para a tribuna e depois para a multidão

önce kürsüye, daha sonrasında ise kalabalığa yaylım ateşi açtı

Na praça uma multidão cercava e escutava os cantores de rua.

Meydanda bir kalabalık, sokak şarkıcılarını çevreleyip dinledi.

Ouvi alguém chamar meu nome na multidão do lado de fora da estação.

İstasyonun önünde kalabalıktaki birinin benim adımı seslendiğini duydum.

- A multidão vibrou quando ele marcou um gol.
- A galera vibrou quando ele fez um gol.

O, bir gol attığında, kalabalık bağırdı.